YAZARLAR

Viagra ve avokado

‘Los Viagras’ çetesi adını, bildiğiniz -ve eğer bu köşeye yabancıysanız, çok muhtemel sizi yazıya düşüren- Viagra’dan aldı ama sandığınızın aksine, vahşetli yakın tarihlerine göre, oldukça komik bir nedenle.

Geçen ağustos ayında bir üst geçitten, parçalanmış 10 kişiyi yola attılar ve ikisi kadın dokuz kişiyi de aynı geçitten aşağı astılar. Meksika’da Uruapan’da oluyordu bu ve öldürenler, bir de pankart asmışlardı. ‘Vatansever ol, bir Viagra öldür.’…

‘Los Viagras', yani bu yazı girişinde öldürülenler, bir Meksika çetesi. Hikayelerini birazdan anlattığımda, klasik bir Meksika çete öyküsü ve henüz -muhtemelen- embriyo olan ‘anlatılan bizim hikayemizdir’i göreceksiniz;

‘Los Viagras’ çetesi adını, bildiğiniz -ve eğer bu köşeye yabancıysanız, çok muhtemel sizi yazıya düşüren- Viagra’dan aldı ama sandığınızın aksine, vahşetli yakın tarihlerine göre, oldukça komik bir nedenle. Çete lideri Santana Kardeşlerden ‘El Gordo -yani ‘Şişko’, lisede okula giderken, her gün saçını jöleleyip, dik yaptığından, lise arkadaşlarından birinin taktığı isim ‘Viagra’. Bu diklik hoşlarına gitmiş olacak -ve orada da ‘yiğit (!) lakabı ile anıldığından’ - ‘Los Viagras’ adıyla anılıyorlar.

Klasik bir Meksika çetesi hikayesi demiştim. Yani önce bir uyuşturucu karteline bağlı olarak çalışıyorlar. Taşımacılık ve cinayet üzerine bir kariyer. Sonra Meksika hükümetinin bu karteli ele geçirmek için onları kullanmayı akıl etmesiyle, ‘savunma güçlerine’ geçiyor. Sahiden de takım değiştiren oyuncularıyla, bir başarı da kazanıyor Meksika hükümeti.

-Zaten Meksika’da iktidarların her zaman elinin altında böyle irili ufaklı çeteleri vardı. Aynı partiden de olsa herkesin kendi çetesinin olması yararlı. Eve çamaşır makinesi almış gibi düşünüyorlar iktidar parçaları. El ordusu gibi. İstedikleri zaman muhaliflerini ve daha da çok, kendi partilerinden, çekiştiklerini vurduruyorlar. Çok uzun yıllar, tek partinin iktidarda olmasının nedenlerinden biri de bu. İktidar, bu kullanışlı İsviçre çakıları ile bir matruşkadan diğerine elden ele geçiyor ki bu değişikliğin matruşkanın kendisi bile farkında olmuyordu bazen -

-Bilmem bir ülkedeki, çete serbest bırakılmalarını, tehditli Youtube kanallarını ve çete operasyonlarını anlatabildim mi ? -

(Erdoğan rejimi, herkes tarafından daha çok Abdülhamit’e benzetilmesine karşın, bence daha fazla İttihat Terakki iktidarına benziyor. Ki bu, bir başka yazı konusu.)

Los Viagras’a geri dönersek. Hükümetin savaştığı kartel, biraz çökünce, yani artık onlara ihtiyaç kalmayıp, vatanseverliklerinin temel dinamiği, maaş çekleri de gelmeyince ve hepsinden daha da önemlisi, suç işleme ayrıcalıkları da ellerinden alınınca, silahları ve tecrübelerini alıp, kendi kartellerini kuruyorlar. O kadar yıllık iş deneyimleri onlara, uyuşturucu yerine başka ticaretle, aynı şekilde uğraştıklarında, yine çok para kazanacaklarını ve büyük ağabey ABD’nin zaman zaman yükselen öfkesinden de sıyrılacaklarını öğretmiş durumda. O zaman yeni bir şeye, ‘yeşil altın’ ticaretine başlıyor jöle saç- Viagra Kardeşler…

‘Yeşil altın’ yani Avokado, Latin Amerika’da bir zamanlar parasızlıktan, aylarca yemek zorunda kaldığımız, ormanda bin kaplan gücünde, yoksul dostu meyvadan başka bir şey değil. Avrupalılar tarafından yararları keşfedildiğinde o kadar değerlendi ki bu meyve, 'yeşil altın’a ve mafyanın ana geçim kaynağına dönüştü. Küçük üreticiler, mafyadan hariç toplayıp satamaz oldular. Ormanlar bu sefer avokado tarımına dönüştürülmek için yok edilmeye başladı. Kaçak olarak ABD’ye geçmek isteyen göçmenlerin, zorunlu çalışma alanları oldu buraları. Daha önce belli oranda uyuşturucuyu da kendileriyle birlikte ABD’ye geçirmek zorunda kalmaları yerine, oraya geçmeden bir süre de mesela  avokado tesislerinde, boylarına göre seçme ve ayrıma işini yaptılar ya da ağaçların dallarından topladılar yeşil altını. Mafya hiçbir şey yapmasa bile, ağaç başı koruma ücreti aldı herkesten. Böylece korunmuş oluyordu ağaçlar. Tabii ki daha çok kendilerinden korunması içindi bu.

Ayrıca ‘yeşil altın’ın, kara parayı da beyaza boyayabilme becerisinin de olduğunu da keşfettiler. Fakat aynı zamanda Meksika, bir serbest piyasa ülkesi olduğundan, diğer mafya kartelleri de bu ticareti yapmak istiyorlardı. İşte bu piyasanın rekabet kurallarına göre 10 kişi, parçalanmış olarak yola atıldılar ve dokuz kişi asıldı üst geçide…

‘Los Viagras’ın ve avokadonun, başına gelenler, yakında sık sık okuyacağımız mafya ve iktidar öykülerinden başka nedir ki?


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...