YAZARLAR

Bahar geliyor (Spring is coming)

Albayrak’ın Trabzonspor’unun şampiyonluğu son haftalarda rakibine kaptırmasından sonra, Turkuvaz Grubu’nun ağzını açıp gözünü yummasının saf bir sportif eleştiri olduğunu düşünmek epey bir naiflik. Aynı şekilde Bilal Erdoğan’ın şampiyonluk kutlamalarında, boynunda atkısıyla tur atmasını da basit bir sportif taraftarlık olarak görmek de.

Spordan bahsetmenin bu kadar zor olduğu bir ülke var mıdır acaba? Spor demişken tabii ki futboldan bahsediyorum. Malumunuz Süperler Süperi ligimizin yeni bir şampiyonu oldu. Siyasetin yansıması ve etkileri her zaman tartışılan, olmayan taraftarıyla her zaman gündemin bir noktasında konu olan Başakşehir, son 2-3 sezondur yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiği şampiyonluk kupasına, pandemi arasından sonra seyircisiz başlatılan ligde ulaştı.

Hocasının performansı, oyuncusunun akıttığı terin her damlası takdire değer de olsa onursal başkanının aynı zamanda ülkenin tek yetkilisi gibi davrandığı topraklarda bu sorgu sualden kaçamazsınız. Birilerinin içine sinmez. Günün sonunda önünüze 6 hakemin toplam 30 maçınıza atanmış olması da çıkar, verilen verilmeyen kararlar, VAR mı yok mu tartışmaları… Oooo daha neler. Ama burası öyle bir ülke ki bildikleriniz bilmediklerinizden hep az. Mesela muktedir iktidarın ana akım (!) medyası Turkuvaz’ın, Başakehir’in şampiyonluğunu en yüksek perdeden şaibeli ilan etmesini bekliyor muydunuz? Fotomaç’ın, Takvim’in hatta Sabah’ın bu perdeye çıkabileceğini kim hayal edebilirdi ki?

TURKUVAZ GRUBU AÇIK ETTİ

İktidar içindeki taht savaşlarının mottosu meğer ‘Bahar geliyor’muş. Bahar geldi, şampiyonluk yarışında damalı bayrak sallandı ve damat-evlat çatışması ayyuka çıktı.

Malumunuz Turkuvaz Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkan Vekili, Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak.

Şampiyon Başakşehir’in kutlamaları sırasında sahaya inen kim peki? Bilal Erdoğan. Yani Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu.

Berat Albayrak’ın madden, manen ve siyaseten Trabzonspor’un yanında yer aldığı bir sır değil. Mevcut tüm gücüyle iki yıldır, gerek kulübe giren sponsorluklarda, gerekse hoca tercihine kadar ufak konularda dahli olduğu, sağır sultanın kulaklarına kadar ulaşmış durumda. Ve Albayrak’ın Trabzonspor’unun şampiyonluğu son haftalarda rakibine kaptırmasından sonra, Turkuvaz Grubu’nun ağzını açıp gözünü yummasının saf bir sportif eleştiri olduğunu düşünmek epey bir naiflik.

Aynı şekilde Bilal Erdoğan’ın şampiyonluk kutlamalarında, boynunda atkısıyla tur atmasını da basit bir sportif taraftarlık olarak görmek de. Her ikisinin de bir mesajı var. Ve bu mesaj, Türk futbolunun aslında siyaseten nasıl çepeçevre sarıldığının da en net göstergesi.

DAMAT-EVLAT SAVAŞI

Bir diğer gösterge de yukarıda belirttiğim gibi damat-evlat çatışması. 18 yıllık iktidar boyunca bu kadar net bir iç savaşa hiç şahit olmamıştık. Türkiye maliyesinin devrildiği Damat Albayrak, kendi partisinin lider ailesine ilk kez bu kadar net bir şekilde kılıç çekti. Açıkçası bu durumda karmaşık duygular yaşıyorum. Bir elimde çekirdek ikinci muharebeyi beklerken, diğer elimde mendil, özelinde futbolun genelinde de sporun siyasetten kurtulmasının imkansızlaşması karşısında da derin bir hüzün duyuyorum.

Hüznümü perçinleyen ise Ayasofya’nın yeniden cami statüsüne döndürülmesi ve içinde kılınan ilk VIP Cuma namazı oldu. İzlemeyen kalmamıştır her halde. 'Siyasal İslam nedir’in vücut bulduğu, Diyanet Başkanı Ali Erbaş'ın elindeki kılıçla hutbe okuduğu, Sultanahmet Meydanı'na tekbirlerle akın eden kalabalıkların olduğu sonrasının ise koca bir çöp dağına dönüştüğü o açılış.

SPORA YOK SİYASETE VAR

Ben yine işin siyasi kısmında takılıp kalmayayım. Muhtemelen bu açılışa, (Zira Cuma namazına demek doğru olmaz herhalde. Namazda tek davet ezandır. Bu davete de kim icabet etmek isterse eder), davet usulüyle katılanlardan biri de Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir’di. Bir iş insanı olarak mı yoksa TFF başkanı olarak mı davet edildi, o kadar detayı bilemem. Ama ne sıfatla davet edilmiş kendisinden üstteki şampiyonluk tartışması ile ilgili tek kelam duyamazken, laik bir hukuk devleti olan Türkiye ile ilgili “Bizim hangi ırktan, kökenden olursa olsun en güçlü bağımız Müslümanlıktır, onu bir kez daha gördük. Ayasofya bütünlüğü korunarak, dün olduğu gibi, bugün de yarın da hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, o görkemli kubbesi tüm insanlığı kucaklamaya devam edecek. Ayasofya’nın bu tarihi gününde cesareti ve iradesiyle bize bu imkânı sağlayan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şükran borçluyuz” açıklamasını yapmakta hiçbir gecikmeye düşmemiş olması manidardır. Açıklamaların içeriğinin irdelenmesine girmiyorum bile. TFF Başkanı’nın asıl konuşması gereken konuda konuşmayıp, siyasetin güvenli sularda rahatlıkla kulaç atması, tuzun da artık çoktan koktuğunun göstergesidir.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’