YAZARLAR

Eskişehir’de bir hayal gerçekleşti

Koleksiyoner Erol Tabanca’nın memleketi Eskişehir’de kurduğu Odunpazarı Modern Müze OMM, İstanbul dışındaki ilk önemli modern sanat müzesi. Hiç kuşkusuz mimarisi ve koleksiyonuyla OMM, içinde bulunduğu kentin simgelerinden birine dönüşecek.

Osmanlı ve geleneksel Japon mimarisi ile Odunpazarı sivil mimarisi öğelerinden esinlenerek tasarlanan Odunpazarı Modern Müzesi (OMM) açıldı.

Şehrin en eski semti Odunpazarı’na yaklaştığınızda canlı renklere boyanmış yüzlerce yıllık tarihi konaklar daha uzaktan kendini belli ediyor. Eğimli saçakları, yüksek pencereleri ile bu eski yapıların arasında bir an büyük ahşap bloklardan yapılmış bambaşka bir bina görünüyor. Kuzey ülkelerinin sakin, ahşap tasarımlarını çağrıştıran, ilk bakışta bu tarihi Anadolu mahallesinde ne aradığını anlayamayacağınız bu şaşırtıcı yapı, tabii ki bir modern sanat müzesi.

Eskişehir’deki Odunpazarı Modern Müze (OMM), sanat dünyasının uzun zamandır tamamlanmasını beklediği en özel projelerden biri. Özelliği İstanbul’un dışında, hatta üç büyük metropolün ötesinde bir Anadolu kentinde kurulmuş olması. (Bu anlamda yıllar önce Bayburt’ta kendi köyünde, sanatçı Hüsamettin Koçan’ın açtığı Baksı Müzesi neredeyse tek örnekti.) Metropollerin dışında yer alan bu küçük ama uluslararası standartlardaki müze Türkiye’de özel sanat müzelerinin ikinci dalgasında kendine açılır açılmaz özel bir yer edindi.

Eskişehirli iş adamı Erol Tabanca yerli yabancı çok sayıda modern ve çağdaş eserden oluşan büyük bir koleksiyona sahip. Tanınmış sanayicilerden biri değil ama Polimeks İnşaat’ın kurucusu olarak uzun yıllar başta Türkmenistan olmak üzere yurtdışında büyük çapta iş yapmış ve kazandığının bir kısmını da sanat koleksiyonuna yatırmış. Sanat dünyasında önemli bir koleksiyoncu, aktif bir sanatsever olarak tanınan bir isim. Hem bir mimar hem de dünya sanat ortamını iyi takip eden bir koleksiyoncu olarak müzenin içi kadar binasının da önemli olduğunu biliyor. Bu nedenle uluslararası çapta iddialı bir isimle, Japon mimar Kengo Kuma ile çalışmaya karar vermiş.

Kengo Kuma, Odunpazarı’nın tarihi dokusundan etkilenmiş. Burası için gerçekleştirdiği tasarım bir yanıyla sakin ve sade, ama bir yanıyla da epey iddialı ve farklı. Binayı kaplayan çam ağacından bloklar, müzeye sanki üst üste dizilmiş kerestelerden ibaretmiş gibi ‘hafif’ bir görünüm veriyor. Bu uçucu görüntü, binanın ışığı ve havayı içine alan akışkan bir atmosfere kavuşmasını sağlıyor. Akışkan sözcüğünü binanın içine girdiğinizde kendine has biçimlerde uzanan ahşap merdivenlerden inip salonlara doğru yürürken ve yeni ahşap konstrüksiyonu göğe doğru uzanan tam ortadaki atriumun (ya da avlu) içine girdiğinizde tam anlamıyla hissediyorsunuz. Tabii irili ufaklı salonları ve farklı yüksekliklerde, hacimlerde alanları ile OMM, küratörler için çözülmesi gereken yeni denklemler yaratıyor. Müzenin ilk sergisini hazırlayan Haldun Dostoğlu da açılışta bize bu denkleme nasıl çözümler ürettiğini anlattı.

Haldun Dostoğlu serginin adını ‘Vuslat’ koymuş. Çünkü ‘Eskişehir müzesine, koleksiyoner hayaline, eserler seyircisine kavuşuyor’ diye özetliyor. Sergide Erol Tabanca’nın 1100 eserlik koleksiyonundan 90 parça var. Bu eserleri bir hikaye oluşturacak şekilde yerleştirmemiş. ‘Buradaki hikaye koleksiyonerin kendisi, Erol Tabanca’ diye anlatıyor Haldun Dostoğlu. Bir koleksiyonerin yirmi yıl içinde geçirdiği doğal değişimi de görebileceğimizi söylüyor. Başta daha bizden, modern tanınmış sanatçıların işlerinin yer aldığı koleksiyon gittikçe güncele açılan, uluslararası, daha genç, cesur ve muhalif işlerin yer aldığı bir toplama dönüşmüş. Nitekim Erol Tabanca da basın toplantısında müzenin geleceğinden söz ederken ileride ağırlıklı olarak uluslararası ve genç sanatçıların işlerine yer vereceklerini söyledi.

Haldun Dostoğlu kimi sanatçıların birkaç işiyle yer aldığı bu sergiyi kurarken birbiriyle iletişime geçen tema, teknik ve bazen de renk, doku uyumu içinde olan eserleri bir araya getirmiş. Mesela bir duvarda geleneksel göndermeleriyle Erol Akyavaş, Tayfun Erdoğmuş, Hüsamettin Koçan yan yana, bir köşede ise teknolojinin de desteklediği görsel olarak çok güçlü videolarıyla Erdal İnci ve Universal Everything adlı kolektif baş başa izleyiciyle buluşuyor. Müzenin giriş katındaki çok yüksek ve büyük salon için Japon sanatçı Tanabe Chikuunsal seçilmiş. Tanabe buraya bambu çubuklardan büyük, etkileyici bir enstalasyon hazırlamış. (Yani özel eseri yapan sanatçısı, mimarı ile işe Japon yaratıcı gücüyle dikkat çeken bir işbirliği yaparak başlamış oldu OMM.)

Vuslat’ta Türk resminin ustaları Adnan Çoker, Ferruh Başağa, Komet, Nuri İyem, Neşe Erdok, Mehmet Güleryüz de var, günümüz resminin güçlü isimleri Canan Tolon, Taner Ceylan, Kemal Önsoy, Azade Köker ve Burcu Perçin, Ansen gibi genç ve başarılı isimler de… Rahmi Aksungur’un ahşap heykelleri de var, Guido Casaretto’nun hiper gerçekçi heykeli, Erdil Yaşaroğlu’nun Gergedan’ı ya da Gülay Semercioğlu’nun tellerle yaptığı kendine özgü o resimlerinden biri de… Evet neredeyse yüzde 90’ı Türkiyeli sanatçıların işlerinden oluşan bir sergi bu. Ama önümüzdeki dönemde yenilendikçe koleksiyondaki başka eserler de gün ışığına çıkacak, Eskişehirli izleyiciler ve bu kenti ziyarete gelenlerle buluşacak.

Odunpazarı Modern Müze, pencerelerinden eski mahalleyi, kimisi hala yıkık dökük olan binaları gördüğünüz, Türkiye’de benzeri pek az olan bir yapı. Dolayısıyla binanın kendisi de günümüzün pek çok modern müzesi gibi, içindeki eserler kadar ve bazıları için onlardan da çok ilgi çekecek bir yer. Arkasında müzeye bağlı küçük bir otel ve şık bir kafeye dönüştürülen, üç tarihi yapıyla bütünleşen müze, aşikar ki son yıllarda Türkiye’de kendini yenileme gücüylü bir efsaneye dönüşen Eskişehir’e önemli katkıda bulunacak. Kenti memleketin ve belki de dünyanın sanat haritasında bir yere yerleştirip, buranın simgelerinden birine dönüşecek. Eskişehir’in ünlü belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen de bunun farkında olmalı ki İstanbul’dan özel trenlerle gelen bini aşkın davetlinin katıldığı açılış gecesine katıldı ve gecenin yıldızlarından biri oldu.

ERDOĞAN’IN ‘VAV’I…

OMM’un açılışına katılan tek siyasetçi Yılmaz Büyükerşen değildi. Aslında müzenin öğlen saatlerinde, aralarında iş adamlarının da olduğu sınırlı bir katılımcıyla yapılan resmi açılışında kurdelayı Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kesti. Malum, Erdoğan’ın açtığı ilk özel sanat müzesi değil OMM. Daha önce İstanbul Modern’i ve başka müzeleri de açmıştı. Erdoğan’ın bu kez kendi çevresindekilerle birlikte resmi bir açılış yapıp geceye katılmaması hoş bir çözüm oldu. Ne var ki açılışa katılmak için özel trenlerle İstanbul’dan gelen bini aşkın davetlinin pek çoğunun farkına bile varmadığı bir ayrıntı, müze girişinde bir köşede sergilenen bir hat, altına ‘Erdoğan’ın eliyle yapıldığı’ yazılan ‘vav’, sanat dünyasında bir sosyal medya dalgasına neden oldu. Pek çok kişi Türkiye’yi gittikçe sert bir politik iklime ve anti demokratik uygulamalara sürükleyen iktidarın başındaki Erdoğan’ın bu şekilde müzede yer almasından rahatsız oldu. Haklı bir rahatsızlık. Özel müzelerin, sonuçta iş dünyasının dengelerinden bağımsız olamayacağını da bize hatırlatan bir durum. Ama öte yandan Odunpazarı Modern Müze için konuşacak onca güzel ve önemli şeyin bu ‘vav’ın gölgesinde kalmasına da razı olmamak gerek.

Ne de olsa siyaset geçicidir, sanat ve sanat kurumları ise bize mutluluk vermeye devam eder…