YAZARLAR

Köprü üstü cinayetleri

Bron/Broen-Köprü dizisi İskandinav hayatını resmeden, oradaki kültürü, yerel dinamikleri, insan ilişkilerini gösteren, başarılı bir polisiye dizi. İskandinav dizilerinde yaygın olan soğukkanlı profiller bu dizide de mevcut. Bölgesel olarak en önemli özelliklerinden biri cinayetlerin çözülme sürecinde siyaset baskısının hissedilmemesi. Bizim dizilerde yaygın bir tema olan “yukarıdan gelen baskılar” bu dizide görünmez. Kimse cinayetlerin ucunun kime uzanacağıyla ilgili politik kaygı gütmez.

Tüm dünyanın ortak bir nedenden ötürü aynı duyguları yaşadığı bu zaman aralığında; evlerin kapılarının, pencerelerinin yaşam alanı sınırlarını oluşturduğu bu dönemde ülkelerin sınırlarını sorgulayan, sınırlarda gezinen Köprü dizisi izlenmeyi hak ediyor.

Danimarka ve İsveç arasındaki Öresund Köprüsü'nde bulunan bir ceset sonrasında bu iki farklı ülkedeki iki farklı polisin bir araya gelerek olayı çözmeye çalışmasını konu edinen, 2011-2018 arasında 4 sezon yayınlanan Bron/Broen-Köprü dizisinin aralarında TRT 2’nin de olduğu 100 televizyon kanalına yayın hakları satıldı.

Öresund Köprüsü’nde, biri politikacıya, diğeri bir fahişeye ait iki insan vücudunun yarısı bulunur. Köprünün tam orta noktasında ve hem İsveç hem de Danimarka tarafında olacak şekilde bırakılan 2 cesedin yarı hali, iki ülke polislerinin birlikte çalışmasını mecbur kılar. Farklı ülkelerden ve farklı sosyal statülerden iki cesedin tek bir cesetmişçesine birleşik olarak Öresund Köprüsü'nde bulunması polisiye dizinin hangi farklılıklardan hareket edeceğini göstermesi açısından önemli bir ipucu veriyor. Toplumsal eşitsizlikler, ırkçılık, göçmen politikalarının yarattığı problemler, çocuk işçi çalıştıran şirketler bu yeni çağın seri katilinin öldürme nedenleri olarak karşımıza çıkacaktır.

İsveçli, asosyal, dürüst, duygusuz ve işkolik Saga Norén (Sofia Helin) ve Danimarkalı, bol çocuklu, sadakatsiz, sempatik Martin Rohde (Kim Bodnia) farklı yönlerini birleştirerek ve birbirlerini dönüştürerek bu cinayetleri çözmek için ortak hareket etmek zorundadırlar.

Bron/Broen-Köprü dizisi İskandinav hayatını resmeden, oradaki kültürü, yerel dinamikleri, insan ilişkilerini gösteren, başarılı bir polisiye dizi. İlk izlememin üstünden birkaç yıl geçmişti. Bu dönemde tekrar izleme fırsatı buldum. İskandinav dizilerinde yaygın olan soğukkanlı profiller bu dizide de mevcut. Bölgesel olarak en önemli özelliklerinden biri cinayetlerin çözülme sürecinde siyaset baskısının hissedilmemesi. Bizim dizilerde yaygın bir tema olan “yukarıdan gelen baskılar” bu dizide görünmez. Kimse cinayetlerin ucunun kime uzanacağıyla ilgili politik kaygı gütmez.

Bron/Broen-Köprü dizisinin en önemli handikabı toplumsal olarak görünen eylemlerin son derece kişisel nedenlere bağlanması. Devam eden dört sezonda da bu belirgin olarak sürdü. Dizi için toplumsal dinamikler esasen sadece bir fon.

Bron/Broen-Köprü dizisinin bu yaygın küresel başarısından sonra İskandinav yapımlarına küresel boyutta bir ilginin oluşmaya başladığını söyleyebiliriz. Dizinin yayınlandığı 2011-2018 dönemi, İskandinav yapımlarının hem dizi hem de film olarak özellikle de polisiye türündeki yapımların yükselişe geçtiği bir dönem oldu. Ayrıca dizinin farklı ülke sınırlarına uyarlanan yeniden çevrimleri de ortaya çıkmaya başladı.

POLİTİK GÖLGESİ YOK EDİLMİŞİ UYUŞTURUCU 'KÖPRÜ'SÜ 

2013’te ABD ve Meksika sınırı üzerinden dizinin Amerikan versiyonu çekildi. Ortak yapım olmayan projede, orijinal versiyonun temel motivasyonunu olan sosyal problemler, politik nedenler görünmez hale geldi. Uyuşturucu kartelleri dizinin temel motivasyonunu oluşturdu. Belki de en önemlisi orijinal dizide yer alan iki ülkenin kültürünün yansıtmadaki eşitlikçi yaklaşım bu versiyonda yok oldu. Neredeyse sürekli İngilizce konuşulan dizide Meksikalıların kendilerini ifade etmeleri anlamındaki varlığı Amerikalılar kadar belirgin değil.

FRANSA-İNGİLTERE TÜNELİ

Aynı yıl dizinin Fransa ve İngiltere ortak yapımı yeni bir uyarlaması da yapıldı. İki ülke arasındaki tünel üzerinden organize edilen dizinin ismi de Köprü yerine Tünel yapılmıştı. Tünel, orijinal Bron/Broen-Köprü dizisiyle uyumlu ve tutarlı bir yapım. Karakterler ve olay örgüsü orijinal diziden hareketle hazırlanmış. Orijinal dizinin kendine has karakteri Saga Norén yerine yaratılan Fransız karakterin de sarışın olmasına dikkat edilmiş. Orijinal ekipten de yardım alınmış. Dizi üç sezon devam etmişti. Ortak bir proje olmasının etkisiyle dizide hem Fansızca hem de İngilizcenin ağırlığı var.

RUSYA'DAN ESTONYA'YA DOSTLUK KÖPRÜSÜ 

2016’ya gelindiğinde Bron/Broen-Köprü dizisi soğuk sınırlara doğru yolculuk etti. Estonya Rusya sınırı üzerinden Rusya yapımı Köprü dizisi ortaya çıktı. 2 sezon devam eden dizi, Estonya ve Rusya arasında kalan Narva Nehri üstüne yapılan Dostluk Köprüsü’nde bulunan bir cesetle başlar. Cesedin üst kısmının Estonya'dan bir politikacıya, alt kısmının ise St. Petersburglu bir öğrenciye ait olduğunun anlaşılmasıyla toplumsal nedenlerle örülü cinayetler, soğuk coğrafyanın küçük kentlerini etkisi altına alacaktır. Köprü, Estonya’nın Narva ve Rusya’nın İvangorod şehirlerini birleştiriyor. Bu Köprü dizisi de orijinale konu olarak bağlı kalan bir uyarlama.

ASYA'DA KÖPRÜ KURULURSA 

2018’de ise Malezya- Singapur arasındaki köprü, diziye kaynaklık etti. Aynı içeriğe sahip dizide artık İskandinav sarışınlığı kendini Asya’nın esmerliğine bırakacaktı. Baştan sona takip edemediğim dizide oyunculuklar ve prodüksiyon olarak ilkinden farklı bir yaklaşım göze çarpıyor. İskandinav soğukkanlılığı yerini Asya’nın tez canlılığına bırakıyor gibi duruyor.

ALMANYA-AVUSTURYA ARASINDA KARLAR ALTINDA 

2019’da Köprü dizisi Almanya-Avusturya arasında kalan karlar arasında belirgin olmayan bir sınırda yeniden organize edildi. İki ülke arasında bir köprü ya da bir tünel yoksa da polislerin kişiliklerine sirayet etmiş olan çalışma biçimlerinde farklılıklar oluşmuştu. Alman disiplininin Avusturya’ya kendi yöntemleri olan aykırı bir poliste duvara toslamasıyla kartlar yeniden dağıtılacaktı. Der Pass, içinde taşıdığı mistik öğelerle farklılaşan bir uyarlama. Dizi, karlar arasında,dağ yamacında iki ülkenin sıfır noktasında bulunan donmuş bir cesetle başlıyor. Bu kez katilin motivasyonu toplumsal-politik nedenlerden ziyade geleneksel değerler olacaktır.

ORTADOĞU: SINIRLARI BOL, KÖPRÜSÜ TAHTADAN 

2008 yapımı Nikos Panayotopoulos’un Atina-İstanbul filminde “Kimse yerinden kımıldayamazken bu sınırlar neden var?” diyordu karakter. Derya Durmaz’ın yönettiği Ermenistan-Türkiye sınırını bir çocuğun gözünden anlatan Ziazan adlı kısa filmi için yönetmen, “Sınırların olmadığı bir dünyaya inananlar için” diye tanıtmıştı. Sınırların anlamsızlaştığı bu zaman aralığında; ortak duyguları “küresel ölçekte” yaşadığımız bu dönemde köprülerle, tünellerle birbirine bağlanan ülkelerin farklılıkları her geçen gün anlamlarını daha da yitiriyor.

Ülke sınırı kavramının bir dizi konusu olarak önümüze koyulduğu bu yapımlara Ortadoğu’dan bakmak ise oldukça ironik. Tel örgülerin, mayınların, deport edilen duyguların, pasaportsuzluktan sınırda donarak ölenlerin sağlı sollu serhat şehirlerimizde dizildiği Ortadoğu’da, ortak kimlikler, insani değerler, kader ortaklıkları umarım böyle birleştirici projelere motivasyon sağlar. Köprülerimiz tahtadan da olsa bizde sınır da malzeme de çok.


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.