YAZARLAR

Büyük İdlib’den Küçük İdlib’e büzülen hesaplar

Kürtler Şam’la sorunu çözecek bir zemin bulursa Türkiye’nin askeri varlığı ve müdahalelerine karşı yeni bir cephe şekillenebilir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin muğlak siyasetlerinin ötesinde Orta Doğu siyasetinde kaybettiği ağırlığını geri kazanmaya çalışan Mısır’ın Kürtlere kapı açtığını da görüyoruz. Şam’la ortaklık koşulları oluşursa Kürtler, Afrin’in geri alınması hesabıyla Suriye ordusu ile savaşa katılma ihtimalini dışlamıyor. 

“İlan edilip yapılamayan ya da bitirilemeyen savaşlar” diye Türkiye tarihinde bir fasıl açıyor. Mebruk yani!

Musul Harekâtı...

Şengal’e İkinci Kandil’e İzin Vermeyeceğiz Harekâtı...

Ovaköy’den Tel Afer’e Yaracağız Harekâtı!

480 Kilometreye 32 Kilometre Güvenli Bölge İçin Doğu Fırat Harekâtı!

Deyr el Zor’a Kadar TOKİ Harekâtı!

Libya Seferi!

Ve şimdi 1 Mart’a Kadar Suriye Ordusu Suriye Topraklarından Çekilmezse Tepelerine Bineriz Harekâtı...

Pro-aktif, fena aktif, kışkırtıcı, doyumsuz, lakin tekâmülden beri, gerçeklikten azade.

Açık bir strateji yok, yarından sonrasını bırakın yarın için hedef muamma. Dün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Suriye ordusu durmazsa B ve C seçeneklerinden bahsediyor. Ciddiyetle! İktidarın sınır ötesi maceralarının alamet-i farikası oldu bu A, B, C dizini.

ABD gibi bir güç bile bir yere askeri harekât yaparken müttefikleri yokluyor, kim benimle kim değil deme gereği duyuyor. Mart 2015’te İdlib’i El Kaide’ye (Nusra) teslim eden operasyonda Türkiye’nin yanında duran Körfez’in kurtları şimdi Suriye ordusunun ilerleyişini normalleşme olarak görüyor. ABD’nin desteği kışkırtmak ve gaza getirmekle sınırlı. Müttefik sınıfındaki kimi devletler Erdoğan’ın Suriye’de gününü görmesini bekliyor! Dışarısı böyle. İçeride kimin içine siniyor?

***

Fırtınalı günlerin ardından Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ve Kremlin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev 8 Şubat’ta Ankara’da Dışişleri, Savunma, Genelkurmay ve MİT temsilcileriyle masaya oturdu. Aynı gün masa ile saha arasındaki uyumsuzluk bakın nasıl derinleşti:

- AA’ya göre TSK 8 Şubat’ta Suriye’ye 300 araçlık takviye güç daha soktu. Bir gün önce sokulan araç sayısı 200’ün üzerindeydi. Tahkimat üzerine tahkimat. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin hesabına göre askeri araç sayısı 1240’ı, asker sayısı 5 bini aştı.

- Buna karşın Suriye ordusu ihtarlara aldırmadan Rusya ve İran’ın yardımıyla günde ortalama 15-20 yerin kontrolünü ele alarak ilerliyor. Rusya ile ipleri koparmaya meyyal çıkıştan masaya dönüşe kadar geçen bir haftada “Geçilmez” dedikleri Serakıp dahil 136 yerde Suriye bayrağı tekrar dikildi. Ruslarla buluşma gününde ise Serakıp’ın doğu ve güneyine yeni yerleştirilen kontrol noktalarıyla birlikte Türk askerlerinin kuşatma altında kaldığı yer sayısı 7’yi buldu. M-5 otoyolu üzerinde kalan son birkaç km. için savaş sürerken dün kuşatma altında kalan Türk gözlem ve kontrol noktalarına Zerba, Habdat el Hadra ve Raşidin bölgesindekiler de eklendi. Bu gidişatla Sarmin ve Taftanaz’daki kontrol noktaları da bir iki güne kuşatılacak. Türk ordusunu bu duruma düşüren siyasi akıl için bir tebrik daha!

***

Aktarılan bilgilere bakılırsa Türkiye, Ruslarla görüşmede, Suriye ordusunun İdlib’in yanı sıra doğu Hama, kuzeydoğu Lazkiye ve batı Halep’ten parçalar içeren gerilimi düşürme bölgesinin etrafında yerleştirilmiş 12 Türk gözlem noktasının gerisine çekilmesi şartında ısrar etti. Talep karşılık bulmadı. Kimse de bulmasını beklemiyor. Ruslar ise 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’ndaki sınırlar değil bu sınırların içindeki düzenlemelerle ilgili koşulların yerine getirilmesi üzerinde durdu. Yani tekrar edip durduğumuz koşullar: M-5 ve M-4 otoyollarının açılması, teröristlerin ötekilerden ayrıştırılması, terörle mücadele edilmesi, bu bölgeden saldırıların durdurulması vs.

Ruslarla toplantıdan önce Reyhanlı’da “Suriye Ulusal Ordusu” ve “Ulusal Kurtuluş Cephesi” adı altında birleştirilen örgütlerin komutanlarıyla yeniden toplantı yapan MİT, Moskova ile görüşmelerin başarısız gittiğini, en kötü senaryoya hazırlanmaları gerektiğini ve bundan böyle İdlib kent merkezinin kırmızı çizgi olduğunu bildirmiş. Bu da çizginin genişletilmiş İdlib’den küçük İdlib’e yeniden çekildiğine işaret ediyor.

Rusya ile önümüzdeki haftalarda yeniden buluşulacak. Bu ertelemeyi “İş, liderlerin al-verine kaldı” diye de okumak mümkün. Tabii bu arada Türkiye yol kesmeye, Suriye ordusu da Rusya’nın havadan İran’ın karadan desteğiyle gittiği yere kadar gitmeye devam edecektir. M-5’ten sonra sıra M-4’ü açmaya geliyor. Ki bu güzergâhta havadan bombardıman da sürüyor.

Sonrasında liderler yeni bir ateşkes hattı belirleyebilir mi, kestirmek güç. Bu olmazsa Türkiye savaşı göze alabilir mi? Aklın yolu “Hayır” diyor da acaba ondan kaldı mı?

Rusya “İnadı bırak, Adana Anlaşması temelinde Suriye yönetimiyle el sıkış, sınırlarda ortak mekanizma ile güvenliği sağla” diyor. Son savaşa etkin katılan İran ise Türkiye ve Suriye arasında arabuluculuk teklif ediyor. Aynı kapıya çıkan bu iki önerinin alternatifi yalnızlık, kuşatılmışlık ve nihayetinde hezimet!

***

"Komşumuz Suriye" denilemediği için, Kürtlere komşu muamelesi yapılamadığı için tutturulan belalı yol Türkiye’yi eski IŞİD, eski El Kaide, paralel El Kaide ve hakiki El Kaide ve bilumum ganimetçi-yağmacı örgüte kalkan yapıyor. Kestirme çıkış yoluna inatla girilmediği için de İdlib cephesi kaçınılmaz olarak kapandığında yol haritası uzuyor: Aynı belalı unsurları önce Afrin’e, orası kapanırsa Azez-Cerablus-El Bab üçgenine ya da Fırat’ın doğusundaki iki cebe yani Ras’ul Ayn ve Tel Ebyad’a taşıyıp anlamsız savaşı sürdürecekler.

Bu arada inatlaşmanın neticesi olarak Ankara’nın kaygılarını daha az dikkate alır duruma gelen Rusya muhtemelen Kürtlerle Şam’ı uzlaştırmak için temaslarına hız verecektir. Hâlihazırda bir süreç var. Rus Dışişleri ile Kürtler arasında 2019 sonunda Hmeymim Üssü’nde yapılan görüşme bir gün sonra Şam’a taşınmış, burada Ulusal Güvenlik Dairesi Başkanı Ali Memluk ile siyasi müzakerelere geçiş önerisi tartışılmış ve Rusların garantörlüğünde yüksek müzakere heyeti kurulması yönünde bir karar hasıl olmuştu. Kürtlere bakılırsa Rusya bu sefer gayet ciddi. Bu ciddiyet İdlib tırmanışıyla birlikte biraz daha kararlılık kazanabilir.

Kürtler Şam’la sorunu çözecek bir zemin bulursa Türkiye’nin askeri varlığı ve müdahalelerine karşı yeni bir cephe şekillenebilir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin muğlak siyasetlerinin ötesinde Orta Doğu siyasetinde kaybettiği ağırlığını geri kazanmaya çalışan Mısır’ın Kürtlere kapı açtığını da görüyoruz. Şam’la ortaklık koşulları oluşursa Kürtler, Afrin’in geri alınması hesabıyla Suriye ordusu ile savaşa katılma ihtimalini dışlamıyor. Açıkçası Şam da İdlib cephesi kapanır da sıra Fırat’ın doğusuna gelirse Kürtleri “uzlaşılmaz bir taraf” olarak görmüyor. Suriyeli kaynaklarca dillendirilen bu yaklaşımı, olası uzlaşıyı sabote edecek iç-dış faktörler ile çözülmesi gereken zorlu konulardan bağımsız olarak aktarıyorum.

***

Suriye’de 9 yılda yaşananlardan hiçbir ders çıkarmadan sarayın iletişim başkanı hâlâ, “Rejim devre dışı bırakılmadan kalıcı barışın sağlanması mümkün değildir” görüşünü Türkiye’nin benimsediği yaklaşım olarak aktarıyor. Anlaşılan akıllanmak için bu kadar bela yetmedi.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.