YAZARLAR

Avrupa sahnesinin gösterdiği: Kral çıplak!

Toplum düzenimizi düşünürsek ergenliği hiç bitmeyen özellikle erkek çocukların yetiştirildiği bir coğrafya burası. Futbolu takip eden kalabalığın çoğunluğunu da yine aynı güruh oluşturuyor. Dolayısıyla yöneticisinden taraftarına mantalite aynı. Böyle olunca da Avrupa sahnesine çıkıp ancak "Duy sesimizi" diye bağırmak kalıyor geriye. Fakat işe yarar bir ayak sesine rastlamıyoruz kolay kolay.

UEFA organizasyonlarında sezonun ilk haftasını geride bıraktık. Dört takımla mücadele ettiğimiz alanda sadece Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray rakibinden puan almayı başardı. Beşiktaş, Trabzonspor ve Başakşehir ise maçlarını kaybetti. Roma haricinde "elit takım" kategorisinde hiçbir rakiple oynamadı kulüplerimiz. Buna rağmen sonuç ortada. Alınan tek puan, ki o maçta da gol atma başarısı gösterilemedi.

Sık sık haberlerde okuruz ya, ülke dışına ihraç edilen tarım ürünleri -domates, biber, portakal- tarımsal ilaç kalıntısının olması gereken değerden fazla çıkması üzerine geri gönderilir, hormonlu ülke futbolumuz da yurt dışından buna benzer bir şekilde iade edilir.

Kendi üretmediği bir parayı, üstelik milyon avro bazındaki servetleri dağıtan ve sonra ceremesini kamu bankaları aracılığıyla hepimize çektiren hepimizin el üstünde tuttuğu şımarık çocuklar gibi futbol kulüpleri. Onulmaz hatalar yapsalar da her zaman affedildikleri için bir türlü yetişkinliğe adım atamayan ergen çocuklar gibi. Ergenlik demişken, bu evrenin başlangıcı belli ama bitişinin ucu açıktır. Yani insan yavruları yaklaşık 13-14'lü yaşlarda ergenliği yaşamaya başlarlar ama diyelim 45 yaşına gelmiş ve hâlâ ana-babaya muhtaç, onların maddi ya da manevi desteği olmadan hayatını sürdüremiyorsa, ergenliği bitmemiştir.

Toplum düzenimizi düşünürsek ergenliği hiç bitmeyen özellikle erkek çocukların yetiştirildiği bir coğrafya burası. Futbolu takip eden kalabalığın çoğunluğunu da yine aynı güruh oluşturuyor. Dolayısıyla yöneticisinden taraftarına mantalite aynı. Böyle olunca da Avrupa sahnesine çıkıp ancak "Duy sesimizi" diye bağırmak kalıyor geriye. Fakat işe yarar bir ayak sesine rastlamıyoruz kolay kolay.

Sonuçta ana dilinde yazılmış metni okuyup anlamada dünya üzerinde geride kalmış ülkelerden birisiyiz. Akıllı telefon yenilemede ise dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alıyoruz. Kadınlara, çocuklara ve hayvanlara uygulanan şiddet ortada. 94 yaşına gelmiş ama devletin ona doğru düzgün sağlayamadığı imkanlar neticesinde hâlâ yetiştirdiği sebze-meyveleri satmak zorunda olan, sattıklarına da zabıtanın (yani devletin) el koyduğu bir coğrafyamız var.

Bütün bunların futbolla ya da ülke futbolunun durumuyla ne alakası var? Sadece futbolla değil, yaşadığımız hayatla ilgili. Futbol da bu hayatın bir parçası. Milyon avroluk bedellerin neye tekabül ettiğini kavramak için yazılan metinleri iyi okumaya; yerli-yabancı fark etmez, hiç durmayan futbolcu ve teknik direktör alım satımına dur demek için telefonları niye bu kadar sık değiştirdiğimiz üzerinde durmaya; tribünlerde aynı gökyüzü altında yaşadığımız yurttaşlarımıza cinsiyetçi, türcü küfürler savurmanın ne manaya geldiğini düşünmeye ve bu bozuk futbol düzenindeki sadece belli takımları kayıran eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için 94 yaşına gelmiş ve hâlâ çalışmak zorunda olan insanların halinden anlamaya ihtiyacımız var...

Çünkü Arjantinli teknik direktör César Luis Menotti'nin dediği gibi "Sadece futboldan anlayan, futboldan da anlamaz."