YAZARLAR

Trabzonspor harika!

Herkes kendi ekseni etrafında bir zahmet dönmeye tenezzül ederken, Sörloth'a iki kanat arasında mekik dokumak kaldı. Kusura bakmayın bu talihsiz bir nedeni var; 1960 yılından kalma bölgeci ve mevkici oyun anlayışı. Manzara ve vaziyet şuydu ilk yarı boyunca; hangi Trabzonsporlu oyuncunun ayağına top geldiğinde sanki ihale ona kalıyordu.

Bana neden itiraz ettiğinizi bilmiyorum ama benim size itirazlarımın göbeğinde Sörloth var; daha doğrusu etkin ve efektif bir oyun için Sörloth'un nasıl kullanılması/kullanılmaması gerektiğine dair fikir ayrılıklarımız var. Eğer Sörloth tek gol umudu ve planınızsa, doğal olarak onu final vuruşlarının merkezi haline getirecek bir organizasyon inşa etmelisiniz. Bu konuda kararlı ve ısrarlıysanız aklın ve futbol tecrübelerinin söylediği budur. Sörloth merkezli bir final vuruş organizasyonu yap. Bunun anlamı şudur, sağ ve sol kanat ya da benim deyiminle koridorlardan taşınan toplar ve buna göbekten gelen topları da ekleyin, bütün bu toplar sabırla ve çok adamla ve çok pasla mutlaka Sörloth'a ulaştırılmalı. İster yerden ister havadan. Eğer plan ve karar buysa, o zaman her bölgede yapılan paslaşma ve organizasyonlar mutlak surette bu büyük amacı gütmek durumundadırlar.

Peki ama Rizespor maçındaki uygulama neydi öyle? Zavallı Sörloth Pinokyo gibi yalnızlığa terk edilmiş yetmiyor gibi, bir de üstüne üstlük, rakip kaleden olabilecek en uzak mesafelerde topla buluşmaya zorlandı. Hem tek gol umudu ve planı Sörloth olacak, hem yalnızları oynayacak hem de ofansın hamalı ve çöplüğü olarak kullanılacak.

İlk yarı boyunca Sörloth’un durum ve vaziyeti bundan ibaretti. Herkes kendi ekseni etrafında bir zahmet dönmeye tenezzül ederken, Sörloth'a iki kanat arasında mekik dokumak kaldı. Kusura bakmayın bu talihsiz bir nedeni var; 1960 yılından kalma bölgeci ve mevkici oyun anlayışı.

Manzara ve vaziyet şuydu ilk yarı boyunca; hangi Trabzonsporlu oyuncunun ayağına top geldiğinde sanki ihale ona kalıyordu. Hiçbir oyuncu pas opsiyonu olmak için seçenek olmuyor ve topu kendi bölgesi ve mevkin de ayağına istiyordu.

İşte Rizespor’u etkin ve aktif hale getiren sır da buydu. Geniş aralıklarla top alışverişinde bulunun Trabzonsporluların bıraktıkları o geniş alanlara Rizesporlular sızıyor ve kapılan her top Trabzonspor kalesine dönük bir kontratağa dönüşüyordu. Nitekim bu durum Trabzonspor’un geriye düşmesine neden oluyordu.

İkinci yarıya da aynı mantık ve anlayışla başladı Trabzonspor. Tek farkla, Rizespor onu biraz daha geride karşılıyordu. Kendi defansını daha derine çeken Rizespor, bunun bedelini ödedi. İsmail Kartal’ın bu büyük korkaklığı Rizespor’a pahalıya mal oldu.

A. Nwakaeme’nin oyuna girişi, doğal olarak Trabzonspor’u daha çok üçüncü bölgede tutuyor. Bu oyuncu hem ayaklarına çok hakim hem de arkadaşlarının üçüncü bölgeye yerleşmesini sağlayan zamanı, top saklayarak sağlayabiliyor. Esasında bu durum defacto ve oyuncu yeteneğine bağlı bir durum. Oysa bu oyuncu becerisinden çıkarıp, oyun yapısı haline getirmek gerekiyor.

Ne diyelim Trabzonspor harika.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.