YAZARLAR

Korona pandemi, 18 takımın tandemi: Lig başlıyor

Futbolcuların maaşlarını kulüpleri ödüyor. Peki spor kulüpleri bu kadar mali olarak enkaz durumda olmalarına rağmen çarkı nasıl döndürüyorlar? Sponsor ve yayın gelirleriyle. Lig oynanmayınca nereden kesildi gelirler? Yayıncı kuruluş, ne kadar köfte o kadar ekmek tarzında “maç yoksa para da yok” dedi ve ödemeleri durdurdu. Sponsorlar ise zaten şirketler, firmalar. Bu tür krizlerde bu şirketler ilk etapta nereden kısıtlamaya geçecek?

"Covid-19" adlı korona virüsü pandemisi dünyayı her alanda eşit etkilemedi. En azından kulvarlara göre değerlendirme biçimleri farklılık gösterdi. Bunu en net gördüğümüz alan ise futboldur. Duruma göre açıklamalar, konjonktüre göre tutumlar değişti. Açık açık, alenen.

Çarşamba günü Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği Vakfı bir toplantı gerçekleştirdi. TFF Başkanı Nihat Özdemir ve Kulüpler Birliği Vakfı ve aynı zamanda Göztepespor başkanı olan Mehmet Sepil bir takım açıklamalar yaptı.

Bir çok başlık var, konuşulması gereken. Benim dikkatimi çeken bir kaç konu oldu elbette. Önce hâlâ fikri muammada olan futbolseverlere söyleyelim; bu lig oynatılacak. Artık bu çok net. Açıklamalara göre ligdeki 18 takım bu konuda birleşmiş ve ligin 12 Haziran'da başlaması konusunda herkes hem fikir.

Ligler oynatılsın, tamam, sonuçta kararı biz vermiyoruz. Orada bir federasyon var, bağlı oldukları bir Spor Bakanlığı ve dolayısıyla istişare ettikleri bir Sağlık Bakanlığı ve hükümetin üst düzey aktörleri var. Sürece göre hareket etmesi konusunda TFF Başkanı Nihat Özdemir'i bir konuda kutluyorum. Çok radikal kararlar alıp devamında pişman olup ortalığın allak bullak olmasına müsaade etmedi. Baktı, bekledi, izledi ve sürecin gidişatına göre manevra yaptı. Burada eleştirmemiz gereken nokta esasında spor kulüpleri ve dolayısıyla yöneticileri, hatta teknik adamlar ve futbolcular da.

Önce herkes duyarlıydı halbuki. Galatasaray-Beşiktaş derbisinde Galatasaray Kulübü yöneticileri 24 saat içinde iki kez tutum değiştirdi. Kaleci Fernando Muslera çıkıp, “Bizi öldürmek mi istiyorsunuz” tarzında açıklamalar yapıyordu. Galatasaray yönetimi önce maçın seyircili ve her şey normal gibi oynanması gerektiğini savunurken 24 saat sonra maçın seyircisiz oynanacağı açıklanınca bu kez maçın oynanmaması gerektiğini savundu. O zamanlar vaka sayısı 18'di ve vefat eden yoktu. Şu anda böyle bir sürecin yaşanmış olmasının üstüne kaleci Muslera, antrenmanlara çıkıyor ligin başlaması konusunda hazırlıklarını sürdürüyor. Ne değişti peki? Kaleci Muslera ve Galatasaray'dan örnekleme yaptım ama aslında bir çok kulüpte benzer durumlar yaşandı diyebiliriz.

Sebebini anlatalım o zaman. Bu futbolcuların maaşlarını sözleşmeli oldukları spor kulüpleri ödüyor. Spor kulüpleri peki bu kadar mali olarak enkaz durumda olmalarına rağmen çarkı nasıl döndürüyorlar? Sponsor ve yayın gelirleriyle. Lig oynanmayınca nereden kesildi gelirler? Yayıncı kuruluş, ne kadar köfte o kadar ekmek tarzında “maç yoksa para da yok” dedi ve ödemeleri durdurdu. Sponsorlar ise zaten şirketler, firmalar. Bu tür ekonomik krizlerde bu şirketler ilk etapta nereden kısıtlamaya geçecek? Reklam ve sponsorlardan. İkinci adımda ise personel çıkarımı gerçekleştirilir. Spor dünyasının esas şekli bu işte. “Endüstri” derken herhalde sırf benzetme yapıyoruz zannediliyor. Hayır, gerçekten böyle. Para, her şey. Para yoksa en sahiplendiğiniz futbolcu sizi FIFA'ya şikayet edebiliyor sırf maaşı 2 hafta gecikti diye. O yüzden buradan futbolu seven gençlere sesleniyorum; lütfen artık gözlerizi açın! Tuttuğunuz takımların yöneticilerinin sırf sizi goygoylamak için yaptığı açıklamaları ciddiye almayın artık. Çünkü hiçbiri gerçek değil. Siz kendi spor evreninizde gerçekten de bir 'taraftar' olabilirsiniz ama onların pozisyonundan sadece bir izleyici, bir müşteri olarak görülüyorsunuz. Maksat sizin taraftarlık nabzınızı ellerinde tutmak ve tüketimi sürdürebilir kılmak. Kanmayın artık! Bu Covid-19 pandemi süreci çok iyi bildiğimiz bu gerçeği açık açık gözümüze soktu. Lafa gelince sağlık, icraata gelince 'hadi oynayalım'...

Gelelim şu 'yabancı kuralı' hadisesine. Galatasaray hariç 17 takım yabancı sınırının 8'e düşmesini talep etmiş. Hayatımda bu kadar manasız bir söylem duymadım. Bu belli ki kulüplerin kendi planlaması değil belirli bir üst aklın bize angaje etmeye çalıştığı bir algı operasyonu. Neden? Anlatalım. Öncelikle Galatasaray'ı bu konuda kutluyorum. Neden yabancı sayısı sınırlaması geliyor? 'Asgari' bir kural var mı ki 'azami' bir kural getiriliyor? İsteyen 11 yerli oyuncu ile çıkabilir sahaya. Trabzonspor, koskoca Fenerbahçe derbisine 5 tane alt yapıdan gelen genç oyuncuyla çıktı. Bir mani mi vardı?

Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş de bir kaç kez bu yabancı kuralı ile söylemlerde bulundu. Buradan Şenol Hocam'a sormak istiyorum; Beşiktaş'ın başındayken Talisca, Aboubakar, Mario Gomez, Sosa, gibi sayısız yabancı oyuncu ile kadronu zengin kılarken yabancı sınırı neden hiç gündemine gelmemişti? Fatih Terim'i duruma göre açıklama yapıyor diye eleştirirken güzel. Yazımın başında belirttiğim gibi bu hal ve hareketler tüm futbol camiasına sirayet ediyor diyebiliriz. Her noktada benzer bir zihniyet mevcut. Bu 'yabancı sınırı' hadisesi gerçekten manasız ama iddia ediyorum; kesin bir sınırlama getirilecek. Şu anda hep kullandığım tabirle “ortamı hazırlıyorlar” diyebiliriz.

Bir de 'küme düşme' başlığı var. Bu konu da aslında öyle arada kaynatılacak bir mesele değil. Küme düşme hattındaki 7 takım küme düşme olmaması konusunda TFF'ye başvuruda bulundu. Şimdi ben zaten ligin 20 takım olmasını hep makul bulmuşumdur. Ama bu işin böyle olması yine çok rasyonel değil. Yani bu şekilde gerçekleşmesi. Lig neden oynatılıyor? Her şeye rağmen neden oynatılmaya çalışılıyor? Şampiyonu çıkarmak için, ligi tamamlamak için. Böyelikle UEFA Avrupa Ligi ve Şampiyonlar Ligi'ne hangi takımların gideceğini görebilmek için. Peki küme düşecek takımlar neden küme düşmeyecek? O zaman ligler tamamlansın ama şampiyon da belirlenmesin. Makul mu? Değil. Demek ki 'küme düşmeme icadı'nın hayata geçmemesi gerekiyor. Çünkü mantıklı değil, rasyonel değil ve en önemlisi 'uygun' değil. Çünkü lig oynatılacak ve kimin şampiyon bitireceği belirlenecek. Şampiyon neye göre belirleniyor? Sıralamaya göre. Sıralamaya göre de küme düşecek takımların küme düşmesi gerekiyor. Bu kadar basit.

TFF Başkanı Nihat Özdemir iki hafta önce ilk kez 12 Haziran tarihini verdiğinde kimse ilk başta inandırıcı bulmamıştı. Yine ertelenmek üzere bir tarih verildiği düşünülüyordu. Ben de hep şunu savundum; kulüp başkanlarının çıkıp konuşması gerekiyor. Planları ne? Ne istiyorlar? Keza sanki beni duyarcasına hemen akabinde Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç bir basın toplantısı düzenledi. Ben kulüp başkanlarının toplu olarak topa girmeleri durumunda meselenin netleşeceğini iddia ediyordum. Bir kez daha haklı çıktım. Keza bir kaç kulüpten daha açıklama geldi. En son olarak toplantı gerçekleştirildi, tüm kulüpler bir araya geldi ve 'voila!', 'lig başlıyor' dendi. Gelsin şimdi 12 Haziran. Bakalım bizi nasıl bir süreç bekliyor?


Ara Gözbek Kimdir?

Yayın hayatına 2005'te üniversite radyosu CIU FM'de başlayan Ara Gözbek aralıksız üç sene İngilizce ve Türkçe yayınlarla canlı radyo programı hazırladı ve sundu. 2005'te CNN Türk'te Frekans programında yapım asistanı ve muhabir olarak görev aldı. Gazeteciliğe ilk olarak 2006'da BirGün gazetesinde adım attı. BirGün'de Pazar eki ve spor bölümlerinde 400'den fazla makale yayınladı, ardından Türkiye'nin en çok takip edilen spor haber sitesi sporx.com yazarlığa devam etti. 2007 yazında staj yaptığı TRT'de “NBA Europe Live” adı altında NBA'in uluslararası projesinde TRT'yi NBA muhabiri olarak temsil etti. SporX TV'de “NBA ARA'SI” programını yaptı. Bunların dışında Taraf gazetesi, tempo24.com.tr ve birçok sitede makaleleri ve haberleri yayınlandı. Döneminde çok popüler bir radyo olan Metro FM'de pek çok programa konuk ve yorumcu olarak katıldı. sokaksesi.com sitesinin ve Android ile Apple'larda uygulaması da olan Sokak Sesi Radyosu'nu kurup burada uzun bir süre “underground” radyo yayınları yaptı. Halen Gazete Duvar'da yazmaktadır.