YAZARLAR

Size acımıyorum Bülent Arınç

Hak aramak Bülent Arınç, sizi tedirgin eden yurttaş faaliyeti tam istediğiniz gibi bu ülkede kriminal artık. Hukukun, ekonominin ve siyasetin bu hali de olağanlaştırıldı. İhraç listeleri içeren KHK’ler geçiş rejiminin en çıplak fotoğraflarından biridir. Fakat acıklı değil, politiktir.

Bülent Arınç olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile ihraç edilenler hakkındaki ikinci çıkışını yaptı. İlk çıkışı, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine atandıktan sonra alacağı maaşı bağışlayacağına ilişkindi. Maaşının yarısını KHK mağdurlarına yarısını da burs olarak öğrencilere bağışlayacağını açıklamıştı. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın kendisine ilaç masrafları için gelen kanser hastası, artık aramızda olmayan Dilek Özçelik'e dilenci muamelesi yapmasından farksız biçimde, hiçbir hak tartışmasına girmeden. İkinci çıkışında da KHK’lerin bir facia olduğunu, pompacı olarak gördüğü Danıştay üyesine acıdığını söyledi. Türkiye sağının geneline hakim olan bu “acıma”, “acındırma”, duygularını açıkça ortaya serip vicdanını aklama, aklatma ihtiyacının bir karşılığı, siyasal bir karşılığı var elbette, hep oldu. Aynı siyasetçiler, hakkını mücadele ile arayanlara karşı ise hep tedirginlik duydular. Örneğin Tekel Direnişi sırasında şunları söylemişti aynı Arınç: “Karşımızdaki muhalefet sokağa çıkar da bunun içerisinde hanım kardeşlerimiz, gençler, onların yavruları çıkar ve bunlar üzerinden iktidar yıpratılmaya çalışılıyorsa ben bir siyasetçi olarak bundan çekinirim, endişe ederim.” Kadınlardan da tedirgindi Arınç, vajina sözü çok mahcup etmişti kendisini örneğin, kadınların yüksek sesle kahkaha atmasından tedirgin olmuştu.

VİCDAN PAZARI

Türk sağı utanmak bilmez bir vicdan tüccarıdır. Soma’da hakkını arayan madenciye tekme atan, o dönem Erdoğan’ın müşaviri olan Yusuf Yerkel de mağdurdur örneğin. İşçiye soruşturma açılmış, ceza verilmiş; Yerkel de kendisinin günah keçisi ilan edildiğini söyleyerek yıllar sonra özür dilerken mağduriyetini dile getirmiş. Arınç da o dönem bu konuyla ilgili açıklama yapmıştı, hatırlayan hatırlar. Yine vicdana seslenen bir açıklama: “Ben de o görüntüleri izledim. Çıplak gözle baktığımız zaman, yerde birisi var, iki emniyet mensubu yere yatırmışlar ve isminden bahsettiğiniz kişi onu tekmeliyor. Yerdeki birinin tekmelenmesi feci bir olay. Zaten adam eylem yapmış, polis onu yakalamış. Kim olursa olsun. Kendisi 'Çok üzüldüm' diye beyanda bulunmuş. Olayı tasvip etmediğimi söylüyorum.” Arınç yine aynı kelimeyi kullanmış: “feci”. Feci, acıklı anlamına geliyor. Yüzlerce madencinin kapitalist hırsla öldürüldüğü bir olayın ardından eylem yapan bir işçinin polis tarafından yere yatırılması Arınç’a göre makul, maden katliamının hemen ardından madenlerin kapatılması önerisi makul değil, Yerkel’in tekmesi de acıklı.

KHK’lilerin koşulları hakkındaki facia ifadesinin de bundan farkı yok: Acıklı. Sayın Yüksek İstişare Kurulu üyesi yanılıyor. Üç yıldır bütün sivil hakları elinden alınarak, pasaportları dahi kısıtlanıp yurt dışında çalışmaları engellenerek medeni ölüme terk edilen, ağaç kabuğu yemeleri önerilen insanların durumu acıklı değil, politik. Yerel seçime katılabilmeleri YSK tarafından onaylanan ama seçildikten sonra KHK’li oldukları için yine YSK kararı ile mazbataları verilmeyen belediye başkanlarının durumu acıklı değil. Evlat edindikten sonra, teröriste evlat emanet edilmez denip bir yıldır büyüttükleri çocuk elinden alınan anne babanın durumu acıklı değil. Üniversitelerde eleştirel düşünceyi ezip geçmek için barış bildirisi imzacısı akademisyenleri ihraç etmek, onlara çalışma ve yaşam hakkı tanımamak acıklı değil. Sahi Bülent Arınç Barış İçin Akademisyenler bildirisi hakkında bir açıklama yapmış mıydı?

REJİM DEĞİŞİKLİĞİ VE SUÇLAR 

Olağanüstü hal, Türkiye siyasi rejiminin dönüşümünün aracı olarak kullanıldı. Bu geçiş sürecinde hukuk askıya alındı, geçiş rejiminin talepleri doğrultusunda işlevlendirildi. Ekonomide bütün krizler Erdoğan ailesi ve yakın çevresi için fırsata çevrildi, fırsata çevrilemeyince yurttaşın sırtına borcu yükleyecek önlemler hiç zaman kaybetmeden alındı. Bunu yapabilmek için de siyasetin bütün demokratik kanalları kapatıldı. Kriz demek, barış demek, adalet demek neredeyse yasaklandı. Hak aramak Bülent Arınç, sizi tedirgin eden yurttaş faaliyeti tam istediğiniz gibi bu ülkede kriminal artık. Hukukun, ekonominin ve siyasetin bu hali de olağanlaştırıldı. İhraç listeleri içeren KHK’ler geçiş rejiminin en çıplak fotoğraflarından biridir. Fakat acıklı değil, politiktir. İnsan yazarken bile acı çekse de Fatih’te dört kardeşin, dört yetişkinin birlikte hayatlarına son verme kararı alması, yoksulluktansa ölmeyi yeğlemeleri politiktir, sorumlusu da faili de merkezinde yer aldığınız Saray kurumudur, rejimdir.

Sayın Bülent Arınç, çok şükür yaşıyorum. Hakkımı arıyorum, arayacağım. Bütün bu olup bitenler karşısında bürokraside, siyasette, ekonomide suça ortak olmadım. Sizin içinde bulunduğunuz duruma ise acımıyorum, acımayacağım.


Dinçer Demirkent Kimdir?

1983 İzmir doğumludur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Kürsüsü’nde çalışmakta iken 7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edildi. Doktora derecesini aynı fakülteden, “Türkiye’nin Anayasal Düzeninde Cumhuriyetin İki Kuruluşu ve Dinamik Cumhuriyet Kavramı” başlıklı tezi ile almıştır. Doktora tezinden üretilmiş, Bir Devlet İki Cumhuriyet adlı kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan, Murat Sevinç ile birlikte kaleme aldıkları Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası kitabı İletişim Yayınları’ndan basılmıştır. Anayasa tarihi, cumhuriyetçilik, kurucu iktidar, siyasal temsil konuları üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıntı Dergi ve Mülkiye Dergisi yayın kurulu üyesidir; 2018-2021 yılları arasında Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı olarak görev yapmıştır. İnsan Hakları Okulu Derneği'nde akademik koordinatörlük görevini sürdürmektedir. Çeşitli dergilerde yazmaya, dersler hazırlamaya devam etmektedir.