YAZARLAR

Sağlık sistemi tartışmaları (4): Covid-19 sürecinde Türkiye'nin başarısı dünyada tescil edildi

Kendisi de bir hekim olan Prof. Dr. Ünüvar, yoğun programı arasında sorularımıza verdiği yanıtlarda “Sağlıkta Dönüşüm Programı çok başarılı oldu” derken Türkiye’nin Covid-19 salgınıyla mücadeledeki başarısının dünyada da tescil edildiğini söyledi.

Covid-19 salgınıyla birlikte sağlık sistemine dair merak edilenleri, konunun muhataplarına sormayı sürdürüyoruz. Türkiye’nin sağlık sisteminde köklü değişiklikler getiren ve 2003 yılında başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlıkta kamucu anlayışın terk edildiği eleştirileriyle hedefte… O dönemin Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, AK Parti’den dört dönem milletvekilliği yapan ve şu an Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu üyesi olan Prof. Dr. Necdet Ünüvar’la Türkiye’nin salgınla mücadelesini ve sağlık sistemine ilişkin eleştirileri konuştuk.

Kendisi de bir hekim olan Prof. Dr. Ünüvar, yoğun programı arasında sorularımıza verdiği yanıtlarda “Sağlıkta Dönüşüm Programı çok başarılı oldu” derken Türkiye’nin Covid-19 salgınıyla mücadeledeki başarısının dünyada da tescil edildiğini söyledi. CHP’li belediyeleri “-mış gibi yapmak”la eleştiren Ünüvar, “Belediyelere düşen görev, Cumhurbaşkanımızın açıkladığı ve desteklediği kampanyaya dahil olmaktır” açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu üyesi Prof. Dr. Necdet Ünüvar, sorularımıza yazılı olarak yanıt verdi. Şimdi sözü kendisine bırakalım...

Prof. Dr. Necdet Ünüvar

Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu’nun, Covid-19 salgınıyla mücadele sürecindeki rolü nedir? Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu ile eşgüdümlü bir çalışma mı yürütüyor yoksa genel stratejiyi mi belirliyor?

Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulmuştur. Bu Kararnamenin 29’uncu maddesinde Kurula verilen görev ve yetki çerçevesinde bugüne kadar çok yoğun çalışmalar yaptık ve yaptığımız çalışmaları Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettik. Kurulların işleyişi itibariyle gerek yurt içi ve gerekse Covid-19 gibi küresel sağlık problemleriyle ilgili olarak işin ve konuların gerektirdiği sıklıkla toplanıp kanaatlerimizi makama arz ettik ve ediyoruz.

‘BİR YANDAN SIKI TEDBİRLERİN ALINMASI, BİR YANDAN DA EKONOMİK ÇARKIN İŞLEMESİ GEREKİYOR’

“Türkiye’de, ilk vakanın açıklanmasının hemen ardından okulların tatil edilmesiyle çok doğru bir hamle yapıldı ancak çalışma hayatı devam etti, katı tedbirler alınmadı ve il il veriler de paylaşılmadığı için gerekli önlemlerin alınmasında gecikildi ve salgın büyüdü” diyen bilim insanları var. Neden bazı kararlar gecikiyor ve hangi ilde kaç vaka olduğu açıklanmıyor? Bir hekim olarak ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Sağlık Politikaları Kurulu üyesi olarak katı izolasyonun (sokağa çıkma yasağı) uzamasını önerir misiniz?

Pandemi döneminde Türkiye’nin hakikaten çok başarılı bir kriz ve süreç yönetimi sergilediğini söyleyebilirim. Kriz yönetimi ağırlıklı olarak Sağlık Bakanımız ve İçişleri Bakanımız, süreç yönetimi Maliye ve Hazine Bakanımız uhdesinde yürütülmekle beraber hemen hemen bütün bakanlarımız, bakanlıklarımız ve kurumlarımız sürecin bir parçası olarak görevlerini yerine getirmektedir. Zaman zaman kriz ve süreç yönetimi de birbiriyle ilişkili yönetilmek durumundadır.

Pandemi dünyanın beklemediği ölçüde hızlı ve yıkıcı etkilere sahip. Türkiye’nin çok hızlı kararlar alması gerekiyor. İşte bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın hakikaten çok başarılı bir liderlik yaptığını sadece Türk halkı değil bütün dünya görüyor. Bir yandan vatandaşların başta sağlık hizmetleri olmak üzere sosyal ihtiyaçları, öte yandan yurt dışındaki vatandaşlarımızın ülkemize gelmesi için gösterilen çabalar gerçekten fevkalade. Geciken bir karar olduğunu da düşünmüyorum. Bir yandan sağlık için sıkı tedbirlerin alınması, bir yandan da ekonomik çarkın işlemesi gerekiyor. Çabalar hep bu doğrultuda.

Sizi tanıyanlar bir futbolsever olduğunuzu biliyor. Türkiye’de ilk vaka açıklandıktan sonra liglerin hemen tatil edilmemesi hâlâ eleştiriliyor. Bu konudaki yorumunuz nedir?

Spor hayatın bir parçası. Milyonlarca insanın da ilgi odağı. Futbol, basketbol ve diğer liglerin federasyonları var ama bir de onların bağlı olduğu uluslararası kuruluşlar var. Olaylar günlük, hatta saatlik değişimler gösterdiği için mecburen bir ülkedeki karar bir başka ülke için de yol gösterici oluyor. UEFA da önce maçların seyircisiz oynanması kararını tavsiye etti, TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) de zannediyorum bu çerçevede hareket etti. Daha sonra Gençlik ve Spor Bakanımızın başkanlığındaki toplantıda maçların ertelenmesi kararı çıktı. Spor hayatın bir parçası da olsa sağlık her şeyin başı.

‘SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI ÇOK BAŞARILI OLDU’

Türkiye Belediyeler Birliği’nin “Covid-19 Salgını Sonrası: Şehirlerde Sosyal Riskler ve Fırsatlar Telekonferansı”nda yaptığınız konuşmada bu salgından sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylerken sağlıkta kamunun ağırlığının artacağını vurguluyorsunuz. Sizin müsteşarlığınız döneminde gerçekleştirilen ve Türkiye sağlık sistemini köklü biçimde değiştiren “Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP)” kamucu olmamakla eleştiriliyor. Buna, 2002-2018 yılları arasında Sağlık Bakanlığı hastane sayısı yüzde 15 artış gösterirken özel hastane sayısının yüzde 113 artmış olması, yine aynı dönem Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki yatak sayısı yüzde 30 artış gösterirken özel hastanelerdeki yatak sayısının yüzde 305 artması örnek gösteriliyor. Ayrıca özel sektörden alınan sağlık hizmetlerinin, devlet hastanelerinden alınan sağlık hizmetleriyle mukayese edildiğinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na büyük bir maliyeti olduğu ifade ediliyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın eleştirilen yönleri itibariyle salgın sonrası dönüşmesi/değişmesi mümkün mü?

Sağlıkta Dönüşüm Programı vatandaşımızın daha kolay erişebildiği, daha kaliteli ve daha ekonomik sağlık hizmeti alabilmesi için hayata geçirilmiş bir programdır. Gerek kamu gerekse özel kuruluşların bu noktada optimum ölçüde ama kesinlikle bu prensipler doğrultusunda hizmet üretmesini öngörmüştür. Sağlıkta Dönüşüm Programı başarılı oldu mu? Çok başarılı oldu. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ilk andan itibaren hep destek oldu, ilk Bakanımız Recep Akdağ’dan son Bakanımız Fahrettin Koca’ya kadar bakanlarımız, bürokratlarımız ve fedakar sağlık çalışanlarımız programı titizlikle uyguladılar.

Sağlıkta başarılıyız demeniz için 3 kriter var:

-Sağlık göstergeleri… 002’den bugüne anne ölüm oranı yüz binde 64’ten 14’e, bebek ölüm oranı binde 31,5’tan 7’ye düştü, doğumda beklenen yaşam süresi 74’ten 79’a çıktı.

- Vatandaşın finansal olarak korunması… Vatandaşın sağlık için cebinden harcadığı miktar her 100 TL’de, 21 TL’den 17 TL’ye düştü.

- Vatandaş memnuniyet oranı… Bu oran yüzde 39’dan yüzde 70’e çıktı.

‘NEW YORK TIMES ÖNCE NEW YORK’A BAKSIN!’

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1998’de Türkiye için bir tahmin yayınlamıştı. Türkiye DSÖ’nün 2025’te öngördüğü sağlık gösterge tahminlerine 2007’de ulaşmıştı. Bunun en büyük sebebi de koruyucu sağlık hizmetlerine yaptığı muazzam yatırımdı.

Bazı meslek örgütü temsilcilerinin maalesef çok kötü bir huyu var, “Hiçbir şey yapma, her şeyi eleştir”. En azından benim müsteşarlığımdan itibaren gördüğüm şey bu. Zaman zaman sizin sitenizde ve diğer mecralardaki açıklamalarında sağlık politikalarımızı sürekli eleştirenler Türkiye’deki hemen hemen bütün vatandaşlarımızın memnuniyetini görmek istemiyorlar ama şu Covid-19 sürecinde tüm dünyada Türkiye sağlık sisteminin başarısı tescil edildi. Sağlık hizmeti kamu olsun, özel sektör olsun vatandaşın daha sağlıklı olması için yapılır. Önümüzdeki dönemlerde de aynı amaç doğrultusunda çalışılacağını düşünüyorum.

New York'la ilgili geçenlerde Zahide Can'ın T24'de çok geniş kapsamlı bir analizi vardı. Hastalar için hastane, çalışanlar için maske, ölenler için morgda yer, kazılacak mezar bulunamayan bir şehrin adını taşıyan gazete onu bırakmış, Türkiye ile ilgili manipülatif bir haber yapıyor. Onlar için tek bir şey söylüyorum, New York Times önce New York'a baksın!

‘BAŞARIDA 2006 TARİHLİ PANDEMİ İLE MÜCADELE EYLEM PLANININ ROLÜ VAR’

.

Sizin müsteşarlığınız döneminde SARS ve kuş gribi pandemisi yaşanmıştı. O dönemin hazırlıkları bugüne nasıl yansıdı?

Nietzsche’nin çok güzel bir sözü var, “Öldürmeyen yara sizi güçlü kılar”. Biz de ülke olarak böyle üç pandemi riski taşıyan krizle karşılaştık. 2003’te SARS, 2006’da kuş gribi, 2009’da domuz gribi.. Hepsini de çok başarıyla yönettik. SARS ve kuş gribi sırasında müsteşardım. 2004’te başladığımız “Pandemi ile nasıl daha iyi mücadele ederiz?” çabamız 2006’da Pandemi İle Mücadele Başkanlık Genelgesi yayınlanması ile Türkiye tarihinin ilk Pandemi ile Mücadele Eylem Planı çalışmaları başladı. Daha sonraki süreçte bu plan pek çok kez günün şartlarına göre revize edildi. En son 2019’un Mart ve Eylül aylarında son hali verildi. Bugünkü başarılı mücadelede sağlık çalışanlarımızın Pandemi Eylem Planı ile tam uyumlu çalışmasının büyük rolü var.

‘BELEDİYELERE DÜŞEN GÖREV, CUMHURBAŞKANIMIZIN DESTEKLEDİĞİ KAMPANYAYA DAHİL OLMAKTIR’

AK Parti’den dört dönem milletvekilliği yaptınız; TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığı görevinde bulundunuz. AK Parti yıllarca yerel yönetimlerin güçlenmesini savundu. Ancak salgınla mücadelede muhalefet partisi belediyelerinin halka ekmek dağıtması, sahra hastanesi kurması, bağış toplayarak yardım kampanyası örgütlemesi gibi faaliyetleri, AK Parti yetkilileri tarafından “devlete paralel bir yapılanma”ya benzetiliyor. Bizzat Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, bu belediyelerin icraatları için FETÖ, PKK benzetmesi yaptı. Bu kutuplaşma ve gerilim salgınla mücadelede topluma nasıl yansır?

Son yerel seçimlerden sonra bazı belediye başkanları maalesef yeni bir davranış yöntemi icat ettiler, “-mış gibi yapmak”… Bu yöntemin öncülüğünü de maalesef İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yapıyor. İstanbul’da sel oluyor “gelmiş” gibi, Elazığ’da deprem oluyor “gitmiş” gibi davranıyor. İstanbul’a yapılan devasa Başakşehir Hastanesi'nin önce yolunu yaptırmayacağını söylüyor, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yol Ulaştırma Bakanı tarafından yaptırılınca “Hafta sonu 500 bin ton asfalt döktürdük” gibi matematiğe ve akla ziyan bir açıklama yapıyor. Bağış paketinin maliyeti ve içeriği kamuoyuna yansıyınca “tanıtım kolisi” gibi garip bir açıklama yapıyor. Bunlar hakikaten makamın ağırlığına yakışmıyor. Devletimiz en üst düzeyde bizzat Cumhurbaşkanımızın açıkladığı ve desteklediği bir kampanya başlatıyorsa belediyelere düşen görev de bu kampanyaya dahil olmaktır.

Bunları görünce Ekrem Bey ve benzeri davrananlar için Kayserililerin yapmak istemediği davranışlar için kullandığı çok güzel deyimi var, “Düğüne davet etseler de gitmesek, davet etmeseler de küssek”…

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar benim de görüştüğüm ve asla telefonla ulaşma problemi olmayan benim şehrimin de başkanı. Keşke bunu önce Valimiz ve Sağlık Müdürümüzle istişare etseydi. Bana da çok kolay ulaşabilirdi. Bana fikrimi sorsaydı böyle bir yol izlemesini önerirdim. Niye biliyor musunuz? Zeydan Bey’in bu girişimi sırasında Adana’nın dünya çapındaki Adana Şehir Hastanesi'nin yoğun bakım yatak doluluğu yüzde 20’nin, normal yatak doluluk oranı da yüzde 30’un altındaydı. Sayın Karalar, keşke bundan önce Adana Şehir Hastanesi'ni ziyaret edip “Arkadaşlar bir ihtiyacınız var mı?” deseydi, bunu da kamuoyuyla paylaşsaydı çok şık bir davranış olurdu. Bakın Adana Yüreğir Belediye Başkanı Fatih Kocaispir Adana Şehir Hastanesi’nde dezenfeksiyon gereken yerleri dezenfekte ettirdi.

Bu zorlu süreçte hepimizin bir, beraber olarak Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde başlatılan kampanyaya destek olması gerektiği kanaatindeyim.