YAZARLAR

'Futbola dönüş' öneri protokolü

Ligler, adalet, hakkaniyet için gerekli verileri sunmak için yeterince oynandı. 28 hafta az buz bir süreç değil. Bu süreç baz alınarak verilecek kararlar neden adil sayılmasın? Neden hakkaniyetli olmasın? Kalan 8 hafta insanlık için ciddi bir tehdit ise ve insanlığa halel getirmeden oynanma imkanı sunmuyorsa, neden sonuçlar tescil edilmesin?

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), liglerin kaldığı yerden devam etme ihtimali için, "Futbola Dönüş" öneri protokolü adıyla 35 sayfalık bir talimatlar protokolü yayınladı. Covid-19 ile mücadelede alınması "tavsiye" edilen tedbirlerin olağan dökümü olmaktan başka bir nitelik taşımıyor. Protokolün tuhaf önerisi aslında "temastan" ibaret olan bir faaliyeti "temassız" hale getirmek, temastan izole etmek. Olacak şey değil ama TFF ve öneri protokolü bu iş için olağanüstü bir heyecan ve telaş içinde. Öneri protokolünün 29 sayfasında, hazırlık dönemlerinin iki evresinde "temas hakikati" küçük bir dokunuşla, bütün öneri ve protokolü berhava ediyor. "19. Antrenman sırasında olabilecek yaralanmalardaki müdahalelerde mesafe kuralı geçerli olmayacaktır." Futbol söz konusu olduğunda ağzınızla kuş tutsanız bile temastan kaçamazsınız.

Şimdi biraz ciddi şeyler konuşalım; söz konusu öneri protokolü kurallarıyla değil bir futbol takımı, bir jimnastik takımı bile müsabakalara hazırlanamaz. Futbol temas ve taktik oyundur. Rakibin gücünü ve taktiklerini baskılamak bu oyunun doğasıdır. Kaliteli atletik özellikler bu işi yapmak için gereken, güç, kuvvet, dayanıklılık, ve devamlılık niteliklerine işaret eder. Bu özelliklerle ne yapacağınızı anlatmaz. Yani futbolda kaliteli fiziksel özellikler havadaki oksijen gibidir. Onsuz yapamazsınız ama o da size bir nitelik kazandırmaz. Sonuç itibariyle kaliteli fizik özellikleri ancak temas anında test edilebilir. Temas yoksa mukayese de yoktur. Temas yoksa ölçü de yoktur.

Öneri protokolü, 28. haftanın devamı için tasarlanmıştır. Ligler 19 Mart'ta ertelendi. En son maç 15 Mart'ta oynandı. Bu yazıyı 2 Mayıs'ta yazıyorum. Demek ki aradan 48 gün geçmiştir. Hazırlık dönemi de 45 günden az olamayacağı için, ara verilen süre 93 günü bulacaktır. Bir sezon bitiminde verilen aranın iki katı. Hesap ortada. Bu hesaba göre, yeniden başlatılacak ligi, eski ligin devamı olarak sürdürmek mümkün değil. Çünkü zaman dahil bütün koşullar değişmiştir. Bütün takımlar sadece fiziksel niteliklerini kaybetmiş değil, amaç, hedef ve maç alışkanlıklarını da yitirmiştir. Bu tabloya psikolojik durumu tepeden tırnağa değiştiren pandemi etkisi de eklenince, başlatılacak şey asla eskinin devamı olmayacaktır.

Eğer eskiyi fiilen devam ettiremiyorsanız, yepyeni bir konjonktürün içindeyseniz, bu çaba ve ısrarların amacı ne? Sportif hakkaniyet ve adalet mi? Ama hakkaniyet ve adaletin koşulları ve niteliği değişmiş. Takımlar eski takımlar değil. Yeni takımlarla hangi eski ve gecikmiş adaleti tesis edeceksiniz?

Ayrıca amatör ligler dahil her düzeydeki ligleri aynı koşul ve imkanlar içinde yarıştırabilme imkanına da sahip değilsiniz? Yani total bir hakkaniyet sağlama imkanınız yok. Adaleti ve hakkaniyeti tasnif mi edeceksiniz? Alt liglerin oynadığı oyun, adalet dışıdır mı diyeceksiniz? Böyle bir şey olmaz.

Tarih her şeyden önce kronolojik bir akışa sahiptir. Yıl başlar ve son bulur. O yılın içine ne sığdırırsanız o yıla ait olur. Mesela 2019/2020 sezonunu 2021'de bitirmek size de komik ve çok zorba bir yaklaşım gibi gelmiyor mu?

Ligler, adalet, hakkaniyet için gerekli verileri sunmak için yeterince oynandı. 28 hafta az buz bir süreç değil. Bu süreç baz alınarak verilecek kararlar neden adil sayılmasın? Neden hakkaniyetli olmasın? Kalan 8 hafta insanlık için ciddi bir tehdit ise ve insanlığa halel getirmeden oynanma imkanı sunmuyorsa, neden sonuçlar tescil edilmesin?

Bir yılı yok saymak gibi bir tuhaflık seçenekler arasında olamaz. Covid-19’un aşısı bulunmadan da ligleri başlatmak cinayettir. Sosyal mesafenin temel ihtiyaç olduğu bir konjonktürde toplu etkinlikler düzenlenemez.

Türkiye futbolunun, liglerin oynanmasından daha değerli ve daha acil yapısal sorunları var; Bu sorunlara zaman ayırmak, bu yıl kim şampiyon ilan edilecek meselesinden çok daha değerlidir. Lig bitimsiz, şampiyonluklar ise geçicidir.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.