YAZARLAR

Trump’ın İran hesabı ve BM’de İran restleşmesi

18 Ekim’e kadar Çin ile Rusya arasında, ABD ile Rusya arasında, ABD ile Avrupa ülkeleri arasında tuhaf pazarlıkların döndüğü, ödünlerin masada olduğu bir süreç başladı. İran’ın yanında olan da karşısında olan da bu süreçte kendi hesabınca ve çıkarınca masadan elini yükselterek kalmaya çalışacak. Anlaşmanın ihlal edilip edilmediğiyse masada en merak edilen konu değil maalesef.

ABD gündeminde George Floyd’un polis tarafından öldürülmesiyle ırkçılık ve eşitsizliğe karşı sesini yükselten insanlar ve alınan önlemler var. Ancak Beyaz Saray içinde tehditlerin olduğu, yaklaşık 5 aydır hazırlıkları süren bir tasarı için son hazırlıklarıyla meşgul.

ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) 22 Haziran’da bir tasarı sundu. Konsey tasarıyı 24 Haziran’da görüşecek. Hummalı bir hazırlık ve cin gözlülüğe dayanan tasarı, 18 Ekim’de sona erecek olan İran’a dönük BM’nin silah ambargosunun devam etmesini istiyor. Bu tasarının nereden çıktığını ve neden önemli olduğunu anlamak için yaklaşık iki ay geriye gidelim.

ANLAŞMADAN ÇEKİLDİM AMA HÂLÂ TARAFIM

Evlere kapanmış, el yıkamaktan yorulmuş benlikler için 26 Nisan dünün benzeri olan bir gündü. Ancak aynı gün Tahran ve Moskova’da şimşeklerin çakmasına neden oldu. Zira okyanusun öte yakasında basının karşına geçen ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun açıklaması sadece İran ve Rusya’da değil duyanların kısa süreli akıl karışıklığı yaşamasına neden oldu. Pompeo, ABD olarak BM’nin İran’a dönük uyguladığı silah ambargosunun 18 Ekim’de kaldırılmaması, hatta tarih verilmeden uzatılmasını savunuyoruz, dedi.

Pompeo açıklamasının devamında özetle şunu ifade etti: İran Nükleer A’nın katılımcısı olarak gerekirse diğer diplomatik araçları kullanmaktan çekinmeyeceğiz. Hatta anlaşma öncesi uygulanan tüm yaptırımların yeniden devreye girmesi de seçenekler arasında.

Pompeo’nun “katılımcı devlet olarak anlaşmada yer alıyoruz” dediği anlaşma İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimî üyesi ve AB adına Almanya’nın imza attığı İran Nükleer Anlaşması, resmi adıyla Kapsamlı Ortak Eylem Planı (Joint Comprehensive Plan of Action). Hani Trump’ın 8 Mayıs 2018’de çekildiklerini canlı yayında duyurduğu anlaşma. Anlaşmanın taraflarının ABD’ye “yapma etme” dedikleri anlaşma. Pompeo şimdi diyor ki, “ne olmuş anlaşmadan çekildiysek, İran anlaşmayı ihlal ediyor. Gerekeni yapacağız”. Eğer anlaşma taraf olmayanların da başvurusuyla inceleme altına alınsaydı burada bir sorun olmayacaktı. Ancak nükleer pek çok anlaşma gibi İran nükleer anlaşması tarafları bağlıyor. ABD anlaşmadan çekildiğine ve aksini belirten bir madde olmadığına göre onu bağlamamalı demek için yüksek hukuk bilgisine sahip olmaya gerek yok. Ancak herkesin kolaylıkla bildiği bu gerçeği Trump yönetimi bilmiyor mu?

DÜNDEN BUGÜNE İRAN SİLAH AMBARGOSU

İran’a dönük pek çok ülke özellikle ABD pek çok defa yaptırım uyguladı/uyguluyor. Ancak BM yaptırımlarını diğer ülkelerinkinden ayıran BM özel izin vermedikçe örgüte üye tüm ülkelerin yaptırımlara uyması zorunluluğu. ABD’yi “ille de BM yaptırımları” demeye sevk eden de bu. Yoksa Washington’ın uzun süredir sadece Tahran değil, Moskova’ya da yaptırım uyguladığı bir gerçek.

BMGK eliyle İran’a dönük silah ihracatı yasaklayan ilk yaptırım 2007'de geldi. 2010'da da Konsey ambargonun kapsamını genişletti. Nükleer anlaşmanın imzaladığı 2015’te BM İran’a petrol satışından bankacılığa kadar pek çok alanda yaptırım uyguluyordu. Zaten İran’ı masaya çeken de anlaşma sağlandığı takdirde BM yaptırımlarının aşamalı olarak kalkacak olmasıydı.

BM Güvenlik Konseyi, İran’ın nükleer programına dönük ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya ile İran arasında imzalanan nükleer anlaşmayı, 2231 sayılı kararla onayladı. İran bu noktada silah ambargosunun da kaldırılmasını istedi. Nitekim anlaşmanın ertesinde petrol ve bankacılık yaptırımları kaldırıldı. Silah ambargosunun kaldırılmasıysa gerçekleşmedi, çünkü ABD’nin baskı yaptı ve ambargo 5 yıl daha uzatıldı.

Beş yıllık süre 18 Ekim’de doluyor. ABD’de bu nedenle elini çabuk tutma telaşında. Nitekim Pompeo’nun açıklamasının ertesinde ABD’nin İran’dan Sorumlu Özel Temsilcisi Brian Hook Konsey üyeleriyle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ABD’nin ambargonun uzatılmasına dönük taslağını iletti. Hook’ta Pompeo gibi ABD’nin anlaşmanın katılımcısı olduğunu ve İran’ın anlaşmayı ihlal ettiğini, bölgesel ve küresel güvenlik için İran’a dönük ambargonun sürmesi gerektiğini Wall Street Journal’a yazdığı bir makalede açıkça ifade etti. Bunu da İran’ın yaptığı tüm balistik füze ve uzay çalışmalarının da BM’nin 2231 sayılı kararına aykırı olduğuna dayandırdı. ABD’nin iddiasının temelinde füzelerin nükleer başlık taşıyabilecek olması. Hook, ABD oylamada bir hayal kırıklığı yaşarsa kullanabileceğimiz başka araçlar da var diyerek Konsey üyelerini tehdit etmekten de çekinmedi.

TARAFLAR NE DİYOR?

ABD İran nükleer anlaşmasından çekildiğinde hemen hemen tüm taraflar aynı cümleyi kurdu: Anlaşma çok taraflı bir devlet çekildi diye anlaşma iptal olmaz. Anlaşmanın neredeyse tüm tarafları “ABD’nin çekildim ama hâlâ katılımcıyım” açıklamasını muteber görmüyor ve böyle bir şeyin mümkünün olmadığını ifade ediyor.

Geçtiğimiz hafta İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i ağırlayan Moskova, ambargonun kaldırılması gerektiğini savunuyor. Rusya, İran’ın kovansiyonel silah alabilmesi gerektiğini anlaşmanın diğer taraflarına iletti. Çin, ABD ile yaşadığı son gerilimler bir yana nükleer anlaşmanın hayat bulması için ara buluculuk yapan ülkelerdendi. Onun da Rusya’nın yanında konumlanması bekleniyor.

Avrupa’daki anlaşma tarafları net bir tutum ortaya koymamıştı. Hatta Almanya ve Fransa ABD’yle benzer şekilde balistik füzelerin nükleer anlaşmaya dâhil edilmesi gerektiği ifade etmişti. AB’nin iki üyesine yanıt İran’dan değil, AB Dış Politika ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borell’den geldi. Borell, başkanın kendisi olduğunu ve gündeminde böyle bir konunun olmadığını söyleyerek Berlin ve Paris’e durmaları gereken yeri hatırlatmıştı. İran anlaşmaya uyduğunu ve sonuca herkesin saygı duyması gerektiğini ifade etti. Dahası İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, “çekildiğiniz anlaşmanın maddeleri üzerinden bizimle uğraşamazsınız” dedi.

Tarafların tutumuna bakıldığında ABD’nin Konsey’in önüne gelecek önerisinin veto edilmesi bekleniyor. ABD bunu zaten biliyordu. Böyle bir adım atmasının nedeni, aşamalı bir strateji uygulaması. Bu önerinin ardından ABD’nin Konsey’e nükleer anlaşmanın iptali için başvurması bekleniyor. Burada da yanıt alınmadığı takdirde tetik komisyonu (taraflardan oluşan bir komisyon anlaşmanın ihlal edilip edilmediğini incelemesi) oluşturmak için baskı yapabilir. Anlaşmanın iptal edilirse İran’a dönük BM yaptırımları (kaldırılanlar dahil) yeniden yürürlüğe girecek.

18 Ekim’e kadar Çin ile Rusya arasında, ABD ile Rusya arasında, ABD ile Avrupa ülkeleri arasında tuhaf pazarlıkların döndüğü, ödünlerin masada olduğu bir süreç başladı. İran’ın yanında olan da karşısında olan da bu süreçte kendi hesabınca ve çıkarınca masadan elini yükselterek kalmaya çalışacak. Anlaşmanın ihlal edilip edilmediğiyse masada en merak edilen konu değil maalesef.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.