YAZARLAR

Bir doğum günü partisi

Kapı açılınca o kadar çabuk uyum sağladı ki kendi doğum gününe Viktor, hangi dili konuşacağını şaşırdı halbuki sadece İspanyolca konuşuyordu. Bir yumruğunu kaldırdı, bir zafer işareti yaptı Viktor...

Konteyner burası. Çöp konteyneri. Bir sürpriz doğum günü bekleyişi bu. Biraz sonra kapı açılacak, kapı dediğim karşıdaki yer, bütünüyle, dışa doğru, üç-dört İngiliz işçi ve Viktor. Viktor Ekvadorlu bir işçi, onun doğum günü, elli yaşına giriyor bugün, eh tabii ki haberi yok, sürpriz parti, pek kimsenin çöp konteyneri içinde sürpriz doğum günü partisinin hazırlanacağını bekleyeceğini sanmıyorum, güzel olan bu sanırım, gerçi nerede yapacağız ki orada geçiyor bütün günümüz. Her şeyi parçalayıp onun içine dolduruyoruz, 7-8 metrelik geniş duvarları mesela, boydan kırıyoruz önce, kalın demir borularla vuruyoruz, çotanak diye bir ses çıkıyor, karikatür sesi ile. Oldukça rahatlatıcı geliyor başta, bence yogadan daha iyi. Yaptığımdan değil, tahmin ediyorum. Hem kime vurmak istiyorsanız ona vurduğunuzu düşünebilirsiniz, al sana faşist ilkokul müdürü -elli yıl kadar öncenin-, ihbarcı sinsi muhtelif yerler amiri, hafriyat kamyonu damperi, başkanın füzeleri, makam otomobilleri ve al sana bombardıman uçağı…

-Bir Yunan adasından dönüyorduk. Yunan gümrüksüz satış mağazasında, önümdeki adam soruyordu, “Kaç şişe içki alabiliriz” diye. “İstediğiniz kadar” dedi kadın. “Onlar değil Türkiye sınırı sorun yapar” dedim ben, “bir şişeden fazla alırsanız”, “yakalarlarsa ne yapıyorlar’ diye sordu adam, “bilmem Roboski’de uçaklarla bombaladılar”, dedim. Sonra deniz motorunda bizden oldukça uzak oturdu adam. Nedense…-

Arkadaşın elinde pasta var. Galiba bir mum yakmıştık, elli tane almaz zaten o çok küçük market pastası ama pastasız doğum günü partisi de olmaz ve mumsuz. Elimizdeki pankartta “İyi ki doğdun Viktor” yazıyor İngilizce ve İspanyolca, ben yazdım demin içeride bir yerlerde, daha önce büyük bir bilgisayar firmasının reklam pankartıydı, ilk defa işe yaradı yani, bir sürprizin en önemli tarafı oldu. Daha önce de böyle işe yarayan büyük firma reklamları gördüm, Guatemala’da gecekondu duvarı olmuştu, Brezilya’da altından kanalizasyon akan bir köprü, favelada, eskiden üstlerine pankart da asıyorduk, "Tek yol devrim" yazıyordu daha çok, iyi bir kampanya anlayışıydı bizimki çünkü hep görünen yerlere koyarlar bu reklamları, sonra bizi yakalamaya çalışıyorlardı, nedense…

İçerisi de renkli konteynerin. Fotoğrafın sağında Ukraynalı bir siyah var, siyahını Ekvator Gine’sinden alıyor, göremediğiniz bir Şilili işçi, bir Türkiyeli, elinde pasta tutan o, dışarıdaysa İngiliz işçiler ve mekan çöp konteyneri, bir de ben, elimde pankartın bir ucu. Tam dünya işçi sınıfı durumu ama eğleniyoruz doğrusu, hiçbir şey engelleyemez birleşmiş neşeyi.

Garip olan, kapı açılınca o kadar çabuk uyum sağladı ki kendi doğum gününe Viktor, hangi dili konuşacağını şaşırdı halbuki sadece İspanyolca konuşuyordu. Bir yumruğunu kaldırdı, bir zafer işareti yaptı Viktor, her tarafı dövmelerle dolu. Beş yıl Ekvador’da hapis yatmıştı, üç yıl İspanya’da, bir kamyon kasası içinde devrilince, içindeki diğer işçilerle birlikte oturum almıştı İspanya’dan, şans denilebilir buna, üç-dört işçi ölmüştü bu kazada, göçmen işçi hayatı bu ve elli yaşında bir sürpriz parti çöp konteynerinde...


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...