YAZARLAR

Yeni bir siyasi diaspora oluşuyor

Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası, iltica ve göç yoluyla Asya-Pasifik ve Kuzey Amerika’da yeni bir diaspora kuşağı oluşmasına neden olacak gibi görünüyor. Öncesinde de 1949 devrimi, Kültür Devrimi, 1989 Tiananmen gösterilerinin kanlı bastırılması ve 1997’de adanın Çin’e geçmesi sırasında kuşak kuşak siyasi kaygılı göçler yaşanmıştı.

Çin’in mayıstaki yıllık parlamento toplantısında çıkaracağını söylediği Hong Kong Güvenlik Yasası 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi. Girdiği gün itibariyle de tutuklamalar başladı. Peki bu yasa, Hong Kong (HK), Çin ve uluslararası toplum için ne anlam ifade ediyor?

BU YASAYA NEREDEN GELİNDİ?

Hong Kong Qing İmparatorluğu’nun çöküş döneminde İngiliz İmparatorluğu’nun sömürgesi haline geldi ve 1842-1997 yılları arasında İngiliz yönetiminde kaldı. 1997 yılında HK 50 yıllığına özerk bir bölge olarak kalmak şartıyla Çin’e devredildi. Çin, Hong Kong’un iç siyasal sistemini değiştirebileceği 2047 yılını beklemeden, içişlerine müdahale etmeye başladı. Güvenlik Yasası da manidar olarak el değiştirmenin yıl dönümünde yürürlüğe girdi.

Hong Kong’daki Pekin hükümeti karşıtı protestoların en son dalgası bir yıl önce başladıysa da, öncesini 2014 yılındaki Şemsiye Hareketi’ne dayandırabiliriz. Pekin hükümetinin doğrudan seçimlerin yerine iki aşamalı ve vesayete dayalı seçim sistemini getirmesi üzerine başlamıştı. Taleplerin acil olarak siyasi haklara odaklanması nedeniyle dünyadaki diğer İşgal Et hareketlerinin aksine solun değil liberallerin hakim olduğu Hong Kong toplumsal hareketi, “Central meydanını sevgi ve barışla işgal et” gibi bir sloganla başladığı halde zaman içerisinde kullandığı eylemler anlamında radikalleşti. 2019 yılında başlayıp Covid-19 salgınına kadar devam eden protestolar üniversite kampüslerinin ve parlamentonun işgal edilmesi, Pekin hükümetine yakınlığıyla bilinen şirketlerin yaptığı kamu alanlarının tahrip edilmesi gibi eylemlerle hatırlandı.

2019 yılındaki eylemlerin çıkış noktası da yine siyasi haklar ve özgürlüklerdi. 2014 yılındaki seçim sistemine dair yapılan siyasi taleplerin politize ettiği Hong Kong gençliği, aradan geçen zamanda artan siyasi baskılara maruz kalmıştı. 2019 yılında çıkan İade Yasası her ne kadar adli suçluların anakaraya iadesi için çıkarılmış gibi görünse de Hong Kong halkı muhalefet liderlerini mahkum etmek ve toplumsal muhalefeti sindirmek için kullanılacağı kanaatiyle sokaklara döküldü. Zaman içerisinde, rejim karşıtı bir kimliğe büründü.

BU YASA NELERİ KAPSIYOR?

Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası yeni suç tanımları yapıyor ve yeni kurumlar oluşturuyor. Suç tanımları özellikle muğlak bırakılarak Hong Kong’un kamusal hayatı bu yeni kurumların inisiyatifine bırakılıyor.

Yasanın kurulmasını öngördüğü yeni kurumların başında Ulusal Güvenlik Komitesi geliyor. İlk bakışta bu komite Hong Kong’un halihazırda işleyen kurumlarının temsilcilerinden oluşacak mükerrer bir organ gibi görünse de, komitenin günlük işlerini yapacak olan sekreterya ve sekreteryayı yönetecek olan genel sekreter kilit bir pozisyon olarak ortaya çıkıyor. Hong Kong’un seçilmiş Baş Yönetici’sinin sadece önerebildiği, ataması Pekin hükümeti tarafından yapılacak olan komite genel sekreteri, yasada tanımlandığı şekilde ulusal güvenlikten sorumlu olacak, yeni kolluk kuvvetlerini ve mahkemeleri yönetecek kişi.

Bu yeni yasayla tanımlanmış ‘ulusal güvenliği’ koruyacak olan yeni kolluk kuvvetleri polisin bünyesinde ama idari olarak emniyet teşkilatına, yasal olarak da Hong Kong özerk bölgesinin mahkemelerine hesap verebilir olmayacak. Sorumluluk sadece Ulusal Güvenlik Komite Genel Sekreteri’nde olacak. Yani Pekin hükümeti, Hong Kong’da kendi ‘rejim muhafızlarını’, ya da Türkiye’deki yakın tarihli tartışmaları düşünecek olursak, ‘bekçi’ gücünü oluşturuyor denebilir.

Benzer şekilde, ulusal güvenlik yasasına tabi suçlamalar Hong Kong adalet sistemi içinde özel mahkemelerde görülecek ve gerekirse anakara mahkemelerine gönderilebilecek. Hong Kong’da ulusal güvenlik davalarına bakan mahkemeler de hüküm vermek için gerekli olan üç yargıç kuralından muaf olacak. Tek yargıçla hızlandırılmış duruşmalar yapılabilecek.

Bu yeni yasayla tanımlanan suçlara gelince, terörizm, bu ulusal güvenlik yasasının ana hattını oluşturuyor. Ama hangi eylemlerin terörizm sayılacağının sınırı geniş tutulmuş. Örneğin, kamu malına zarar vermek on yıl hapis cezası gerektiren bir terörist eylem olarak tanımlanmış ki bu, sokak protestolarının sonu anlamına geliyor. ‘Dış güçlerle işbirliği’ olarak ifade edilen terörizm suçu, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve basının elini kolunu bağlıyor. Bunun dışında, terörist örgüt kurmak ve yardım ve yataklık etmek diye bir suç tanımlanmış ki Türkiye’deki terörizm maddelerine benzer şekilde hangi eylemlerin böyle tanımlanacağı kolluk kuvvetlerine, yargıya ve bu güçlerin üzerinde yer alan Ulusal Güvenlik Komitesi’ne bağlı.

Hong Kong’un baş yöneticisi Carrie Lam, yasanın muğlaklığına dair ilk ipuçlarını 1 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında yabancı gazetecilere verdi ve “Hong Kong hükümetini eleştirmek suç değil elbette, ama eleştirinin arkasında başka niyetler varsa durum değişir”, dedi. Yani, Türkiye’de olduğu gibi niyet okuma yasal süreçlerin yerine geçecek.

Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası aynı zamanda vatandaş olmayanları da kapsayacak. Bu maddenin ülkeler arası iade anlaşması olmadan geçerli olup olmayacağını uluslararası hukukçular halen tartışıyor ama yasa yapıcıların bu maddeyi koymaktaki niyeti belli: Başka ülkelere iltica eden Hong Kongluların geri dönmesini engellemek ve yabancı medyanın gözünü korkutmak.

BU YASA HONG KONG İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?

Bu yasa, Hong Kong’da toplumsal muhalefetin örgütlülüğünü kırmayı ve sivil toplumu sessizleştirmeyi amaçlıyor. Yasayı protesto etmek için 1 Temmuz’da sokağa çıkan onlarca gösterici şimdiden bu yasa kapsamında gözaltına alındı. Sosyal medya mesajlarının dahi suç kapsamına alınabileceğinin farkında olan aktivistler Twitter hesaplarını kapatıyor. Hong Kong toplumsal alanı yavaş yavaş sessizliğe bürünürken bunun 1989 sonrası anakarasında olduğu gibi bir unutuşu da beraberinde getirmesinden korkuluyor.

Toplumsal muhalefet 2014 yılında örgütlendiğinden beri uluslararası topluma destek çağrısı yapmış ama “dış güçlerin maşası” olarak görülmemek için iltica önerilerini geri çevirmişti. 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olan Ulusal Güvenlik Yasası’nın içeriği belli olduktan sonra sokak hareketinin liderlerine toplum içinden de iltica çağrıları yapılmaya başlandı. Yeni yasa çerçevesinde ömür boyu hapse mahkum olacakları kesin olan aktivistlere mücadeleye yurt dışından devam etmeleri çağrısı yapılıyor. Yakın zamana kadar Hong Kong’u terk etmemek üzerine kurulu olan toplumsal söylem, artık siyasi iltica ve göçü meşru görüyor. İlk önce Tayvan, sonrasında ise İngiltere Hong Kong’dan geleceklere vatandaşlık yolu açık göçmen statüsü vereceğini duyurdu.

Bu çağrıyla yalnızca aktivistler değil, artık Hong Kong’da güvenli bir gelecek göremeyen gençler ve orta sınıflar da göç kararı verebilir. Pekin hükümeti her ne kadar Hong Kong’un ekonomik seçkinlerine yasadan sonra iş dünyasında değişen bir şeyin olmayacağını garantisini verse de, beyin göçünün orta vadeli sonuçlarına karşı önlem de alıyor. Anakara’daki Hainan adası ve İnci Nehri Havzası özel ekonomik bölgeleri Hong Kong’un yerini alacak finans merkezleri olarak düşünülüyor. İlginç bir şekilde, Hainan'da Kültür Devrimi bittikten sonra kırsaldan kentlere dönen üniversite öğrencilerinin göç ettiği eski bir siyasi merkez. Ama Hong Kong’un yerini alıp alamayacağı kuşkulu.

BU YASA ULUSLARARASI SİSTEM İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?

Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası, iltica ve göç yoluyla Asya-Pasifik ve Kuzey Amerika’da yeni bir diaspora kuşağı oluşmasına neden olacak gibi görünüyor. Öncesinde de 1949 devrimi, Kültür Devrimi, 1989 Tiananmen gösterilerinin kanlı bastırılması ve 1997’de adanın Çin’e geçmesi sırasında kuşak kuşak siyasi kaygılı göçler yaşanmıştı.

Çin’in bir dünya gücü olma iddiasında diaspora önemli bir rol oynuyor. Dünyadaki Çinlilerin çoğu, aslında 15'inci yüzyıldan itibaren değişik bölgelere dağılmış olan ekonomik göçmenler. Örneğin, Çin’in iddialı dış politika hamlesi olan Kuşak ve Yol Girişimi’ne kadar Güneydoğu Asya ile ilişkileri, bölge ülkelerinde ekonomik seçkinleri ve üst sınıfları oluşturan Çinli azınlıklar yürütüyordu. Benzer bir durum Amerika için de geçerli. Amerikalı Çinliler siyasi anlamda “sessiz azınlık” olarak ekonomik güç sahibi ve Çin-Amerika iktisadi ilişkilerinin ana aktörleri.

Siyasi diaspora olarak yukarıda bahsettiğim tarihsel kırılma anlarında göç ya da iltica etmiş Han Çinliler, Tibetliler, Uygurlar ve Hong Konglular hem ABD, AB gibi büyük güçlerin, hem de Brezilya, Avustralya ve Japonya gibi orta ölçekli güçlerin Çin’le ikili ve uluslararası örgütlerdeki ilişkilerini etkileme amacı güdüyorlar. 1 Temmuz’da yürürlüğe giren Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası da yeni bir siyasi iltica dalgası yaratacak, Bu yeni diaspora kuşağının uluslararası toplumun bir aktörü haline gelmesiyle küresel dengeler de etkilenecek.


Ceren Ergenç Kimdir?

ODTÜ kökenlidir. Liverpool Üniversitesi Çin kampüsü’nün Çin Çalışmaları bölümünde doçent. Çalışma alanı Çin ve Doğu Asya odağında karşılaştırmalı siyasetbilimidir. Çin, Hindistan ve ASEAN siyaseti, Türkiye-Çin ilişkileri, ve uluslararası ilişkilere dair yeni kavramsal ve yöntemsel tartışmalar üzerine makale ve kitap derlemeleri var.