YAZARLAR

Spor camiamız nefes alabiliyor mu?

Floyd’un dehşet verici ölümü maalesef ki bu toprakların spor camiasının maskesinin bir kez daha düşmesine neden oldu. Muktedirlerin tepki (!) göstermesinin hemen ardından sırasıyla koskocaman kulüplerimiz boş durmadı. Hemen ırkçılığı kınayıcı mesajlarla süslediler sosyal medya hesaplarını.

Bundan tam da yedi sene önceydi. Artık ‘nefes alamıyorduk’ gerçekten. Bir taraf her yer gaz bombası, her yer tek adam diye bağırırken diğer taraf ise Her yer Taksim, her yer direnişi seçmişti. Direnerek koca bir ülkeye nefes aldırmaktı niyet. Gezi Parkı’nın yeşil kalması için başlayan bir direniş, toplumun bu yeşille nefes almasına kadar gitmişti. Her gece nöbet, akıl almaz bir dayanışma, gerçek üstü bir toplum yaşamı… Yedi yıl önce tam da bunlardan konuşurken toplumun her kesiminden insan omuz omuza gaz yiyordu. Hayat boyunca gurur duyulacaklar listesinin her zaman ilk sırasında yer alan bir direniş.

Tabii madalyonun diğer yüzünde ise -direnişin moral dayanağı olan çArşı’yı dışarda bırakırsak, rahatını bozmayan bir spor camiası. Sorsanız siyasetten anlamaz sporlarına bakarlardı ama iş referandumda taraf sergilemeye, konferanslarda ‘Evet’ demeye geldiğinde kimse yıldız futbolcularımızın ve federasyon başkanlarımızın eline su dökemez nasılsa. Ali İsmail ‘Vurmayın öldüm’ dediğinde de Berkin vurulduğunda da Ethem polis kurşununun hedefi olduğunda da kimse sesini çıkarmadı. Halbuki çıkarması lazımdı. Hem de her zaman. Kendi fikri neyse söylemeli sporucular. Yoksa bunca seven, bunca takip eden, bunca saygı duyan neden var? Bu kişiler rol model değiller mi bu topluma? Sağlam vücutlarında bulunan sağlam kafayı görsek fena mı?

Yanlış anlaşılmasın. Demiyorum ki benim gibi düşünsünler. Yeter ki düşündüklerini açıklasınlar. İçinde oldukları, yaşadıkları, çocuklarını büyüttükleri toplumun dinamikleriyle ilgili fikir beyan etsinler. Bu fikirler bazılarının hoşuna gidecek bazılarının hoşuna gitmeyecek. Ama kendi fikirlerini söylesinler, dikte edilenleri değil.

Dünyada sporcular bunu yapıyorlar çünkü. Konumlarını siyasi erk için değil de inandıkları görüşler için kullanıp kendilerini örnek alanları yönlendirebiliyorlar 2014 yılında polis tarafından öldürülen siyah genç Eric Garner’in son sözleri olan ‘Nefes alamıyorum’un tüm NBA’yi ayağa kaldırması gibi. Derrick Rose’dan LeBron James’e, Kyrie Irving’den Kevin Garnett’a kadar yıldızlar bu sözleri taşıyan tişörtlerle maçlara çıkmıştı. Tepkilerini dile getirmişlerdi.

Ya da 2017’de ABD Başkanı Trump’ın bazı sporcuları hedef alan açıklamaları sonrası, Amerikan Futbol Ligi’nde (NFL) oynayan Colin Kaepernick’in başlattığı, LeBron James’in destek verdiği ve dalga dalga yayılan diz çökme eyleminde de gördüğümüz gibi. Hatırlayacaksınız Donald Trump’ın “Bu oyuncuları kovun” diyerek çağrı yaptığı NFL takımlarından Jacksonville Jaguars’ın sahibi Shahid Khan da maçlarda oyuncular ile birlikte diz çökme protestosuna katılmıştı.

Son olarak da George Floyd'un ölümünde bunu görebiliyoruz. Gözaltına alındığı esnada polis tarafından yüzüstü yatırılıp boynuna dizle bastırılan ve Floyd'un boğularak hayatını kaybetmesine spor dünyası tepkisiz kalmadı. LeBron’un bir kez daha başını çektiği isimler arasında Arsenal’ın efsanelerinden Ian Wright, Formula 1 pilotu Lewis Hamilton, Eski NBA oyuncusu Stephen Jackson, NFL yıldızları Odell Beckham Jr. ve DeMarcus Lawrence, NBA yıldızları Jaylen Brown, Donovan Mitchell ve daha birçok sporcu daha yer aldı. Tüm bu sporcular sosyal medya hesaplarından tepkilerini dile getirdiler.

Floyd’un dehşet verici ölümü maalesef ki bu toprakların spor camiasının maskesinin bir kez daha düşmesine neden oldu. Muktedirlerin tepki (!) göstermesinin hemen ardından sırasıyla koskocaman kulüplerimiz boş durmadı. Hemen ırkçılığı kınayıcı mesajlarla süslediler sosyal medya hesaplarını. Hem de cümle aleme örnek olmak için İngilizce hesaplarından taktılar sahte maskelerini. Irkçılığın cahiller için bir sığınak olduğundan mı girmediler, özgürlüğün düşmanı olduğundan mı çıkmadılar. Irkçılığın insanlık için en büyük tehdit olduğunu mu hatırlamadılar yoksa küçücük bir sebep için maksimum nefret olduğu mu dank etmedi kafalarına.

Umarım bu benim kötü niyet okumamdır. Umarım birer dernek olan kulüplerimiz, siyasi erkin etkisi olmadan yapmışlardır bu paylaşımları. Ve bundan sonra da kendilerini takip edenlere fikirlerini daha sık ifade ederler. Umarım kendi ülkelerindeki olaylarda da görüş beyan etmek için aman bize bir zarar gelmesin diye siyaset tribününe bakmazlar. Yani umalım ki geçen yedi yıl bir ders vermiş olsun spor camiamıza. Boş bir umut olsa da.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’