YAZARLAR

O bitti demeden bitmez

İki ayağını da kaybettikten sonra yarışlara dönmek istediğinde karşı çıkanlara "Ben sadece ayaklarımı kaybettim aklımı değil" demişti. Umarım şimdi de taburcu olur ve "Kazalarda çok şey kaybettim ama mücadeleci ruhumu değil" der.

Hayat, bir kez daha deniyor Alex Zanardi’nin yaşama tutkusunu. Bu kez kazandıran hamlesini bir tırla yaptı. Doktorların açıklamasına göre mücadele daha çetin geçecek. Ama iki ayağını kaybetmeden önce geçirdiği kaza da çok kritikti. Ameliyat sırasında kalbi bile durmuştu. Fakat onun yaşama ve mücadele azmi durmamıştı. Umarım şimdi yine aynısı olacak. Şimdiye kadar şartlar ne kadar zorsa, Alex Zanardi’nin mücadele seviyesi de hep o kadar yükseldi. Umarım yine aynısı olacak.

Yıl 2006’ydı. Eurosport Türkiye kadro değiştirmişti ve ben de o ana çekirdek kadronun içine dahil olma şansını elde etmiştim. Bir tarafım kar bir tarafım asfalttı. Yani bir yandan kış sporları diğer yanda motor sporları vardı. Kaptan Bağış Erten, benim için rotayı bu şekilde çizmişti. Belki de çizmek zorunda kalmıştı. Çünkü herkesin bir karakteri olduğu gibi her insanın da bir mikrofon karakteri var. Benimki kara batmış, asfalttan çıkmıştı, Eurosport’un yeni sakinlerinde. Ha, bir de ‘ne olursa anlatırcıyız’ tayfasının temsiliyet haklarını da almaya talip olmuştum. Serde üniversitede pekişen kamuculuk var ne de olsa. Her olandan bitenden bir parça anlamaya çalışmazsak olmaz.

Aslında bana biçilen ana donların her ikisi benim için hem yeni hem eskiydi. Her ikisini de sıkça izlemiştim ama iş anlatmaya gelince derinine inmek gerekiyordu. Kış sporları kendi kendine, motor sporları ise Yiğit Ağabey (Top) sağ olsun derin birikim sürecine geçmişti. Yüzeysel gördüklerim, blok bilgi dağarcığında derin konaklama noktaları açıyordu kendine. Sonra her yayın kendine uygun bir artezyen arıyordu. İşte Alex Zanardi’nin hikayesi de bunlardan biriydi. İnternet bilgisi bile fazlasıyla anlatmaya yeterken Zanardi’nin karakterini, kendisiyle konuşma şansına eriştim.

İSTANBUL PARK’IN GERGİN YOLLARI

Yıl 2006’ydı. Dünya Binek Otomobiller Şampiyonası kendisini İstanbul Park’ın uzun virajlarında buldu. Ve Eurosport yeni döneminin ilk yerinden anlatım vazifesi de Yiğit Ağabey ile bana düşmüştü. Çekine çekine gittiğimi hatırlıyorum Kurtköy’e. Zira padokta gezecek, egoların arasından ego beğenecek, alttan girip üstten çıkarak pilotların ağzından bir şeyler almak ve yayını renklendirmek gerekecekti. Daha önceki Formula 1 padok tecrübelerimin gölgesiydi aslında bu tedirginlik. Konuşurken senin yüzüne bakmayan pilotların yarattığı yüzde kızarıklık, ağızdan kelime almaya çalışan cımbızın içte yarattığı sıkıntının dışa vurumuydu.

İşte Alex Zanardi o iç sıkıntısını alan insan oldu. Padokta gezinirken İtalyanvari gürültülü sesi ulaştı kulağımıza. Yayıncı kuruluş olmanın avantajıyla biz zaten eline lunaparkta sınırsız bilet verilmiş çocuklar gibi sağa sola saldırıp, ilk yerinden anlatım heyecanına her ayrıntıyı sıkıştırmaya çalışırken, o telaşı bastırdı adeta Zanardi. Hemen yanına koştuk.

KOCAMAN ELLER, SONSUZ GÜLÜMSEME

Tedirginliğimiz, hadi Yiğit Ağabey adına konuşmayayım, tedirginliğim devam ediyordu. Alonso’dan sekmiş, Raikonnen’de buz duvarına çarpmış Michael Schumacher’e ancak yakın uzaktan bakabilmiş olan ben, tarihin en hikayeli, en donanımlı, en hırslı ve en pes etmeyen sporcusu ile karşı karşıyaydım. O zaman pandemi nedir bilmediğimiz için uzattığı kocaman elleri hatırlıyorum. Sonra bütün gerginliğimi alan İtalyan aksanlı İngilizcesi kaldı aklımda. Ha, bir de bütün padokun saygısı ve o saygıya verdiği sonsuz gülümseme return’ü.

Alex Zanardi’yi benden daha iyi anlatacak çok insan var bu topraklarda. Formula 1 yıllarını, CART şampiyonluklarını, herkesi kahreden kazasını, iki bacağını da kaybetmesini, hiçbir şey olmamış gibi yeniden yarış pistlerine dönüşünü, vazgeç diyenlere attığı bacak arası çalımlarını, kendisi için tasarlanan özel yarış otomobilini, her seferinde hayat kazandım derken ‘Ben bitti demeden bitmez’ diye kocaman kocaman konuşmasını, ayakları yerine ellerini koyup, tüm engellilere çizdiği rol modelini ve daha fazlasını. Yani Bologna’dan başlayan, Formula 1’le şekillenen, bir kazayla bitti sanılan, ama aslında ikinci bir hayatı kendi elleriyle kuran, bisikletiyle elde ettiği Paralimpik Oyunları altın madalyaları, maraton şampiyonlukları ve Iron Man katılımıyla başka bir boyuta taşınan o eşsiz hayatı.

‘AYAKLARIMI KAYBETTİM MÜCADELECİ RUHUMU DEĞİL’

Şimdi hayat, bir kez daha deniyor Zanardi’nin yaşama tutkusunu. Bu kez kazandıran hamlesini bir tırla yaptı. İtalyan spor insanı, el bisikletiyle antrenman yaparken kontrolünü kaybetti ve yoluna düştüğü bir tırın çarpması sonucunda şu an hastanede.

Doktorların yaptığı açıklamaya göre mücadele daha çetin geçecek. Ama iki ayağını kaybetmeden önce geçirdiği kaza da çok kritikti. Ameliyat sırasında kalbi bile durmuştu. Fakat onun yaşama ve mücadele azmi durmamıştı. Umarım şimdi yine aynısı olacak. Şimdiye kadar şartlar ne kadar zorsa, Alex Zanardi’nin mücadele seviyesi de hep o kadar yükseldi.

İki ayağını da kaybettikten sonra yarışlara dönmek istediğinde karşı çıkanlara "Ben sadece ayaklarımı kaybettim aklımı değil" demişti. Umarım şimdi de taburcu olur ve "Kazalarda çok şey kaybettim ama mücadeleci ruhumu değil" der. Bu viraj son viraj olamaz Zanardi, daha gidilecek çok çok kilometre, dokunulacak çok hayat, anlatılacak çok hikaye var. Bunu en iyi bilen de sensin.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’