YAZARLAR

Neo-Kadızadeliler

Diyanet İşleri Başkanı (DİB) “Sigara kati haramdır” derken kendini Kur’an’ı dilediği gibi baştan yazacak bir otorite durumuna getirmektedir. Tıpkı, katılımcı bankacılığa dair Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeler gibi DİB’in bu açıklaması da dinin rejimin ideolojisine tabi olduğu bir manzara ortaya çıkarmaktadır. DİB, sigaraya mubah diyen Abdülhakîm Arvâsî ve bu sözü bir hikmet olarak yayımlayan Kısakürek hakkında ne düşünmektedir?

Diyanet İşleri Başkanı (DİB) Ali Erbaş’ın sigarayı haram ilan eden fetvasını Berrin Sönmez’in Gazete Duvar’daki yazısından öğrendim. Erbaş’ın bu fetvası dindar olsun olmasın herkesi ilgilendirmekte, nitekim mesele sadece ilahiyata değil, siyasete ilişkin bir müdahale.

Sönmez, Kur’an surelerine atıfla DİB’in sadece yeni bir yorum getirmeyip bizzat “kelama” yeni kelam kattığını kısa ve öz bir şekilde ortaya koyuyor. Kur’an’daki surelerde alkol ve sigaranın yasaklanmadığını belirten Sönmez, Diyanet’in mealine atıfla şu ayetin (Nahl, 116) altını çiziyor: "‘Bu helaldir haramdır’ demeyin; Çünkü Allah hakkında asılsız şey söylemiş olursunuz; Allah hakkında asılsız şey söyleyenler de kesinlikle iflah olmazlar."

Sönmez’in bu eleştirisi dindar Müslümanlar için yeterli bir açıklamadır: DİB “Sigara kati haramdır” derken kendini Kur’an’ı dilediği gibi baştan yazacak bir otorite durumuna getirmektedir. Tıpkı, katılımcı bankacılığa dair Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeler gibi DİB’in bu açıklaması da dinin rejimin ideolojisine tabi olduğu bir manzara ortaya çıkarmaktadır. Laikliği fiilen ilga eden bu müdahaleler bazı köktenci sağcıların iddia ettiği gibi dini siyasete üstün kılmamakta, Müslümanlar’ın dini pratiklerini özgürce yerine getirmelerini sağlamamakta; aksine hem İslam’ı hem de Müslümanlar’ı tahakküm altına almakta.

Tütün bahsinde DİB’e hem Türkiye’deki aşırı sağ ideoloji hem de İslam düşünce tarihi açısından yeni sorular yöneltmek mümkün:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Büyük Üstad sıfatıyla anıp, şiirlerini okuduğu ve gençlere örnek gösterdiği Necip Fazıl Kısakürek, intisap ettiği şeyhi Seyyid Abdülhakîm Arvâsî’nin hikmetlerini sayarken şu sözünü aktarıyor: "Sigara mubahtır. Günde 9 veya 11 sigara iç!" (O ve Ben, Büyük Doğu Yayınları, s. 121). DİB, kendisinin haram ilan ettiği sigaraya mubah diyen Abdülhakîm Arvâsî ve bu sözü bir hikmet olarak yayımlayan Kısakürek hakkında ne düşünmektedir?

DİB, tütünün ve kahvenin Ortadoğu hayatına girdiği 17. yüzyıldaki Kadızadeli hareketinden beri dile getirilen yasağa karşı itirazlara dair ne düşünmektedir? Örneğin, dönemin önemli alimi Abdülganî el-Nablusî tütün içiminin serbest olduğunu ileri sürmekle kalmamış, tütün ekiminin yaygın olduğu Cebele’yi ziyaretinde bizzat tütün içmiş ve soğuk havaya karşı tavsiye etmişti (Elizabeth Sirriyeh, Sufi Visionary of Ottoman Damascus: ‘Abd al-Ghani al-Nabulusi, 1641-1731, Routledge, s.99). Hanefi fıkhı uzmanı olmasının yanında Hanbeli muhaddisi olan el-Nablusî haramı mı savunmaktadır?

Peki, sayın DİB bizzat milliyetçi-muhafazakar camianın “üstad” saydığı bu isimlerin (ki onlara başka isimler de eklenebilir!) görüşlerini yalanlayan fetvasını hangi otoriteye dayandırmaktadır? Cevabı basit: Anayasasında laik olarak tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendisine verdiği yetkiye. Bu herhalde Müslüman camianın üzerine düşünmesi gereken ciddi bir meseledir.

Yıllardır sigarayı bırakmaya çalışan bir kişi olarak ne sigarayı savunmam ne de herhangi bir konuda fetva vermem söz konusu olamaz. Ancak, İslam düşünce tarihini ciddiye alan ve takip etmeye çalışan bir siyaset bilimci olarak DİB’in müdahalelerini sorgulamak da kamuoyuna borcum. Bu müdahalelerin nasıl bir rejim ihtiyacına denk düştüğü sorusu ise henüz hala etraflı bilimsel çalışmalar gerektiriyor. Anlaşılan önümüzdeki dönemde DİB bu konuda önemli veriler sağlayacak.