YAZARLAR

Ben de karşıyım 'ama'…

Şimdi sormak isterim size, AKP daha ne istesin Allah aşkına? Son günlerde olanlara bakıp iktidarlarına meşruiyet sağlayan yeni destek kitleleri kazandıklarını görüp mutluluktan ağlıyorlar olsa gerek.

AKP iktidarını, bu derece sürdürebilir kılmasını, karşısında bulunan ve zaman zaman "blok" olarak adlandırılan %50-55'lik bir kitlenin, en temel konularda dahi homojen duruş sergilemekten uzak olmasına borçlu olsa gerek...Bu kitlenin üzerinde en çok mutabık kaldığı kelime ise "Ama"...

Oldukça geniş bir yelpazede yer alan bu "Ama"cı kesim, kendilerini "Gezici", "Vatansever", CHP'li, hatta son seçimlerdeki tercihlerine bakarak HDP'li olarak dahi tanımlayabiliyorlar. Aslında sorsan hepsi istisnasız ve iflah olmaz biçimde "anti AKP'li.” Fransa'da ya da başka yerde katliamlar olur, "Ama onlar da bize zamanında üzülmediler ki"... Bebekler denizlerde boğulur, "Ama onlar da Fetöcüydü"... Barış için akademisyenler’in adeta hayatları kararır, “Ama metin çok kötüydü be abi.” Son olarak, “Barış Pınarı Harekatı” için “Ben de savaşa karşıyım ama ülkemizin bekaası için…”

Aslında AKP'nin bu noktada hakkını teslim etmek gerekir; kendisine son derece karşı görünen kitleleri, kendi istediği politikaları yürütürken yanına çekmeyi iyi biliyor, çünkü bu kitlelerin hassasiyetlerini belki o kitlelerin kendisinden bile çok daha iyi biliyor. Hatırlarsanız anayasa referandumunda "Yetmez Ama Evet" kampanyasına temel teşkil eden, 12 Eylül'ün yargılanması maddesi, birçok aydın ve demokrat kesim tarafından üzerine hararetle atlanır bir hamle olmuştu.

Bu noktada “peki ağzımıza bir parmak bal çalınınca neden hemen oltaya atlıyoruz ve böylelikle egemen zihniyeti bilerek ya da bilmeyerek yeniden dönüştürüyoruz" sorusu akla gelebilir...Bunun yanıtı şu olsa gerek: "Aman anacım, benim ne işim olur, sağla solla, ben işime gücüme bakarım" olarak özetlenebilecek önemli bir "sağ-sol merkez" kitlesi, siyaset konuşmaya ve eylem yapmaya AKP iktidarıyla birlikte başladı. Hatırlayalım Cumhuriyet mitinglerini, "Biz Kaç Kişiyiz" tarzı hareketleri…O nedenle eski "paradigmanın çoktan iflas" ettiğinden de hiç haberdar olmadılar aslında. Oysa Türkiye'nin batısında ve doğusunda bugün ne yaşıyorsak o paradigmanın ve o iflasın mirası, AKP’yi ortaya çıkartan koşullar da buna dahil. "Ama"cılar ne karanlık 80’ler ve 90'larda bu gerçeği anlamıştı, ne de şimdi anlıyorlar.

Bu nedenle sözüm size eyyy anti-AKP'ci olmakla her fırsatta gurur duyanlara... "Ama"larınızla gittikçe AKP'ye yakınlaştığınızı hakikaten görmüyor musunuz? Hiçbir şekilde değişimi kabul etmeme konusundaki direncinizle iktidara yepyeni bir meşruiyet alanı yarattığınızın farkında değil misiniz? Nasıl ki liberal aydınlar, yok Avrupa Birliği, yok ileri demokrasi, yok yeni anayasa gibi havuçlarla yıllarca AKP'ye kol kanat gererek bu harekete büyük bir alan yarattılarsa, şimdi de çoktan çökmüş eski paradigmaya sığınan "modernistler", konu güvenlik politikaları olunca iktidara bilerek ya da bilmeyerek kalkan oluyorlar. İşte CHP, işte Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri, işte İyi Parti, işte Metin Feyzioğlu…Özetle iktidara sözde muhalif olan herkes "ama" herkes, "ama ama" diyerek bir kez daha mevcut durumun suyuna şerbet döküyor. "Ama" oluşan tabloda kimse ne olduğunu da anlamıyor, anladığını düşünenler de ilk seçimlerde "Ama İmamoğlu o kadar başarılı olmuştu, ne oldu ki şimdi" diyeceklerinin farkında değil.. "Ama" o kadar olur canım, alıştık zaten biz “amacılara.”

Şimdi sormak isterim size, AKP daha ne istesin Allah aşkına? Son günlerde olanlara bakıp iktidarlarına meşruiyet sağlayan yeni destek kitleleri kazandıklarını görüp mutluluktan ağlıyorlar olsa gerek. Bu, AKP'nin çok iyi kurguladığı bir parmak bal ile diğer cenahlardan destekçi bulma oyunu aslında. Her seferinde bu oyuna gönüllü olarak katılanlar oluyor. Katılım ne kadar farklı cephelerden olursa "karşı blok" o kadar heterojenleşiyor, AKP tabanı da o kadar konsolide oluyor. Bu nedenle “amacılar” ya yepyeni bir dünyada yaşadıklarını kabul edecek, siyasetin tüm dünyada artık farklı alanlara evrildiğinin ayrımına varacaklar ya da içten içe bu düzene “ama”larıyla meşruiyet yaratmaya devam edecekler. Üstelik siyaset bilgileri ve deneyimleri de ne yazık ki yeterli olmadığı için bunu muhtemelen farkına varmadan yapacaklar ve kendilerini hala azılı anti-AKP'li olarak tanımlamaya devam edecekler.

Not: Bu metin 2016 yılında zete.com’da yayınlanan bir yazımdan devşirilerek güncellenmiştir.


Azmi Karaveli Kimdir?

İletişim uzmanı. Galatasaray Lisesi’nin ardından Marmara Fransızca Kamu Yönetimi’ni bitirdi, aynı üniversitede Sinema-TV yüksek lisansı yaptı. 1993 yılında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı. Televizyon programcılığının yanı sıra, özel sektörde ve iletişim ajanslarında çalıştı. Kadir Has Üniversitesi’nde iletişim dersleri verdi. Hayat Bilgisi Okulu’nun kurucuları arasında yer aldı. zete.com’da yazılar yazdı. Cumhuriyet Pazar Eki’nde Yurttan Sesler bölümünü hazırladı, zaman zaman kültür sanat sayfasında yazılar kaleme aldı. 2018 yılında gazetede yaşanan gelişmeler üzerine Cumhuriyet’ten ayrıldı. Halen kurucusu olduğu ajansta iletişim danışmanlığı yaparken, bazı STK ve siyasetçilere gönüllü destek veriyor. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde doktora tezini bitirmeye çalışıyor.