YAZARLAR

Kocaman-Terim kapıştı, çukur kocaman oldu

Pas oyununa inan hiçbir teknik adam bu kadar ilkel ve anlamsız bir defansif zihniyete teslim olmaz, ondan medet ya da amaç ummaz. Aykut Kocaman’ın gömülü oyunu Fatih Terim’e adeta doğum günü hediyesi oldu.

Sırf Terim’in Galatasaray’ı defansın arkasına sarkmasın diye, Aykut Kocaman bütün takımı defansını en gerisinde mevzilendirdi. Öyle ki, ilk kırk beş dakika, bütünüyle bu kompozisyon içinde icra edildi. Aykut Kocaman’ı pasa inanan bir teknik adam olarak bilir futbol kamuoyu; pasa ve pasın yaratacağı çok ciddi ve etkili imkanlara inanan bir teknik adam otobüsü bu kadar geriye park eder mi? Etse bile, bundan sonuç alabilir mi? İlkin takımı bu kadar geride mevzilendirdiğinizde karşı kaleye gitmek, deyim uygunsa mucizelere kalır. Pas oyununa inan hiçbir teknik adam bu kadar ilkel ve anlamsız bir defansif zihniyete teslim olmaz, ondan medet ya da amaç ummaz.

Oyunun ilk yarısı boyunca doğal olarak Konyaspor rakip kaleye gidemedi. Rakip kaleye gidemediği gibi, kestirmeden rakip kaleye gidecek bir kontra planı bile uygulama imkanı bulamadı. Takım çok geride rakibi karşıladığı için, ya topu uzaklaştırmak amacıyla kör vuruşlar yaptı ya da birinci bölgeden çıkamadan topu rakibe kaptırdı. Bana kalırsa bu oyun Kocaman’a hiç yakışmıyor.

Bir an önce şöyle düşünelim: Rakip defansın arkasına sarkmak için bir plan yapmış ve böyle oynayacağı da çok belli. Peki, tercihimiz ne olacak? Karşı kaleye gitme imkanlarına sırt dönüp kendi kalemin önünde mi beklemeliyim yoksa, 'Rakip sarkabiliyorsa sarksın, ben rakip kaleden uzak durmayacağım ve kendi oyunumu oynayacağım' demek mi daha doğru? Oyunun doğası ikinci tercihi doğruluyor. Rakip benim arkama sarkıyorsa ben de onun arkasına sarkabilirim.

SERI VE LEMINA HİÇ BASKI YEMEDİ

Kocaman’ın gömülü oyunu Terim’e adeta doğum günü hediyesi oldu. Konyaspor ileri çıkmayınca top Galatasaray’da kaldı. Konya’dan sarkan her ikinci top ikinci kez hücum etme imkanı sağladı. Seri ve Lemina hiç baskı yemeden ilk yarıyı bitirdiler. Üstelik Konyaspor hiç çıkmadığı halde kalesinde 2 gol de gördü. İlk yarı bütünüyle bir teknik adamın hatalı kararlarının acziyetiyle sonlandı.

Bu sezon Galatasaray’ın en dinamik oyuncusu Ömer Bayram’dı; Emre Akbaba bu dinamizme ek katkılar yapıyor. Ömer Bayram ve Emre Akbaba’nın dinamik oyunları her şeyden önce Falcao’u özgürleştirip, onun üstündeki baskıyı bir sünger gibi emiyor. Bu üçlünün ilerideki oyununa ikinci bölgede Seri ve Lemina aynı etkinlikte katılımcı olunca, Galatasaray kısmen sorunsuz bir takıma dönüşebiliyor. Terim ne olursa olsun birinci bölgede en az üç oyuncu tutuyor. Bu oyuncular, pozisyon değeri ne olursa olsun akan oyuna katılmıyor. Bu plan belki Konyaspor tarzı oyun oynayan takımlara karşı üstünlük sağlayabilir ama standardı biraz yükselten her takım Terim’in ve Galatasaray’ın canını yakabilir.

Bu oyun planının daha iyileşmesi için Feghouli ve Mariano’un sistem içine dahil edilmesi şart. R. Donk, Mariano’nun boşalttığı alanı kusursuz doldurdu ama aynı şeyleri Ahmet Çalık için söylemek zor. Saracchi’nin boşalttığı alanları mecburen Ömer Bayram çok uzak koşular yaparak kapatmaya çalıştı.

Galatasaray, Konya'dan 3 puanla döndüGalatasaray, Konya'dan 3 puanla döndü


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.