YAZARLAR

Yeryüzü sofrası

Yeşilken daha ağır oluyor muzlar ya da 17 ağacı toplayıp taşıdıktan sonra, her şey ağır geliyor mesela. Fakat sonra sıradanlaşıyor yük. O olmasa bile varmış gibi yürüyorsun, biraz öne eğik, ortadan kırılmış yapıştırılmış ama yamuk biraz ve güneş yüzüne işlemiyor pek artık.

Guatemala’ya kaçak giriyorduk. Hiç sevmiyordum zaten sınırları. Keyifli bir şeydi yani kaçak geçmek. Banka soymanın seyreltilmiş hali. Küçük mutluluklara ihtiyacı var insanın. Sabah kahve keyfi gibi bir şey. Kenarından kırılmış devlet tadı vardı bunda da.

Sınır kapısının olduğu yerden geçiyorduk. Karışıklığa karışıyorduk önce. Muz hevenklerinin peşinden gidiyorduk mesela, nedense sınır aşan. İki taraf da muz dolu olmasına rağmen, bazıları sağa bazıları sola gidiyordu. Belki de bizim için yapılmış, bir kaos hayratıydı. Muz toplamaktan geliyorduk zaten. Her yerimiz muz kokuyordu. Bu yüzden sınırlardan taşınanlar arasında sadece muzları görüyor da olabilirdik.

-Yeşilken daha ağır oluyor muzlar ya da 17 ağacı toplayıp taşıdıktan sonra, her şey ağır geliyor mesela. Fakat sonra sıradanlaşıyor yük. O olmasa bile varmış gibi yürüyorsun, biraz öne eğik, ortadan kırılmış yapıştırılmış ama yamuk biraz ve güneş yüzüne işlemiyor pek artık. Derin çizikler bırakıyor alnında soldan sağa, bazen sonra yaşlanmışın, diyor insanlar. Halbuki güneş o alnında taşıdığın. Biliyorsunuz aslında bunu. Muz toplamasanız bile, her gün yaşadığınız mesai saatlerinden, okul mecburiyetinden filan. -

Sonra mısır ekmeği satan yerli kadınların peşine takılıyorduk. İnsanların arasına girip çıkıyorlardı. İlk başta manasız görünüyordu rotaları. Sonra iki sınır arasında, sonsuzluk işareti çizdiklerinin farkına varıyorduk…

Biz de sanki gümrük kapılarına girer gibi yapıp biraz içeride dolanıp dışarı çıkıyorduk.

Onlar, sınır memurları yani, ellerinde mühürleri, asık suratları, yasal mermileriyle, makamlarında devlete adanmış saatleriyle ölürken, biz önlerinden usulca geçebilirsek sanki küçük meydan muharebesi gibi oluyordu. Vizeler için o taraflarda da çok beklenilen zamanlardı o günler. Vize alacağımıza sınırları yürümek daha kolaydı ve dedim ya hoş…

Eğer yakalanıp iade edilirsek pek kolay değildi işimiz çünkü Honduras’ta da kaçaktık ve Nikaragua’ya da kayıtlı değildi girişimiz. Oldukça geri atmaları gerekiyordu. Bu yüzden aslında onlar için de dertti yakalanmamız ama gel de bunu anlat devletlere. Aslında bunu anlasalar zaten sınır filan kaldırırlardı.

Guatemala sınırını geçtik usul usul. Dedim ya hoş bir tadı var bunun, kıtır devlet kenarı.

Ya yıksak bir gün hepsini, ne muazzam bir ziyafet olurdu yeryüzü sofrasında, sınırsız…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...