YAZARLAR

Hâlâ Haydarpaşa'dan trene biniyor olabilirdik

Yedi yol ve dört peronla yıllarca hizmet veren, Doğu Ekspresi, Başkent Ekspresi, Fatih Ekspresi, Kurtalan Ekspresi gibi tanıdık trenlerin tamamı uzun yıllar boyunca Haydarpaşa Garı'ndan kalktılar. Bu konvansiyonel tren yolları korunabilir, Anadolu’nun demiryolu ile olan bağı koparılmayabilirdi.

Fotoğraf: Mehmet Rehavi, 2019

Ekrem İmamoğlu’nun ikinci defa kazandığı İBB Başkanlığı seçimlerinden hemen sonra “Bundan sonra tek adam devletinin ve onun aygıtlarının, yerel olana karşı mücadelesini izleyeceğiz” demiştim. Öyle de oluyor.

Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının kullanılmayan boş alanları ve depoları ile ilgili açılan ihalede İBB iştirakleri, ihale iki aşamalı olmasına rağmen ikinci pazarlık aşamasına çağrılmadılar. İlk aşamada 300 bin lira teklif veren Hezarfen Danışmalık Ltd. Şti. 350 bin liraya işi aldı (Ne güzel pazarlıkmış bu! Benim bildiğim pazarlık yapılınca rakam düşer). Tabii şirket sahibinin eski İBB çalışanı Hüseyin Avni Önder’in kısa süreliğine Okçular Vakfı Genel Müdürlüğü yaptığını ve Ulaştırma Bakanı ile olan yakınlığının altını da ayrıca çizelim.

İmamoğlu işin peşini bırakmayacağını ve tüm hukuki yolları kullanacağını söyledi. Kendisine gerçekten çok kolay gelsin. Artık bu ülkede basit bir ihale bile şaibesiz, doğru düzgün yapılamıyor.

HAYDARPAŞA GARI'NIN KONUMU

Haydarpaşa Garı’nın konumunu düşünün. Boğaz’ın güney girişinin başlangıç noktasında ve Kadıköy’ün kuzey ucunda. Görünürlüğü muhteşem. Marmara Denizi, Tarihi Yarımada ve Karaköy’e kadar gördüğü siluet ayrı muhteşem. Şimdiye kadar köhne Yeldeğirmeni bölgesinin o tarafa doğru genişlediği ve bölgenin sanat merkezleri, kafeleri ile dönüşüm geçirdiği düşünülürse, bölgenin lüks konut ve işyerleri ile donatılmasının tetikleyicisi dahi olabilir.

Önce yüksek hızlı tren (YHT) hattı gerekçesiyle garın iki yıllığına kullanılmayacağı ve bu esnada restore edileceği söylendi. Pendik’e gelişigüzel, geçici bir istasyon yapıldı. Daha sonra hat, Söğütlüçeşme’ye kadar uzatıldı. Gar ise halen işlevsiz bekliyor. Oysa yedi yol ve dört peronla yıllarca hizmet veren, Doğu Ekspresi, Başkent Ekspresi, Fatih Ekspresi, Kurtalan Ekspresi gibi tanıdık trenlerin tamamı uzun yıllar boyunca buradan kalktılar. Bu konvansiyonel tren yolları korunabilir, Anadolu’nun demiryolu ile olan bağı koparılmayabilirdi.

Bir süre sonra bu değerli arazide garın otel olacağı, cruise gemilerinin yanaşabileceği bir yat limanı yapılacağı ve boş alanlara gökdelenler, iş yerleri ve konutlar dikileceği söylendi; toplumsal muhalefet buna engel oldu. Maalesef "şimdilik" demek zorundayım.

Garın restorasyonu tam olarak bitirilmedi ve bunca zaman, söz verildiği gibi tekrar gar olarak kullanıma açılmadı. Onun yerine duyuyoruz ki, işlevsizleştirilmiş boş alanları etkinlik alanı olarak halka açılacak(mış). Şaibeli bir firma yerine, bir kamu kuruluşunun (TCDD) arazisinin kullanım hakkının başka bir kamu kurumuna geçmesi (İBB) daha doğru görünse de, bu ihale Haydarpaşa Garı’na, tarihine, bu ülke için ifade ettiklerine vurulan bir darbedir.

Haydarpaşa Garı’nın şimdiki hali, Fotoğraf: Mehmet Rehavi, 2019.

Daha önce benzerlerini yaşamadık mı?

Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önce depreme dayanıklı olmadığı için yıkılıp yerine Barok tarzda bir kültür merkezi yapılacağı söylendi. İtirazlar üzerine yeniden güçlendirileceği ve projelerinin hazırlandığı söylenerek boşaltıldı, çürümeye bırakıldı. En sonunda siyasi konjonktür değişti, iş yapının mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğluna verildi, birkaç modern imaj servis edildi ve yapı yıkıldı. Şimdi ne olacağını kimse bilmiyor.

Beşiktaş’ta, Kadıköy vapurundan indiğimde, eski tütün deposunun bol yıldızlı otele dönüştürülmüş halini her gördüğümde içim sızlıyor. Benim olan elimden alınmış, çalınmış gibi gibi hissediyorum.

Ya metrobüs? “Acil ve geçici olarak yapılıyor denildi. Bugün insanlık onurunu kıran, insanların istiflenerek taşındığı, daracık peron ve üst geçitlerde sıkıştığı bir cehenneme dönüştü. İftiharla Hollanda’dan alınan ama İstanbul’un eğimli yollarında çalışmayan otobüslerin akıbeti ise belli değil.

Son bir iç acısı, Narmanlı Han’ın şu anki hali için artık eski Narmanlı Han diyebilir miyiz?

DEMİRYOLU MU OTOYOL MU?

Aşağıdaki harita Osmanlı'dan devralınan ve 1950’lere kadar birbirlerine bağlanan demiryolu ağını gösteriyor. Amaç birbirlerine entegre olmuş bir demiryolu ağı ile iç pazar oluşturmak, limanlar sayesinde de dünya pazarına açılmak idi. Haydarpaşa Garı, Anadolu’nun her noktasının İstanbul’a ulaştığı, ya da tersinden düşünürseniz İstanbul’un Anadolu’nun her noktasına yayıldığı gar (idi).

.

Bu politika, petrol ve enerji yoksunu Türkiye’de 1950’ler ile bırakıldı, modernleşmenin sembolleri otoyollar, duble yollar, otomobiller ülkenin her yanını sardı. Bugün halen 70 yıl önceki, ülkeyi enerji dar boğazına sokan politikaları uygulamaya devam ediyoruz.

.

Yukarıdaki haritada, (özür dileyerek, kaynağını bulamadım) Avrupa ile Türkiye demiryolu şebekelerinin bugünkü durumu karşılaştırılmakta. Her kentin 19'uncu yüzyıldan kalma ya da çağdaş tren istasyonları var. Her istasyon kentin giriş kapısı niteliğinde. Eski bile olsalar, “artık işlevsiz” denmemiş, yeni demiryolu ağına entegre edilmişler.

Paris Nord Garı

Paris Nord Garı

HAYDARPAŞA GARI GAR OLARAK KALMALIDIR

AKP İnşaat İmparatorluğu son 18 yılda ulaşım adına duble yollar, YHT, Marmaray, metrobüs, metro gibi çok şey yapmış görünse de, bunlar birbirleri ile ilişkilendirilemedi. Getirdikleri kolaylıkları yadsımıyorum ama birinden inip diğerine binerken çıkılan merdivenler, bağlantı otobüsleri, tuhaf daracık tüneller modernleşme demek değil. Tıpkı kötü makyaj yenilemelerin restorasyon olmadığı gibi.

Her şey öncelik meselesi. İstense, farklı kriterler ile İstanbul’un ulaşım sistemi ele alınsa, insanca yolculuk edebilir ve Haydarpaşa Garı’nı şu an halen gar olarak kullanıyor olabilirdik.

Umarım bu çifte yanlışın bir yerinden dönülebilir.


Hakkı Yırtıcı Kimdir?

İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu olan Hakkı Yırtıcı, yüksek lisans ve doktora eğitimini de aynı üniversitede tamamladı. Çağdaş Kapitalizmin Mekansal Örgütlenmesi isimli kitabı, 2005 yılında Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından basıldı. İktidar, mekan, dil ve psikanaliz alanlarına yoğunlaşan Yırtıcı; iktidar ve mekanın yeniden üretimi, modernleşme ve gündelik hayat pratikleri, sinema ve mekan analizi ve kent modernleşme tarihi üzerine dersler vermektedir.