YAZARLAR

Başakşehir neden kötü göründü?

Bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyorum; yetenek gerektirmeyen işlerde mükemmelleşmeyen bir takım ve oyun, yetenek gerektiren işlerde de mükemmelleşemez. Başakşehir tempoya yenildi. Başakşehir temaslı oyuna yenildi. Kopenhag geride alan daraltınca, Başakşehir hücumcuları balık avına çıktı.

Basit bir soru sorarak maçı değerlendirmek istiyorum: Sizce İrfan Kahveci neden oyunda hiç görünmedi ve Türkiye liglerinde görmeye aşina olduğumuz ayak becerilerini neden sergileyemedi?

Sorunun birkaç bakımdan, birkaç yanıtı var kuşkusuz, ama sanki ana halka cevap, Türkiye liginin temposuz yavaş hali olabilir mi? İrfan Kahveci’nin Türkiye liginde onca beceriye sahip sihirli ayakları, amansız zaman ve alan baskısına maruz kalmadığı için, göze bir hayli başarılı görünüyor. Galiba Kopenhag, maçın temposunu Türkiye standartlarının üstüne taşıdı ve İrfan Kahveci buharlaştı. Buharlaşan sadece İrfan Kahveci değildi; Mehmet Topal hiçbir topu rahatlıkla kontrol edemedi ve bildiğimiz pas isabet oranını tutturamadı. Dem Ba, yerlerde sürüklenmekte ayakta durmaya fırsat bulamadı. Çünkü, hem paslar isabetli değildi hem de Kopenhag savunmacıları ona toparlanma zamanı tanımadı. Aynı şeyleri Visca ve Crivelli için de söylemek mümkün.

Kısaca ve kabaca, ilk yarıda Başakşehir, Türkiye liginin vasat tempo konforunun kurbanı oldu. Kopenhag geride çok dengeli olarak alanı daralttı, her alanda temaslı oynamaya çok gayret etti ve kapılan toplarla tempo artışına gitti. Bu üç yetenek gerektirmeye hareketler Başakşehir’in işini bitirmeye yetti.

İkinci yarıya Kopenhag daha tempolu başladı ve kısa sürede iki gol bulup skoru 3-0’a çıkardı. Kopenhag oyunun kolektif kimliğine yaslanarak, Başakşehir’i turnuvanın dışına itti. Futbolun basit oyun hakikatleri, Türkiye’de palavracı oyun yorumcularının, her şeye deva olarak görüp ileri sürdükleri yetenek mitosuna bir kez daha çelme taktı.

Defansif kurgunun ofsayt çizgisini ileri taşıması yetenek gerektirmeyen ama çok önemli olan bir iş. Özellikle de top rakibe geçtiğinde, ofsayt çizgisini geriye doğru taşımamak büyük bir oyun disiplini aksiyonudur. Topun olduğu her bölgede rakibe bitişik bir temas da yetenek gerektirmiyor. Dünyanın en becerikli oyuncusu Messi’dir, Messi bile, henüz topu tam kontrol etmemişken, baskıya maruz kalması onun en zayıf yanıdır. Temas zaman canavarıdır. Oyuncuya inisiyatif bırakmaz. Oyuncu kurgusal plana kolayca uyum sağlayamaz. Temas bu kadar değerliyken neden yetenek palavrası uğruna harcanır, akıl alır gibi değil.

Günümüz temposunun adı çoklu prestir. Çoklu preste yetenek gerektirmiyor. Sadece organize ve kademeli bir davranış prensibinin öğretilmesine dayanır. Bütün bu güzel özellikleri oyuna taşımak için yetenekli olmak gerekmiyor; iyi bir fiziki kalite yeterli niteliktir.

Bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyorum; yetenek gerektirmeyen işlerde mükemmelleşmeyen bir takım ve oyun, yetenek gerektiren işlerde de mükemmelleşemez.

Başakşehir tempoya yenildi. Başakşehir temaslı oyuna yenildi. Kopenhag geride alan daraltınca, Başakşehir hücumcuları balık avına çıktı.

Merak ediyorum, hamleciler Okan Buruk’u hamle yapmamakla eleştirecekler mi? Misal temponun hamlesi olur mu? Temasın hamlesi olur mu ya da alan daraltan defansif disiplinin? Oyuna, oyuncu almak teması tempoyu ve alan daraltmanın yerine ikame edilebilir mi? Haydi buyurun buradan yakın!


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.