YAZARLAR

Emlakçılardan tefecilere bir kent yoksulluğu öyküsü

Çin’de hanehalkı borçluluğu 2006-2019 arası %31’den %53’e çıkmış. Karşılaştırma için söylersek, Türkiye’ninki en yüksek %18’i gördü şu ana kadar. Yüzde altmış bandında ABD, AB gibi merkezdeki ülkeler var ki sonrasında mortgage krizi yaşadılar. Çin’de hem tasarruf oranı yüksek, hem de bankacılık sektörünün kredi kuralları çok sıkı. Ama bu, bankalardan kredi alamayacak olan kesimi, yani göçmen işçileri, kadınları, üniversite öğrencilerini, güvencesiz çalışan gençleri tefecilere yönlendiriyor.

Kai, mezun olduktan beş yıl sonra nihayet kendi anaokulunu açacağı için mutluydu. Küçük bir kasabada büyümüştü, yakındaki orta büyüklükteki kentte üniversiteye gitmiş, mezun olduktan sonra eyaletin başkentinde özel bir anaokulunda çalışmaya başlamıştı. Evlenmiş çocuğu olmuştu. İşleri dara giren patronu öğretmenleri işten çıkarıp kalanlara ücretsiz fazla mesai yaptırmaya başlayınca bir meslektaşıyla beraber istifa edip kendi okullarını açmaya karar verdiler. Daha önce hiç kendi işini yapmadığı için, ailesinin birikimlerinden de çok harcamak istemediği için emlak şirketinin kirayı yıllık öderse indirim yapma önerisine evet dedi. Ev sahibini hiç görmeden, emlakçıyla kira sözleşmesi imzaladı. Emlakçı ondan indirimli kira alıyordu ama toplu parayı işletip kendi kârını da çıkardıktan sonra ev sahibine piyasa raicinden hesaplanmış bir kira miktarını yatırıyordu. Kai emlakçının onun nakit ödediği kirayı ev sahibine üç aylık taksitlerle ödeyeceğini biliyordu ama indirim o kadar iyiydi ki, sorgulayacak durumu yoktu. Emlakçı, Kai gibi başka birçoklarından da peşin topladığı paralarla sırra kadem basınca ev sahibi kapısına dayandı, ben seni tanımam dedi. Polis aranızda halledin, bizi karıştırmayın, dedi. Kai, avukata danışınca yasaların yanında olmadığını ilk defa duydu, tek yolu tatlı dille ev sahibini ikna etmekti. En sonunda, kirayı arttırmak kaydıyla borcunun bir kısmını sildirdi ama yine de ailenin birikimlerinin çoğunu yitirmişlerdi.

Meng, ülkenin yoksul bölgelerinden büyük şehre çalışmaya gelmişti, her ay köydeki ailesine para gönderiyordu. Bir ofis işinde çalışıyordu, memleketlilerinden çok daha iyi durumda sayılırdı, ama büyükşehirdeki kiralara geliri yetmiyordu. Gittiği emlakçı ona da kirayı bir yıllık peşin ödemesi durumunda indirim teklif etti ama o kadar yüklü bir miktarı tek seferde vermesinin imkanı yoktu. Bu durumda emlakçı onun people-to-people (P2P) denilen çevrimiçi finans şirketlerinden borç almasına aracı oldu. Bu P2P’ler aynı zamanda yatırımlara bankalardan çok daha yüksek faiz oranı vermesiyle ünlüydü. Eğer iflas ederlerse bütün birikimler yanıyordu ama bu riski almaya değer bulan oldukça çok göçmen işçi ailesi vardı Meng’in etrafında. Meng borcu aldı, bir yıllık kirayı ödedi. Sistem aynıydı: emlakçı ev sahibine kirayı üç aylık aralıklarla ödeyecek, arada Meng’in parasını işletecekti ama çok geçmeden iflasını ilan etti. Sözleşmeleri devralan bir başka emlak şirketi de iflas edince ev sahibi Meng’in kapısına dayandı. Meng’in Kai gibi ev sahibiyle pazarlık edecek gücü yoktu, bir gün iş dönüşünde bütün eşyalarının kapının önüne konulduğunu, kapının anahtarının değiştirildiğini gördü. Ev sahibi artık varolmayan emlakçıyla sözleşmesini tek taraflı feshetmişti, ne polisin ne Meng’in danışacak maddi gücü olsa bile avukatın yapabileceği bir şey yoktu. Meng evsiz kaldığı gibi bir de dijital tefecilik şirketine borcunu ödemek zorundaydı çünkü bu P2P’lerin bir kısmı mesaisini dijital platformlara taşımış mafyatik tefecilerdi ve ödenmeyen borçları tahsil etmek için fiziksel şiddetten adam kaçırmaya kadar her yola başvurdukları biliniyordu. Çin hükümeti yakin zamanda yereldeki bu tip yasadışı örgütlenmelere karşı bir kampanya başlatmıştı ama hedef alınanlar bu tefeciler, insan kaçakçıları, uyuşturucu satıcıları mı yoksa yolsuzluk kampanyasında olduğu gibi iktidarın parti içindeki rakipleri mi bilmiyoruz. Meng’in bekleyecek vakti de yok, ne yapacak bilmiyorum, belki de memleketine geri dönecek.

*

Bu emlakçılar büyük gayrimenkul şirketlerinin ev kiralamak için kurdukları yan şirketler. Çin’in iktisaden gelişmiş doğusunda mülkiyete dayalı emlak piyasası tehlikeli bir şekilde şişince, ev satın almaya talebi azaltmak için yerel hükümetler kiralık konut piyasasını teşvik ettiler. Gayrimenkul şirketleri de daralan konut alım piyasasında kaybettikleri karları telafi etmek için kiralık konut piyasasını tekellerine almaya giriştiler. Çin’in en gelişmiş Jiangnan bölgesinde tüm kiralık konut piyasası yaklaşık beş emlak şirketinin tekelinde. Bu şirketlerin yetkili ofisleri müşteri çekme yöntemleri konusunda özgürler. Bu ofisler “pahalıya kirala, ucuza kiraya ver” sistemiyle, deyim yerindeyse, sürümden kazanıyorlar. Gayrimenkule yatırım yapmış ama genellikle bu evlerin yakınında, hatta aynı kentte yaşamayan ev sahiplerinden rayicinden kiraladıkları evleri köyden kente göçmüş esnek işlerde çalışan işçilere, güvencesiz sözleşmelerle çalışan yeni mezunlara toplu nakit ödemesi karşılığında kiralıyorlar. İki ödeme arasındaki zaman aralığında da nakit aldıkları meblağı anlaşmalı oldukları P2P’ye yatırarak finans piyasalarını da bu sisteme dahil ediyorlar. Çevrimiçi P2P yüksek faizli yatırım şirketleri iflas ettiğinde ise bu emlak şirketleri de iflas ediyor. Çin genelinde yüz binlerde küçük emlakçı var, bu iflaslar Çin’in gayrimenkul piyasasının tehlikede olduğunu göstermekten ziyade hanehalkı borçluluğunun enformelleşmesine işaret ediyor.

*

Çin’de hanehalkı borçluluğu 2006-2019 arası %31’den %53’e çıkmış. Karşılaştırma için söylersek, Türkiye’ninki en yüksek %18’i gördü şu ana kadar. Yüzde altmış bandında ABD, AB gibi merkezdeki ülkeler var ki sonrasında mortgage krizi yaşadılar. Çin’de hem tasarruf oranı yüksek, hem de bankacılık sektörünün kredi kuralları çok sıkı. Ama bu, bankalardan kredi alamayacak olan kesimi, yani göçmen işçileri, kadınları, üniversite öğrencilerini, güvencesiz çalışan gençleri tefecilere yönlendiriyor. Borçlanma aracı kurumları enformellikten formalliğe bir dönüşüm geçiren Türkiye’nin aksine, Çin artan talep karşısında kredi alım kurallarını esnetmek yerine enformel borçlanmayı arttıracak aracı kurumlara izin verdi.

Çin, dijital platform ekonomisinin en gelişmiş olduğu ülke. Böylece, P2P sistemi kentli yoksulların bireysel borçlanma için adresi olmuş durumda. Bu platformların bir kısmı devlet kontrolü altındayken kaçak çalışanların borç tahsilatı için de yasadışı yollara başvurduğu biliniyor. Geçtiğimiz yıllarda bir intihar, bu P2P tefecilerinin genç kadınları borç karşılığı fuhşa zorladığını ortaya çıkarmıştı. Benzer şekilde, kumar borcunu ödemek için İngiltere’ye kaçak olarak sokulanları bir başka yazımda anlatmıştım. Bu yasadışı tefeciler genelde diğer suç ağlarıyla ortaklaştıkları için, borçlarını ödemek için uyuşturucu üretim ve ticaretine zorlananlar, hatta bunun için Vietnam’a kaçırılılanlar da anlatılan hikayeler arasında.

*

Hükümet yakın zamanda yerelde mafyayla savaş kampanyası başlattı. Bu yıllardır süregiden yolsuzluk karşıtı kampanyanın ikinci ayağı olarak görülüyor. Kampanyaya katılmayarak suç ağlarına bulaşmış olmakla suçlanmak istemeyen belediyeler de yerelde enformel iş yapan herkese yüklendi. Tefeciler ne kadar temizlendi bilinmiyor ama yerelde kayıtsız ekonominin kontrol altına alınması tam da borçlanma ağında sıkışıp kalmış olan seyyar satıcıları, kuaförlerde, lokantalarda kaçak çalışan göçmenleri etkilemekte..


Ceren Ergenç Kimdir?

ODTÜ kökenlidir. Liverpool Üniversitesi Çin kampüsü’nün Çin Çalışmaları bölümünde doçent. Çalışma alanı Çin ve Doğu Asya odağında karşılaştırmalı siyasetbilimidir. Çin, Hindistan ve ASEAN siyaseti, Türkiye-Çin ilişkileri, ve uluslararası ilişkilere dair yeni kavramsal ve yöntemsel tartışmalar üzerine makale ve kitap derlemeleri var.