YAZARLAR

Düğüm Moskova'da çözülecek mi?

Bakalım bugüne kadar özellikle krizlerin büyüdüğü dönemlerde devreye giren “formül bulma ustası” Putin bu kez Erdoğan’a ne önerecek? Adana Mutabakatı'nın modifiye edilmesi olası. Ama bu değişiklik nasıl olacak? Sonuç olarak yaşanan her yeni gelişmelerle birlikte yeni olasılıkların ortaya çıktığı bir süreç başlıyor.

Son iki haftada Suriye sahasında yaşanan baş döndürücü hızdaki gelişmeler neredeyse saat saat sahnenin yeniden kurulmasına neden oluyor, yeni ortaklık ve ayrılık ihtimallerini ortaya çıkarıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile gerçekleştireceği buluşma düğümün çözülmesini sağlayacak mı?

Önce (dün itibari ile) sahadaki son duruma bakalım:

Fırat’ın batısında Menbiç Suriye ordusu ve SDG’nin kontrolünde. Fırat’ın doğusu ise Türkiye-Suriye sınır hattı boyunca “paylaşılmış” durumda. Nehrin hemen doğusunda yer alan Ayn El Arab (Kobani) Suriye ordusu ve SDG’nin kontrolünde. Suriye ordusu nehirden Ayn El Arab’a kadar olan sınır hattını da tutmuş durumda. Bu merkezden doğuya doğru Tel Abyad’a (Gire Spi) kadar olan bölge SDG’nin, merkez ve çevresi ise TSK-MO’nun elinde. TSK ve MO merkezin güneyinde Ayn İsa’ya doğru olan bazı köyler ile doğuya doğru Suluk da dahil bazı noktalarda hakimiyet sağlamış durumda. Bunun dışında kalan yerleşim birimlerinden çoğunun SDG’nin elinde olduğu görülüyor. Haseke il sınırlarından itibaren ise Rasulayn’a (Serekaniye) kadar olan köyler ve Rasulayn merkez de TSK-MO’nun elinde. TSK-MO’nun M - 4 Karayolu'na ulaşabildiği tek bölge de buradan güneye (karayoluna) doğru uzanıyor. Rasulayn’dan sonrasında ise Kamışlı’ya kadar SDG hakimiyeti var. Haseke merkez ilçeden hareket eden Suriye ordusu ise Tel Temr’e kadar ulaşmış durumda. Güneydoğuya doğru ilerleyen Fırat Nehri, Türkiye Suriye sınırı ve Suriye Irak sınırı ile kaba bir üçgen oluşturan bölgenin kalan bölümleri ise SDG’nin kontrolünde.

Gelinen noktada TSK-MO’nun hedefine güneye doğru M-4 hedefine sadece bir bölgede (32 km.), batı-doğu hattında ise belirli bölgelerde, yani 444 km. yerine yaklaşık 120 km’lik bir şeritte ulaştığı görülüyor.

Suriye ordusu ise yukarıda sıralamaya çalıştığımız bölgelerin dışında güç bulundurmuyor.

Gelinen nokta taraflar açısından yeni olasılıkları düşündürüyor.

TÜRKİYE-SURİYE-SDG

Sınırın 32 km. güneyine çekilinmesi şartının yerine getirilmesini öngören anlaşmanın süresi bu akşam doluyor. Ancak yukarıda tarif etmeye çalıştığımız gibi birçok yerde bu şartlar yerine getirilmiş değil. SDG son olarak Rasulayn’dan çekildiğini açıkladı. Ankara bunu yeterli bulacak mı? Değilse Türkiye harekata devam edecek mi? Üstelik bu kez Suriye ordusu da sıcak hatta yakınlaşmış durumda. SDG’nin batıdan doğuya şerit halinde çekildiğini varsayalım, bu durumda Suriye yönetimi “SDG’nin çekildiği yerlere ben gireceğim” der mi? Bunun gerçekleşmesi Türkiye’nin “güvenli bölgeye Suriyelilerin yerleştirilmesi” planının gerçekleşememesi demek. Böyle bir durumda TSK - MO ile Suriye ordusu karşı karşıya gelir mi?

SURİYE-ABD-SDG

Gelinen noktada düğüm ise güney doğuya, Deyrezzor-Haseke kırsalına kayıyor. ABD çekiliyor ancak güçlerinin bir kısmını petrol sahalarının korunması için bırakıyor.

ABD böylece Türkiye sınırından geri çekilerek Ankara’yı memnun etti, petrol bölgelerinde varlığını sürdürme kararıyla da Şam-SDG anlaşmasını boşa çıkartmayı hedefliyor hatta üstüne olası gerginlikte Şam’ın ilerlemesine (koalisyon güçlerini kullanarak) izin vermeyeceğini ilan etmiş oldu. Buna karşılık Suriye ordusunun kuyuları korumak üzere bulundurduğu birlikler de var.

Petrol sahaları tarif etmeye çalıştığımız üçgenin küçük bir parçası. Bundan sonra Şam ile SDG arasında sürecek görüşmeler bu bölgede nelerin yaşanacağını da belirleyecek. Yani Suriye ordusu şimdilik şeritler halinde hakim olduğu alanları genişletme girişiminde bulunacak mı? SDG’nin buna yanıtı ne olacak? İkili savaş sürecinde ilk defa ciddi biçimde karşı karşıya mı gelecek? Yoksa SDG çok geniş alanlardan çekilip sadece petrol bölgesine mi konsantre olacak? Öyle olursa Kürtler kendi memleketleri olarak tanımladığı ve Suriye ordusu ile TSK-MO elinde olan merkezlerden (en azından bir süreliğine) vazgeçmiş mi olacaklar? SDG sadece petrol alanlarına çekilirse Suriye yönetiminin buna tepkisi ne olacak? Aynı bölge stratejik tahıl üretim alanlarını da kapsayan bölgenin parçası. Petrolün ise Suriye için önemini anlatmaya gerek yok.

RUSYA-TÜRKİYE-İRAN

Rusya Suriye sürecinde bugüne kadar Şam’ı gözeten, İran’ı da gözardı etmeyen bir strateji çerçevesinde hareket etti. Aynı Rusya Türkiye’ye de “anlayışla” yaklaştı. Ancak Moskova “Adana Mutabakatı'na” yaptığı vurguyu son gelişmelerden sonra daha yüksek sesle telaffuz etmeye başladı. Amaç bir yandan Türkiye’nin kendi sınırlarını koruması ısrarını kabul etmenin yanı sıra, Türkiye’nin Suriye sahasında “makul olandan” daha fazla yer elde etmesini önlemek. Yani Rusya 30 km. değil 5-10 kilometrelik şerit istiyor, üstelik bunun geçici olmasını da istiyor. Böylece Suriye yönetiminin topraklarındaki Türkiye varlığından duyduğu rahatsızlığı bir nebze de olsa dindirmeyi amaçlıyor. Elbette ileride o toprakların tekrar Suriye yönetimine devredilmesi amacıyla birlikte.

Türkiye’nin ABD ile yaptığı anlaşmaya İran da tepkisini ortaya koydu. Bu açıklama İran’ın da Türkiye’nin Suriye’deki varlığını onaylamadığı anlamına geliyor. ABD tarafı zaten İran’ın düşmanı ve İran bu açıklama ile ABD’nin Suriye’nin stratejik üretimlerinin olduğu bölgedeki varlığını da hedef alıyor.

Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda şu ana kadar elde ettiği alanlar harekat hedeflerini koyanlar ve SDG açısından başarı mı başarısızlık mı bunu bundan sonra tarafların tutumları belirleyecek. Zira alan(lar) her adımla birlikte daha keskin tavır almayı gerektirecek şekilde daralıyor.

Gelinen noktada şu tespitler yapılabilir mi?: Türkiye (ABD’nin çekilmesi ile birlikte) ABD’nin (istenmeyen bir güç olarak) pozisyonunu almıştır. Malum Türkiye’nin sahada bulunmasının en büyük nedenini ABD’nin varlığı oluşturuyordu ve ABD bölgede Kürtler haricinde hiç kimse tarafından istenmiyordu. Türkiye ABD’yi göndermeyi başararak sahada tek başına kaldı ve hiçbir tarafın varlığını istemediği yabancı güç pozisyonuna düştü. Rusya Türkiye’ye daha fazla alan tanımayabilir. Tanırsa bu Suriye ve İran ile koordinasyon ve Suriye yönetiminin lehine olacak şekilde olur. Trump Kürtlere desteğini çekerek düştüğü pozisyonu petrol sahalarını korumaya alarak kurtarmaya çalışacak gibi duruyor. Ancak bundan sonra ABD ordusunun durumu “petrol kuyusu bekçiliğine” evrileceği için her zor ihtimal geçerli. Eğer Suriye ordusu çok geniş alanları geri alır ve ABD-SDG varlığı petrol kuyuları çevresine sıkışırsa bu ABD ordusu açısından daha zor günlerin başlayacağı anlamına gelir.

Suriye yönetimi son gelişmelerle birlikte yakaladığı avantajı kaybetmemek için geri adım atmayacaktır. Bu durumda SDG ile çatışma yaşanabilir. İki tarafın da yeterince deneyim edindiği süreçten sonra gelişmeleri kazasız atlatmak için çok çaba harcaması gerektiği ortada.

Bakalım bugüne kadar özellikle krizlerin büyüdüğü dönemlerde devreye giren “formül bulma ustası” Putin bu kez Erdoğan’a ne önerecek? Adana Mutabakatı'nın modifiye edilmesi olası. Ama bu değişiklik nasıl olacak? Sonuç olarak yaşanan her yeni gelişmelerle birlikte yeni olasılıkların ortaya çıktığı bir süreç başlıyor. Bakalım bu köşe kapmaca yarışı nasıl devam edecek?


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.