YAZARLAR

Amedspor nereye bakıyor?

Her oyun felsefesinin kökeninde taraftarın kimliği vardır; çünkü bu oyun taraftar için oynanır. Taraftarın kimliği ve kültürü, nasıl bir oyun oynamaya karar vermemizi kolaylaştıran en önemli verilerdir. Taraftarın kültürü ve kimliğini temsil etmeyen bir oyun sadece melezleşmez, o aynı zamanda gerçek karakterine de ulaşamaz. Amedspor önce köklerine bakmayı öğrenmeli. Amedspor yarışırken de kökleriyle temsil edilmeyi en başa almalı...

Bir yere gerçek manada bakıyor olabilmemiz, oraya dair çerçevesi açık bir felsefeye sahip olmamızla mümkün sanırım. Eğer bakış açısıyla, bakılan yer arasında, uyumu ve uygunluğu sağlayan bir felsefeye sahip değilsek, korkarım bu ‘’bakışmadan’’ umulan hayırlı sonuçlar hasıl olmaz. Amedspor ve futbol faaliyeti denildiğinde, bir futbol felsefesinin hemen öne çıkması gerekiyorken, maalesef somut durum böyle değil. Üzülerek söylemeliyim ki, Amedspor, faaliyetlerine damgasını vuran bir felsefenin, henüz çok uzağında. Kurumsal kimliğini ve bu kimliğin bütün uygulamaları, Türk futbolunu taklit etmekten öteye geçebilmiş değil.

Türk tarzı yönetim biçimlerinden farklı olarak, Amedspor yönetiminin, her yanı eni konu tartışılmış ve olgunlaştırılmış bir oyun felsefesine sahip olması lazım gelirdi. Çağdaş dünyada bir futbol takımının oyun oynama pratiğine teknik adam ya da oyuncular karar vermez. Tam tersine, oyun tarzına karar veren yönetim kurulunun kendisidir. Yönetim kurulları tayin ettikleri oyun tarzını uygulamak için, teknik direktör seçimi yapar. Yönetim kurulu ve seçilmiş teknik direktörle birlikte bu tarza uygun olacağı düşünülen oyuncular ya transfer edilir ya da bizzat o kulüp tarafından yetiştirilir.

Oyun oynama tarzı ve pratiği teknik direktöre bırakılamayacak kadar değerlidir. Nihayet teknik adam sözleşmeyle işe alınan bir personeldir. Aynı şeyler oyuncular içinde geçerlidir. Gelip giderler. Kalıcı olan kulüp ve onun oyun felsefesidir. Bir kulüp yönetiminin ötelenemez, ertelenemez ve devir edilemez ilk varlık nedeni ve görevi, bir futbol oynama tarzına karar vermesidir.

Türkiye’de hiçbir kulüp böyle çalışmıyor; o nedenle de Türkiye’de futbol gelişmiyor. Gelişmez, çünkü tecrübede devamlılık sağlanmıyor. Menajerler, teknik direktörler ve eski futbolcuların karar verdiği oyun, onların gidişiyle, sahneyi terk ediyor. Yeni gelen ekip de tıpkı eskisi gibi, her şeyi kendisiyle başlatıp, sözüm ona yeniden kurup kurguluyor ve bu süreç sür git böyle devam ediyor. Dolayısıyla bir tecrübe, bir kazanım ve deneyim ötekilerle eklemlenme şansını bulamıyor. Oyun yerinde sayıyor, yönetici, menajer ve oyuncular servet sahibi oluyor.

Her oyun felsefesinin kökeninde taraftarın kimliği vardır; çünkü bu oyun taraftar için oynanır. Taraftarın kimliği ve kültürü, nasıl bir oyun oynamaya karar vermemizi kolaylaştıran en önemli verilerdir. Taraftarın kültürü ve kimliğini temsil etmeyen bir oyun sadece melezleşmez, o aynı zamanda gerçek karakterine de ulaşamaz.

Bu oyunun amacı son tahlilde kazanmaktır. Kazanmanın da iki tarzı var. Bu tarzlar mutlak olarak oyundaki topun bir haline yaslanmak, ondan beslenmek zorundadır. Bilindiği gibi oyun başladığı andan itibaren, top, ikili bir hal sergiler. Top ya sizdedir ya da rakiptedir. Dolayısıyla topa sahip olup kazanmayı hedefleyebilirsiniz ya da topu savunarak kazanmayı amaç edinirsiniz. Futbol oyunu bu iki tarza da açıktır. Hücum eden ve kazanan bir takım da olabilirsiniz, savunup kazanan bir takım da olabilirsiniz.

Bu iki tarzın biri ötekinden üstün değildir. Taktik zenginlik bazen iki tarzında olağanüstü güzellik ve estetiğini ortaya çıkarır. Burada önemli olan tarzlardan birine önceden, yönetim kurulu tarafından karara bağlanmış olmasıdır. Yönetim kurulu tarzı belirler, teknik direktör ve oyuncular bu tarzın işçiliğini yapar. Düşünce yönetim kurulunundur, eylem teknik adam ve oyuncuların.

Amedspor bu temel problemi çözmediği için, her adımda, bu temel sorunun çözümsüzlüğüne takılarak baş aşağı yere düşer. Amedspor’un zaten dünya kadar ağır ve bıktırıcı sorunları var, bütün bunların üstüne, bir de oyun tarzı sorunu eklenince, işin altından büsbütün kalkılamaz olur.

Şimdi başlıkta sorduğum soruya dönebilirim. Amedspor nereye bakıyor? Bu hesaba göre Amedspor bir yere filan bakmıyor; diğer deyimle Amedspor ne bakmayı biliyor ne de bakışmayı. Amedspor önce köklerine bakmayı öğrenmeli. Amedspor yarışırken de kökleriyle temsil edilmeyi en başa almalı. Amedspor, kendi köklerinden bir özkaynak düzeni üretmeden, hiçbir derde deva olamaz.

Bugün işbaşında olan yönetime, milyar dolarlık(!) bir bütçe sunsak bile, bakacağı yer menajerlerin ve eski topçuların ağzı olur. Çünkü Amedspor’un bir yönetim felsefesi, paradigması ve perspektifi yoktur. Daha da acı olanı, bütün bunların çok gerekli olduğuna inanan bir zihniyeti de yoktur.

Oysa Amedspor, siyasette HEP ile başlayan süreçlerin nasıl HDP ile sonuçlandığına yakından baksa, Türk tarzı yöneticilik yerine bu tarz yönetimden ilham alsa, bunun yöntemlerini benimsese, sorun büyük oranda çözülmüş olur.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.