YAZARLAR

48 saatin bitmesini bekliyorduk

Barikattan birisi kalktı ayağa. Yüzü isten kararmıştı. Duymuyordum ama isli çiroz gibi kokuyordu kesin. Bizden biliyordum bunu. İnsanın kendisini ısırası geliyordu acıktığında.

Lastik kokuyordu etraf ve kara bir is içindeydik. Son lastiklerdi bunlar ama sorun yoktu. İki saat sonra kaldıracaktık barikatı. 48 saatlik bir barikattı bu. Yol kesmenin de kendi hukuku gelişmişti. Önce taleplerini belirtip 24 saat yol kesiyordun, yapmazlarsa başka zaman 48 saat ve sonra 72. Sonra yine vermezlerse sonsuz ya da gelip saldırıyordu polis. Gaz bombası atıyorlardı son zamanlarda. Daha önce mermi kullandıkları da sık oluyordu, gerçek. Artık pek kimse arabalardan gelip, aramızdan geçmek için bir yöntem denemiyorlardı. Herkes 48 saatin bitmesini bekliyordu.

-Bir kere başka bir barikatta, karşı tarafında bir otobüste, kadınlar çocuklarının alıp gelsin, dedi şoför. Bir kadın başkasının fazla çocuğunu aldı. Ne yapsın yanında yoktu çocuğu. Biz de gittik ne oluyor diye seyretmeye. Sıcaktı hava, çok sıcak. Barikata varınca, hava çok sıcak, dedi bizim ödünç çocuklu kadın, ateşi var gibi tutuyordu çocuğun alnını, çocuk yeni annesine bakıyordu, meme emebilir miyim acaba diye düşünüyordu muhtemel, başka şey düşünemezdi arasına gömmüştü başını kadın, haklısınız dedi barikattakilere, konunun ne olduğunu bilmiyordu eminim ama yalan da söylemiyordu. Barikatta beklemeyi bildiği kesindi. Dört saattir bekliyoruz, dedi kadın çocuklar da var ve sonunda bir lütfen ekledi ama yalvarırcasına değil, basit bir başvuru lütfeni gibiydi bu, bir alışveriş nezaketi. Barikattan birisi kalktı ayağa. Yüzü isten kararmıştı. Duymuyordum ama isli çiroz gibi kokuyordu kesin. Bizden biliyordum bunu. İnsanın kendisini ısırası geliyordu acıktığında. Kadına doğru birkaç adım attı adam. Biz de bekliyoruz ne yapalım, dedi ve bizim de çocuğumuz var. Sanki biz onun yolunu kesmiş gibi hissettik. Geri döndük otobüse hep birlikte. Sonra ödünç çocuğu geri verdi kadın. Bizle birlikte barikatı yürüyerek geçti. Yanağımızdan öpüp ayrıldı yanımızdan. Çok öper insanlar birbirini Arjantin’de…-

Ulusal polis geldi iki kamyon. Pek normal değildi. Zaten iki saat sonra açılacaktı yol. Boşuna gaz harcayacaklarını düşündük. Onlar pek umursamadılar, sanırım parasını onlar ödemiyordu. Atladılar peş peşe yere. Ellerinde tüfekler. Gafil yakalandık. Gaz fişekleri patladı. Sis bombası gibiydi daha çok. Lastiklerin ateşini bastırdılar. Birkaç el de ateş ettiler sanırım. Çocukları kenara çektik. Lastikleri ortada bıraktık. Biraz kenara çektiler onları, birkaç taş attı bizimkiler. Yolda sekti taş lastiğe kadar. Bütün isini dışarı bırakmaya çalışıyordu lastik. Daha fazla duman çıkartıyordu ama fazla itmediler onları da. Arasından bir araba geçecek kadar yol bıraktılar ancak. Ardından bir araba geçti ortadan. Valinin karısı, dedi arkadaş. Bilmiyorum yol bile görünmüyordu. Bazen seken bir iki taş bizimkilerin attığı. Sonra bırakıp gittiler yolu öyle. Lastikler yola dağınık. Biz inip yerlerine koyduk. Yakışıyorlardı yol ortasına. Bir buçuk saat kaldı, dedi Manuel ve yeni mate yaptı içtik…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...