YAZARLAR

Korona günlerinde aşk

Ortada basit bir tıbbi gerçeklik ve onu çözmemizi sağlayacak matematiksel bir denklem var. Riski azaltan bir önleyicilik, hasta olmanız durumunda tedavi edecek bir alt yapı gerekiyor. Ama bunu devletler beceremiyor. Ortalığı tozu dumana boğuyorlar. Politika üretemiyorlar ve üretemedikleri her politika panik olarak halka geri dönüyor. Bir de yetmezmiş gibi kârlarını elde edemeyen şirketler, borsaları sallıyorlar.

İnfluenza yani grip yüzünden yılda 500 bin kişi ölüyor. Türkiye’de bir yılda trafik kazasında her yıl 7 bine yakın insan yaşamını kaybediyor. Ama hiçbirimiz grip yüzünden, trafik yüzünden paniklemiyoruz. Hiçbir hükümet “otomobil merkezli ulaşım politikası ölüm getiriyor” diye yolları kapatmıyor. Bırakın bunları, iklim değişikliğine dair devletlerin eylemsizliği had safhaya ulaştı.

Ama korona virüsü yüzünden 12 Mart saat 07.15 itibariyle 4 bin 621 kişi ölmüşken (1) ortada büyük bir kaos var. Çok garip değil mi?

İKLİM KRİZİ DERİNLEŞİYOR

Geçen hafta açıklanan bir raporda (2) elektrik üretimi sektöründe kömür kullanımı kaynaklı emisyonların yüzde 2 azaldığı haberi geldi. Bu iyi bir haber olabilir ama aslında değil. Çünkü olması gereken düşüşün yıllık yüzde 11 olduğu yine aynı raporda yazıyor. Daha kötüsü 1 Mart 2010’da atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu milyonda 391,38 parçacık iken, geçen yıl 1 Mart’ta 411,91 parçacıktı, şimdi ise 413,87 parçacık oldu. Yani bardak dolu ve taşmaya devam ediyor.

Özetle iklim açısından fena bir yıl geçiriyoruz ve devletler hâlâ göstermelik işlerle uğraşmaya devam ediyor.

İki hafta önceki yazımızda Çin’de kömür, petrol tüketiminin, uçak yolculuğunun azaldığına, emisyonlarda dönemsel olarak yüzde 25’lik bir azalma olduğuna ve hatta kentlerin havasının temizlendiğine dair ilk bulguları paylaşmıştık. Geçen hafta bu konu medyada daha görünür oldu. Daha ilginç olan nokta ise Çin’de sanayinin yavaşlaması ile başlayan daha az sera gazı ve azalan hava kirliliği, ülke açısından bir faydaya dönüşmüş durumda. Gelen haberler hava kirliliği kaynaklı hastalıklar ve ölümlerde azalma olduğuna dair göstergelerden bahsediyor. Hatta hava kirliliği kaynaklı ölümlerdeki azalmanın neredeyse korona virüsünden ölenlerle karşılaştırılabilir olduğunu tartışıyor.

KORONA VE PETROL İLE BORSALARDA 5 TRİLYON DOLAR KAYIP!

Aslında durum biraz karışık gibi. Korona virüsü nedeniyle sadece şubat ayında borsalardaki kaybın 6 trilyon dolara, ABD borsalarındaki kaybın 4 trilyon dolara ulaştığına dair haberler dünyada konuşuldu (3). Çin’de mallarını ürettiremeyen şirketlerin, uçakları dolduramayan havayolu şirketlerinin kâr derdi borsanın derdi oldu.

Ardından geçen hafta sonu S. Arabistan’ın petrol fiyatlarına müdahalesi borsaları etkiledi. Önce S. Arabistan’ın müdahalesi ile petrol fiyatları 60 dolar mertebesinden 30 dolar mertebesine kadar düştü. Bu hareket borsaları etkileyince ABD'de işlemler askıya alındı. Çünkü 1991’den bu yana yaşanmayan bir şey yaşandı ve gün içinde borsa yüzde 7’den fazla değer kaybetti. Korona virüsü ve sonrasında petrol fiyatı kaynaklı değer kaybının ABD ekonomisinde toplamda 5 trilyon dolar civarında olduğunu Reuters (4) duyurdu. ABD ekonomisinin 20 trilyon dolardan biraz daha büyük bir ekonomi olduğunu düşünürsek bu kadar yüksek bir meblağın ne kadar büyük bir problem olacağı görülecektir.

Çok garip değil mi? Ortada basit bir hastalık, bu konuda politika üretemeyen bir iktidar ve 5 trilyon dolara yakın bir kayıp var. Çok absürt değil mi?

KORONA VİRÜSÜNÜN FAYDALARI

Korona virüsü otomobil merkezli ulaşımdan daha tehlikeli değil. Grip ile karşılaştırıldığında gayet hafif bir hastalık. İklim değişikliği ile karşılaştırıldığında melek bile sayılabilir. Hatta Çin’de köle gibi çalışan işçi sınıfının aşırı üretimden geri durması ile ortaya çıkan temiz kentler sayesinde fayda sağladığını bile söyleyebiliriz.

Tabii burada sorun ortalığın neden bu kadar karıştığı. Bunun birkaç nedeni var gibi görünüyor.

Korona virüsü politikaları aslında temel bir bilim ve matematik sorunu. Devletlerin bununla alakası yok. Virüsün etkileri, yayılma hızı gibi parametrelerin değerlendirilmesi ve bununla ilgili politika üretilmesi gibi bir durum var ortada. Basitleştirecek olursak korona virüsüne “yakalanma ihtimali” ve “ virüsün etkisi” parametrelerini dikkate alarak politika üretmekle ilişkili bir durum. İhtimali düşürmek için yollar aslında belli. Mesela hekimler temizlik, sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli uyku gibi temel adımların ve maruz kalacağımız durumları azaltmanın riskleri düşüreceğini söylüyor. Yani bugün yaşadığımız kentler bu riskleri arttırıyor. Etkisi ise tabii ki hasta olma durumunun yaratacağı sonuçlar. Nitekim her yüz hastanın tamamı hastanelik olmuyor. Prof. Dr. Özlem Kurt Azap’tan korona virüsüne yakalananların yüzde 85'inin hastalığı hafif seyirle geçirirken yüzde 15’inin hastaneye yattığını öğreniyoruz. Hastaneye giden bu 15 kişiden sadece 5’i yoğun bakıma yatarken ölüm oranının ise yüzde iki civarında olduğunu mevcut bilgiler ortaya koyuyor.

Çok kabaca bakıldığında yakalanma ihtimalini düşürmek bile bayağı bir politik karar demek. Ya da “ihtimallerle uğraşmam, elimde tedavi var” diyebilirsiniz. Bunları basit bir matematik formülüne indirgemek kolay değil. Bu denklemi Güney Kore günde 15 bin kişiye test yaparak, Singapur ceza keserek ve telafi ödemesi ile, Tayvan ise hızlı önlem alma ile hayata geçirdi (5).

Ortada basit bir tıbbi gerçeklik ve onu çözmemizi sağlayacak matematiksel bir denklem var. Riski azaltan bir önleyicilik, hasta olmanız durumunda tedavi edecek bir alt yapı gerekiyor. Ama bunu devletler beceremiyor. Ortalığı tozu dumana boğuyorlar. Politika üretemiyorlar ve üretemedikleri her politika panik olarak halka geri dönüyor. Bir de yetmezmiş gibi kârlarını elde edemeyen şirketler, borsaları sallıyorlar. Daha kötüsü ve hepimiz için ayıp olanı, azalan kârları yüzünden, devletten destek bekleme ahlaksızlığına düşmeleri. Devletler ve şirketler para aşkı ile tutuştukları için insana dair hiçbir şey yapamıyorlar.

Market ürünlerine zam yapan marketler, kârlarının derdine düşen şirketlere daha bir şey diyemediler. Çünkü devletler korona günlerinde para ile olan aşklarında vazgeçemiyorlar.

(1) https://www.klimik.org.tr/koronavirus/

(2) https://ticaret.gov.tr/blog/sektor-haberleri/bir-calismaya-gore-enerji-sektoru-kaynakli-co2-salinimi-gecen-yil-2-oraninda-ger

(3) https://www.cnbc.com/2020/02/28/global-stock-markets-have-lost-6-trillion-in-value-in-six-days.html

(4) https://www.reuters.com/article/us-health-coronavirus-stocks-carnage/coronavirus-oil-collapse-erase-5-trillion-from-u-s-stocks-idUSKBN20W2TJ

(5) Bu yazıya bakınız: https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2020/03/11/korona-virusu-asyada-nasil-kontrol-altina-alindi/


Önder Algedik Kimdir?

Proje yöneticisi, enerji ve iklim uzmanı. Çeşitli sektörlerde proje yöneticiliği yaptıktan sonra son yıllarda iklim değişikliği ve enerji alanında uzman olarak çalışmaktadır. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği başkanı olup 350ankara.org iklim aktivist grubunun kurucularındandır. Raporlarına ve arşivine http://www.onderalgedik.com/ adresinden ulaşılabilir.