YAZARLAR

Otizmli melekler...

Evet, otizm iletişim ve sosyal etkileşim sorunları, kısıtlı ilgi alanları ve tekrarlayan davranışlarla ortaya çıkan bir rahatsızlık olup ömür boyu devam eden bir gelişim bozukluğudur. Benim de katıldığım düşünceye göre hastalık değil bir farkındalıktır. Çünkü otizmli bireyler, özel eğitimle yaşamlarındaki çoğu zorluğun üstesinden geliyor, çoğu şeyi başarıyor. Aynı Tuğba, Murat, Zeynep ve niceleri gibi.

Klişelerle yazıya başlama hakkımı kullanmak istiyorum izninizle. Dört bir yanı karlarla kaplı bir ülke Türkiye. Her yanı dağ, her yanı kar. Akdeniz ve Ege sahillerini çıkarırsak kış aylarında kayak yapacak bir yer illaki bulursunuz tüm bölgelerde. Dolayısıyla da Dünya ve Avrupa şampiyonalarında dereceler elde eden sporculara sahip bir ülkeyiz. Nasıl olur, biz nasıl duymadık falan demeyin. Diyelim ki dediniz. Ben şimdi size kendilerini tanıtmak isterim.

Aliye Zeynep Bingül, ikiz kardeşi Muhsin Murat Bingül ve Tuğba Çelik’ten bahsetmek istiyorum.

Aliye ve Murat’ın hikayelerini antrenörleri Özgür Özdemir DHA’dan Turgay İpek’e anlatmıştı. Dolayısıyla önce sözü ona bırakalım: “Zeynep ve Murat 6 yaşından beri kayağın içinde. Son 6 yılda bu sporu profesyonel olarak yapmaktalar. 5 Türkiye şampiyonluğu, Avrupa 4'ncülüğü ve Dünya 5'inciliğine sahipler. Gece ve gündüz olmak üzere günde 5 saat kayak antrenmanımız var. Sürekli kapı çalışması yapıyoruz.” İkiz kardeşler Türkiye’yi 2019 Kayak Dünya Şampiyonası’nda temsil eden kafilenin içinde yer aldılar. Hatta takım olarak dünya 3. Olmamızda da pay sahibiydiler. Tuğba Çelik ise aynı şampiyonada tam iki kez podyumun üçüncü basamağına çıkarak bronz madalyayı Türkiye’ye hediye etti.

Üçünün de ortak bir yanı var. Üçü de otizmli. Aksaray Mehmetçik İlköğretim Okulu'ndaki bir grup velinin iddialarının aksine onlar kimsenin "psikolojisini kötü etkilemiyor." Onları yuhalayanların değil alkışlayanların arasında olunca neler başarabileceklerini herkese gösterdiler. Kendilerine bir hedef belirleyip, aileleri, antrenörleri ve kendilerini çabalarıyla, gönül verdikleri sporda başarılı oluyorlar.

Evet, otizm iletişim ve sosyal etkileşim sorunları, kısıtlı ilgi alanları ve tekrarlayan davranışlarla ortaya çıkan bir rahatsızlık olup ömür boyu devam eden bir gelişim bozukluğudur. Benim de katıldığım düşünceye göre hastalık değil bir farkındalıktır. Çünkü otizmli bireyler, özel eğitimle yaşamlarındaki çoğu zorluğun üstesinden geliyor, çoğu şeyi başarıyor. Aynı Tuğba, Murat, Zeynep ve niceleri gibi.

Evet, akranlarından farklı olarak yaşamlarını sürdürüp, farklı davranırlar. O yüzden onları fark etmek gerekir. Kendi iç dünyaları nasıl isterse öyle davranırlar. Ama eğitimle normal hayatlarına devam edebilirler.

Yani onların dışlanmaya ya da yuhalanmaya ya da eğitim şanslarının ellerinden alınması için çalışan kötü kalplilere ihtiyaçları yok. Aksine onların daha çok fark edilmeye, daha çok sevilmeye ve daha çok eğitilip desteklenmeye ihtiyaçları var. Çünkü zaten hem kendilerinin hem de ailelerin hayatları yeterince zor. Taciz, dışlama ve bulaşıcı bir hastalığa sahiplermiş gibi davranılması…

Sonuçta bilinçli aileler çocuklarının doğru gelişimi sağlaması için elinden geleni yapıyor. Aynı dünyanın ilk otizmli ikiz kayak sporcuları Murat ve Zeynep’in babalarının yaptığı gibi. Aynı zamanda Erzurum Bölge Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Bingül’ün yaptığı gibi. Zaten onlarla ilgili en güzel özeti de yine baba Bingül yapıyor:

“Meleklerim Dünyada tek otizmli milli kayakçılar. Bir mucizeyi gerçekleştiriyoruz. Tabii burada anne baba olarak bizlerin 14 yıldır maddi ve manevi tüm gücümüzle verdiğimiz emek çok büyük. Bir otizmliye 20-30-50 kapıyı geçirtmek gerçekten bir mucize. Disiplinli ve zor bir spor dalı olan kayakta otizmlinin kayması hele milli sporcu olabilmesi gerçekten yıllarca verilen emeğin sonucudur. Amacımız tabii ki çocuklarımızı sporla topluma kazandırmak ve sosyalleştirmek. Bunlar bir melek.”

Dedim ya otizmli insanlar sadece sevgi ve ilgi istiyor. Ama bu ülkede ikisini de bulmak zor. Bu haberler umarı bu algıyı da kırar.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’