YAZARLAR

Keşmir’in kaybedeni: Masumlar ve siviller

Cammu-Keşmir’in özel statüsü kaldırıldı. Dahası, bölge dışından gelen Hint vatandaşlarının daimî olarak yerleşmesi, toprak satın alması, yerel yönetim işlerini elinde tutması ve eğitim bursları kazanmasına kapı aralandı. Özetle Cammu-Keşmir, Yeni Delhi tarafından doğrudan yönetilen bir idari bölgeye dönüştürüldü.

George, başını ellerinin arasına almış olanları düşünüyordu. Dünyaya yıkım ve acı getiren İkinci Dünya Savaşı son bulmuştu. Ama dertler bitmiyordu. Çok uzak bir diyardan isyan sesi kulaklarına çalınıyordu. Ne yapmak lazımdı? Bu bela nasıl def edilecekti? Buckingham Sarayı’nın penceresinden Londra’ya baktı uzun uzun. Londra’yı Londra yapan, “Güneş batmayan imparatorluk” tabirini almasını sağlayan toprakları düşündü. O uçsuz bucaksız sömürge imparatorluğunun incisi geldi aklına sonra. Rus Çarlığı'yla halefleri 50 yıl bu inci için savaşmıştı. Şimdi Çarlık yok, ancak “inci”de de işler yolunda değil.

Kral VI. George’u böylesine derin düşüncelere salan krallığın incisi, Hindistan’ın bağımsızlık talebiydi. 1763’ten bu yana koca imparatorluğun hammadde tedarikçisi, pazarı ve askeri gücü Hindistan, önce 1857’de isyan etmiş, ama İngiltere ne gerekiyorsa yaparak isyanı bastırmıştı. Londra için “ne yapılması gerekiyorsa yapın” emri milyonlarca sivilin katledilmesine cevaz veriyordu, öyle de oldu. 1930’larda Londra’da eğitim alan iki isim Hindistan’ın bağımsızlığı için Hindistan’a dönecek ve 1947’de son bulacak direnişe başlayacaklardı: Muhammed Ali Cinnah ve Mahatma Gandi

Hindistan’daki Müslümanlara Cinnah önderlik ederken Hindular Gandi etrafında örgütlenecektir. İki farklı toplumu temsil eden Cinnah ve Gandi bağımsızlık konusundaysa hemfikirdir. 1942’de ateşlenen bağımsızlık süreci 15 Ağustos 1947’de Hindistan ve Pakistan isimli iki bağımsız devletin ortaya çıkmasıyla başka bir noktaya evrilir. Pakistan Müslüman nüfuzun yoğun olduğu bir ülke olarak iki topraktan meydana geliyordu. Bugünkü Pakistan olan Batı Pakistan ve bugün Bangladeş (1971) olan Doğu Pakistan.

KEŞMİR SORUNU VE BÖLÜNME SÜRECİ

Pakistan ve Hindistan bağımsız olsa da iki ülke arasında çekişme bitmedi. Çatışmaların karşılık bulduğu en önemli bölgeyse Keşmir'di. 1948’de iki ülke arasında savaşa neden olan Keşmir, halkının büyük bir kısmı Müslüman bir bölgeydi.

Kronikleşecek Keşmir sorunun ilk adımı Londra’dan geldi. İngiltere, 1846’da bölgenin kontrolünü Hintli bir mihraceye vermişti. İki ülke bağımsız olduğunda da bu mihrace ailesi yönetimdeydi. Pakistan bağımsızlık sonrasında Keşmir’i almak için buraya asker sevk etse de Hindistan daha atik davrandı ve yönetimdeki mihrace Hindistan’ın Keşmir’i ilhak ettiğini duyurdu. İki ülke arasında başlayan silahlı çatışma BM’nin araya girmesiyle noktalandı. Pakistan Keşmir’den küçük bir parça aldı. BM halkın oyuna başvurulmasını talep etse de Hindistan plebisite hiç yanaşmadı. Keşmir sorunu kronikleşmeye devam ederken sürece bir de Çin dahil oldu. Müslüman ve Tibet Budistlerinin ağırlıklı olduğu Keşmir’in bir kısmı Çin kontrolüne geçirildi. Böylece Keşmir bölgesi Hindistan’ın özerk bir eyaleti olan “Cammu ve Keşmir”; Pakistan’ın filli kontrolünde olan “Azad Cammu ve Keşmir” ve Çin’in fiili kontrolünde olan “Aksai Chin” bölgelerine bölündü.

Soğuk Savaş sonrasında Pakistan destekli İslami köktenci gruplar Hindistan kontrolünde olan bölgenin bağımsızlığı için harekete geçti. Kökten İslamcılık Keşmir’de nüfuz kazandı. Hindistan ise özellikle 2000’lerde güvenlikçi politikalarla bölgeyi kontrol altına almaya çalıştı. Bugün Keşmir’de protestolara neden olan ve Keşmir’i yeniden gündemin üst sıralarına taşıyansa Hindistan’ın Cammu ve Keşmir’e dönük uygulamaya hazırlandığı yeni politika.

MODİ HÜKÜMETİNİN HİNDUTVA POLİTİKASI

Narendra Modi 2014’te Bharatiya Janata Partisi (BJP) lideri olarak seçimi kazandı. BJP sağ ve milliyetçi söylemlerin hâkim olduğu bir parti. Hindutva yani Hindu milliyetçiliğiyle Modi’nin de yakın bağları var. Modi 2014-2019’daki ilk döneminde ülkede Müslümanlara dönük milliyetçi kampanyalara ve saldırılara sessiz kaldı. İkinci dönem için yarıştığı 2019’daki seçim kampanyası boyunca ülkenin kalkınması, sınıfsal eşitsizlik gibi konular yerine Modi, Hindu-Müslüman ilişkileri ve Pakistan ile Hindistan arasındaki sorunlara bazen gerçeği çarpıtacak ölçüde milliyetçi bir belagat sundu. Modi’nin 2014’ten bu yana takip ettiği güzergahı izleyenler için Keşmir’e dönük gündemde olan değişiklik şaşırtıcı değil. Geçtiğimiz hafta Hindistan’da çıkan bir kararname Modi’nin teorisinin pratiğe geçtiğini gösterdi.

Yeni Delhi geçtiğimiz hafta Hindistan anayasasının 370'inci maddesini kaldırdı. Bu adımın hemen ertesinde Keşmir’de halk sokaklara döküldü.

Kaldırılan 370'inci madde ve 35 a fıkrası, Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Cammu-Keşmir eyaletine özel bir statü tanıyordu. Buna göre, Hindistan Parlamentosu Cammu-Keşmir’e ilişkin yalnızca savunma, dış ilişkiler ve iletişimle ilgili konularda yetki kullanabiliyordu. Diğer konular Cammu-Keşmir yönetiminin yetkisindeydi. Aynı maddenin 35 a fıkrasıysa, Cammu- Keşmir hükümetine, bölgede daimi oturum iznine sahip olma hakkının kimlere verilebileceğini saptama ve belirlenen kişilere kamu sektöründe istihdam, taşınmaz mal edinme, burs ve diğer yardım türlerinden yararlanma haklarını sağlama yetkisi tanıyordu. Yani Hindistan Cammu-Keşmir hükümetinin izni olmadan buraya yeni yerleşimci yollamıyordu. İşte söz konusu bu özerk statü bir kanun hükmünde kararnameyle iptal edildi.

YASANIN İPTALİ VE ASİMİLASYONA AÇILAN KAPI

Modi hükümetinin 370'inci maddeyi iptaliyle, Cammu-Keşmir bölgesi artık diğer Hint vatandaşlarına uygulanan yasalarla yönetilecek. Cammu-Keşmir’in özel statüsü kaldırıldı. Dahası, bölge dışından gelen Hint vatandaşlarının daimî olarak yerleşmesi, toprak satın alması, yerel yönetim işlerini elinde tutması ve eğitim bursları kazanmasına kapı aralandı. Özetle Cammu-Keşmir, Yeni Delhi tarafından doğrudan yönetilen bir idari bölgeye dönüştürüldü.

Cammu-Keşmir halkı, bu girişimin bir asimilasyon süreci olduğunu ve Modi’nin bölgeyi Hindulaştırmaya çalıştığını savunuyor. Bu nedenle sokaklarda. Halkın protestosuna karşılık Hindistan bölgeye asker sevk ediyor. Keşmir halkı sorunun bir uluslararası sorun olduğunu ve bu çerçevede çözüm bulunmasını istiyor. Hindistan ise duruma bir iç mesele olarak bakıyor. Peki bölgenin büyük güçleri durumu nasıl değerlendiriyor?

BÜYÜK GÜÇLER VE HESAPLAR: İBRE HİNDİSTAN’DAN YANA

Hindistan’ın attığı adım küresel gerilimleri de doğru okumasıyla alakalı. Çin’in Keşmir konusunda Hindistan’ı desteklemese de sessiz kalacağı özellikle Pekin’i tedirgin eden Hong Kong sorunu dikkate alındığında söylenebilir.

ABD, Asya Pasifik’te Çin ile rekabette Hindistan ile yakın ilişki kurarak zeminini güçlendirme gayretinde. ABD Başkanı Donald Trump’ın yakın dönemde Pakistan’a sorun için arabuluculuk teklif ettiği bilinse de Afganistan’da Pakistan’la Asya Pasifik’te Hindistan’la yan yana olan ABD, şimdilik soruna Hindistan’ın iç işi olarak yaklaşıyor. Hindistan’la olası bir anlaşmazlığında Keşmir konusunu gündeme getirebilir, ancak şimdi değil.

Hindistan ile yakın ilişkileri olan bir diğer ülke Rusya. Rusya, 1990’lardaki Çeçen savaşıyla akıllarda yer eden bir devlet. Azınlıklar konusunda güvenlikçi politikaları önceliyor. Hindistan’ın tamamen ABD saflarına kaymasını önlemek için Rusya ya sessiz kalacak ya da “Hindistan’ın iç meselesidir” diyecektir.

Pakistan Hindistan’a en sert tepki gösteren devlet. İslamabad Yeni Delhi ile diplomatik ilişkilerini en alt düzeye çekmeye çalışıyor. Hem Hindistan’ın hem de Pakistan’ın nükleer güç oldukları dikkate alındığında olası bir çatışma felakete gidebilir. Ancak Pakistan dışarıdan destek gelmediği sürece kendi başına bu riski almayacaktır.

Açıkça görüldüğü gibi bölgede nüfuz sahibi devletler kendi ulusal, bölgesel ve küresel öncelikleri uyarınca politika belirleyecek. Bu süreçten en fazla zarar görense Cammu-Keşmir halkı olacak. Dahası bölgedeki radikal grupların karşı eyleme geçmesi durumunda masum sivillerin hayatlarını kaybettiği acı ve göz yaşı dolu günler ufukta görünüyor.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.