YAZARLAR

Yeşil toplar, troller ve AKP’nin kültürel hegemonya serencamı

Bizim oralarda bir söz vardır; söyleyen kinayeli bir ses tonuyla, bir soru cümlesiymiş gibi son heceyi uzatarak yöneltir muhatabına: “Herkes kötü, bir sen iyisin?” AKP’nin kültürel hegemonya serencamını anlayabilmek için iyi bir başlangıç sorusu.

Profil resimlerinin yanına koydukları yeşil topla yerli ve milli olduklarını ilan eden hesapların ilk vukuatı değil. Hatırlayacaksınız, mayıs ayının ortalarında CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, gazeteci Nevşin Mengü ve oyuncu Berna Laçin hakkında tecavüz fantezileri, taciz ve hakaret içeren mesajlar, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın Twitter’da yaptığı çağrıya yanıt vererek profiline yeşil top yerleştiren hesaplardan paylaşılmıştı.

Mahir Ünal, yeşil toplu hesaplardan bu paylaşımlar yapılmadan iki hafta önce, 1 Mayıs’ta AKP’nin her bir teşkilat mensubunun sonuna kadar uyacağını beyan ettiği 12 maddeden oluşan sosyal medya etik kurallarını açıklamış ve tüm siyasi partilerden de aynı hassasiyeti göstermelerini istemişti. Bu 12 madde, saygılı, hakaret ve nefret söylemi barındırmayan bir dil ve üslubun kullanılmasını; kullanıcıların kişilik haklarına, görüşlerine, özgürlük alanlarına, özel yaşamın gizliliğine saygılı olunmasını; sözlü şiddet ve tehdit içerikli paylaşımların, siber zorbalık oluşturan eylemlerin yapılmamasını; anonim hesaplar kullanılmayarak açık kimlikle, gerçek kişiler olarak sosyal medya ortamlarında bulunulmasını; toplumda korku ve infial yaratacak paylaşımlar yapılmamasını, manipülasyon ve yalana yer verilmemesini ve toplumsal ahlaka aykırı içerik oluşturulup yayılmamasını kapsıyordu.

Bu ilkelerin açıklanmasının hemen ardından, Mahir Ünal sosyal medyada bir çağrı yaptı ve Twitter kullanıcılarından “etik kurallara uyacakları” beyanının ifadesi olarak profillerine yeşil topu, milli hesap anlamında da Türk bayrağını yerleştirmelerini istedi. Böylece, bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı: Bir yandan, teşkilatının sosyal medyadaki gücünü göstererek yerli ve milli hesaplar arasındaki etkileşimi uzun zamandır inandırıcılıklarını yitirdiği anlaşılan paralı trollerin faaliyetleri olmaksızın güçlendirecekti. Bu, aynı zamanda mesela işe alımlarda mülakatçıların elini rahatlatacak, basit bir sosyal medya taramasıyla “kim bizden kim değil” tespit etmek kolaylaşacaktı. Ama esas olarak, 18 yıldır ülkeyi dilediği gibi yöneten siyasi iktidarın, iki yıl önce İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un “siyasi hegemonyanız bitti kültürel hegemonyanız da bitecek” sözleriyle dile getirdiği kültürel iktidar olamama kompleksini aşmasına yardım edecek bir hamleydi. Sosyal medyada etik kurallara uyacağını kabul eden AKP’li hesaplar efendi efendi paylaşımlar yaparak hanımefendilikleri ve beyefendiliklerini gösterdiklerinde, edepleriyle sanal alemi ağlatacak; kültürleriyle iktidarlarının aynı bedende cisim bulması nihayetinde, onca yılın ardından hegemonyalarını arzu ettikleri birlik ve beraberlikte icra edebileceklerdi.

Ne var ki, evdeki hesap bir kez daha çarşıya uymadı. Etik kurallara uyacaklarının beyanı olarak profillerine yapıştırdıkları yeşil toplar ve açık ya da anonim kimlikleriyle, Mahir Ünal’ın takibe almayı vaat ettiği hesaplardan, ardı ardına üç güçlü kadına yönelik en hafif ifadeyle “cinsiyetçi” paylaşımlar yapılmaya başladı. En sonuncusu ise Vedat Muti adlı yeşil toplu profilden, yıllardır herkesin bildiği siyasi manevralarla tutsak edilen Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ı hedefine aldı.

Bu son paylaşım AKP içinde de bardağı taşıran son damla olmuş olmalı ki, geçtiğimiz günlerde AKP Tanıtım ve Medya Başkanlığı görevinden istifa eden Şamil Tayyar yeşil nokta sembolünün provokatif hesapların sığınağı haline geldiğini söyleyerek AKP’li hesapların bu işaretten kurtulması gerektiğini açıkladı. Nitekim, Başak Demirtaş’a yapılan saldırıya tepki gösteren Canan Kaftancıoğlu da, AKP Grup Başkanvekili Ömer Turan’ın gündeme getirdiği eski bir tweet nedeniyle bir kez daha bir sendika yöneticisinin yeşil toplu hesabından cinsiyetçi saldırıya maruz kalmış, bu hesap daha sonra yeşil topu silerek kendini gizlemişti.

Ancak daha da ilginç olanı, yeni Tanıtım ve Medya Başkanı Mahir Ünal’ın sosyal medyada başlattığı bu yeşil top hareketini savunmak için, sanki amacı buymuş gibi, “etik farkındalık çalışmamız ahlaki iki yüzlülüğü gözler önüne sermiştir” diyerek adeta sözcüsü olduğu hareketin kültürel hegemonya kuramama sebebini itiraf etmesiydi. Elbette Ünal, klasik AKP’li refleksiyle yaptığı bu açıklamada, olup biteni anlayıp “biz neden bu noktaya geldik” diye sormak yerine suçlamaları karşı tarafa yansıtma taktiğine başvuruyor, muhalifleri ya da eleştirenleri ilkesiz olmakla, “kendi içindeki ahlaksızlara sessiz ve kör olmakla”, “küfürbazları ve ahlaksızları ödüllendirmekle” suçluyordu. Ancak ne söylerse söylesin, Mahir Ünal’ın suçu muhalefete yansıtmak niyetiyle yaptığı “ahlaki iki yüzlülük” tespiti, kaçınılmaz olarak bu ahlaksız paylaşımların etik kurallara uymayı beyan eden hesaplar tarafından yapılması nedeniyle sosyal medyada başlattığı hareketin esas muhataplarına yöneliyordu.

Aynı gün, tartışmalara Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı ve bir kez “biz nerede yanlış yaptık” diye sormaksızın nefret söylemi ve ayrımcı söylemlerin başlıca stratejisi olduğunu bildiğimiz kurbanı suçlama taktiğine başvurarak “terör örgütlerine sırtını dayayanları mağdur pozisyona itmek”ten söz etti. Sanki asıl sorun buymuş gibi, ya da belki kültürel hegemonya arzusunda da açığa çıktığı gibi sorun sadece bu olduğundan, “kimsenin kendisine ahlaki üstünlük atfetmesinin ya da aşağılık kompleksine girmesinin bir anlamı” olmadığını söyledi.

Hatırlayacaksınız, daha birkaç gün önce Medyascope’un özel haber olarak yayınladığı bir raporda Twitter’ın AKP gençlik kolları ile bağlantılı oldukları ve siyasi manipülasyon yaptıkları gerekçesiyle 7 bin 340 hesabı kapattığı ortaya çıkmıştı. Sahte hesap iddiasının gerçek dışı olduğunu söyleyen Altun Twitter’ı ideolojik yaklaşımları bilimsel veri olarak pazarlamaya kalkışmakla suçlamıştı. Bizim oralarda bir söz vardır; söyleyen kinayeli bir ses tonuyla, bir soru cümlesiymiş gibi son heceyi uzatarak yöneltir muhatabına: “Herkes kötü, bir sen iyisin?” AKP’nin kültürel hegemonya serencamını anlayabilmek için iyi bir başlangıç sorusu.


Ülkü Doğanay Kimdir?

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. ODTÜ’te siyaset bilimi alanında yüksek lisans ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yine aynı alanda doktora yaptı. Doktora çalışmaları sırasında bir yıl süreyle Paris II Üniversitesi Fransız Basın Enstitüsü’nde bulundu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi iken kamuoyunda “barış bildirisi” olarak bilinen “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalaması nedeniyle 686 sayılı KHK ile ihraç edildi. 'Demokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek' isimli kitabının yanı sıra Eser Köker’le birlikte kaleme aldığı 'Irkçı Değilim Ama…Yazılı Basında Irkçı-Ayrımcı Söylemler' ve Halise Karaaslan Şanlı ve İnan Özdemir Taştan’la birlikte kaleme aldığı 'Seçimlik Demokrasi' isimli kitapları yayınlandı. Ayrıca siyasal iletişim, demokrasi kuramları, ırkçı ve ayrımcı söylemler konularında uluslararası ve ulusal dergi ve kitaplarda çok sayıda makalesi basıldı. İmge Kitabevi Yayınları’nda editörlük yaptığı beş yıl boyunca çok sayıda kitabın editörlüğünü üstlendi ve Türkçeye kazandırılmasına katkıda bulundu. Ülkü Çadırcı adıyla yayınladığı çocuk kitapları ve Gökhan Tok’la birlikte kaleme aldığı 'Teneke Kaplı İvan' isimli bir çocuk romanı da bulunmakta.