YAZARLAR

İktidarın meşruiyet yastıkları: Medya, sendika, muhalefet…

Günümüzde en baskıcı rejimler dahi asgari bir meşruiyet zemini aramak zorundalar, asgari bir yargı sistemi olmalıdır, en azından seçimler yapılmalıdır v.s… İletişim Başkanlığı’nın kurulması ve bu makama son derece anlam atfedilmesi, işte bu asgari “meşru” olma ve rızaya dayalı bir mekanizma yaratılması kaygısından dolayıdır. Yukarıdaki açıklamaları yapanlar kendileriyle ne kadar gurur duysalar azdır. Zira bu isimler hep birlikte, koskocaman bir “meşruiyet voltranı”nı oluşturuyorlar bilerek ya da bilmeyerek…

Aşağıda; kendilerinin asla hata yapmayacağını düşünen, aşırı özgüvene bulanmış, ağızlarından çıkan içerikte en ufak bir yamukluk görmeyen, kaldı ki böyle bir dertleri zaten hiç olmayan insanların son bir haftadaki demeçlerinden kısa bir potpori derledim sizler için. Bu tutarsız cümleleri pervasızca kullandıklarına ve işe yaradığına bakılırsa sorun bizde olmalı, zira son 18 yılda hakikaten bunları yutacak kadar saflaştık demek ki. Klişe replikle ifade etmek gerekirse “Sorun sende değil sevgili iktidar seven, sorun bunları okuyup inanan bende…”

Liste daha uzun, Cüneyt Özdemirler, Nedim Şenerler, Ertuğrul Özkökler geçtiğimiz hafta konuştular da konuştular. Hepsi de olanca kibirleriyle, elbette çok çok “haklılar”.

Hepsi 18 yılın sonunda geldiğimiz bu devasa yapının ama öyle ama böyle önemli mimarları aslında. Bazıları daha işin başında trene binmiş, sonradan “yaa bu tren kaza yapacak galiba, ben en iyisi inim” demiş, kimisi “galiba bu trenin daha gidecek çok yolu var, iyisi mi inenlerin yerine ben binim şu trene bari” derdine düşmüş... Yukarıda sıraladığımız bu haftanın yıldızları özelinden bakmak gerekirse: Kimisi zamanın mağduru (28 Şubat döneminde Dilipak, Ergenekon sürecinde Perinçek, FETÖ sürecinde Şener…), bazıları hep mağruru (Davutoğlu Babacan…), kimisi her zaman iktidarın ideolojik aygıtı misali organik eklenmeci olmuş (işçileri ve lümpenleri temsilen Türk-İş, medyayı temsilen Yılmaz, Özdemir, STK’leri temsilen Feyzioğlu…), bazıları da CHP gibi, muhalifmiş izlenimi verirken, ideolojik kısırlık ve tutarsızlıkları gereği aslında mevcut iktidara nasıl meşruiyet yastığı olduklarının bilincinden yoksun durumdalar.

Günümüzde en baskıcı rejimler dahi asgari bir meşruiyet zemini aramak zorundalar, asgari bir yargı sistemi olmalıdır, en azından seçimler yapılmalıdır v.s… İletişim Başkanlığı’nın kurulması ve bu makama son derece anlam atfedilmesi, işte bu asgari “meşru” olma ve rızaya dayalı bir mekanizma yaratılması kaygısından dolayıdır. Yukarıdaki açıklamaları yapanlar kendileriyle ne kadar gurur duysalar azdır. Zira bu isimler hep birlikte, koskocaman bir “meşruiyet voltranı”nı oluşturuyorlar bilerek ya da bilmeyerek…

Hepsi retorik ustası, tıpkı bu işin tartışmasız piri MHP Lideri Bahçeli gibi ağızları çok iyi laf yapıyor, mademki yazı “geçen hafta kim, ne dedi” üzerine kuruldu, bakalım Bahçeli ne demiş: “Milli Bekamız, bir yakut gibi siyasi şerefimizin tacıdır.” Bir cümle içinde maşallah hepsi var: “Milli, beka, yakut, şeref, taç…” Bunu diyen de Erdoğan için “7 sülalenden hesap sormazsam namerdim” diyen bir siyasetçi. Konu madem şeref-haysiyete geldi, Ümit Kıvanç ile birlikte “Haysiyet” kitabına imza atan Gaye Boralıoğlu ile bitirelim yazıyı o zaman: "Mağdurun haysiyeti uğradığı zulümden ötürü kırılmaz. Ne zaman kırılır? Karşı tarafa geçtiği zaman, zulmedenin açısında durduğunda..."


Azmi Karaveli Kimdir?

İletişim uzmanı. Galatasaray Lisesi’nin ardından Marmara Fransızca Kamu Yönetimi’ni bitirdi, aynı üniversitede Sinema-TV yüksek lisansı yaptı. 1993 yılında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı. Televizyon programcılığının yanı sıra, özel sektörde ve iletişim ajanslarında çalıştı. Kadir Has Üniversitesi’nde iletişim dersleri verdi. Hayat Bilgisi Okulu’nun kurucuları arasında yer aldı. zete.com’da yazılar yazdı. Cumhuriyet Pazar Eki’nde Yurttan Sesler bölümünü hazırladı, zaman zaman kültür sanat sayfasında yazılar kaleme aldı. 2018 yılında gazetede yaşanan gelişmeler üzerine Cumhuriyet’ten ayrıldı. Halen kurucusu olduğu ajansta iletişim danışmanlığı yaparken, bazı STK ve siyasetçilere gönüllü destek veriyor. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde doktora tezini bitirmeye çalışıyor.