YAZARLAR

Barış olsun istiyor musunuz?

Tarafların birbirlerini sevmesi gerekmiyor. Tabii ki birbirlerine düşmanlar. Zaten “Barış” düşmanlar arasında yapılır. Benle niye barış yapsınlar. Ben çatışmanın tarafı değilim ki. Bu yüzden, samimi olup olmadıkları da önemli değil, masa zaten karşılıklı güç üzerinden yürüyor. Kimse kimsenin kaşına gözüne barış yapmıyor.

‘Galiba bir şeyler oluyor’ demiyorum, kesin bir şeyler oluyor. Bununla ilgili özel bir bilgi sahibi olduğum için değil, sadece bir ‘Politik Tahlil’ bu. Taraflar arasında, belli bir düzeye ulaşmış, bir görüşme trafiği var ve bunun sonuçlarını, muhtemel Eylül-Ekim ayı civarında daha açık göreceğiz bence. Bunu sadece tahmin ediyorum ve sonra kenara çekilip tırnağımı yiyerek seyrediyorum. Sanki barış denilen şey bizi hiç ilgilendirmiyor, savaş bizi hiç öldürmedi ya da her şey bu ülkede bu ‘barış’la değişmeyecekmiş gibi.

O zaman seyretmeye devam mı edelim !

Kolombiya’da FARC gerillası genel sekreteri Ricardo Tellez'le konuşurken anlatıyordu;

“Burada soru öncelikle, ‘Savaşın nasıl sona erdiğidir.’ Bunun nedeni, bir gücün diğer güç üstünde askeri olarak üstünlük kuramamasıdır. Bir ‘pat’ durumu vardı. Mümkün olan tek şey ise, karşılıklı bir diyalog oluşturmaktı. Bu durum karşısında uluslararası dostlarla birlikte harekete geçtik. Silahlı güçlerimizle de birleşik koordinasyonla hareket ettik. Çünkü FARC’la diyalog sırasında, hükümet ateşkesi kabul etmedi. Biz görüşmeleri, bombalar, askeri saldırılar, baskılar altında yaptık ama bu durumda biz 5-6 kez ateşkes ilan ederek, bir anda Kolombiya hükümetinin elinden politik inisiyatifi aldık. Böylece hükümetin bizim politikamızı bozmasına, savaşın devamına engel olduk. Birçok zaman ateşkes ilan ederek, silahsız güçlerle toplantılar yaparak, uluslararası diplomasiyi kullanarak, büyük bir etki yarattık. Bu birçok uluslararası platformda, parlamentolarda etki yarattı. Avrupa Birliği Parlamentosu, Vatikan, Başkan Obama, Latin Amerika ülkelerinin hepsi, halkları, medya bütün bunların hepsi bu sosyal adalet mücadelesinin haberlerini paylaştılar. Bu hükümetin politikasını değiştirmesini etkiledi. Ne zaman ki hükümet savaşa devam etmek istedi. O zaman biz politikayı elimize alarak, ateşkes ilan ettik, silahsız güçlerle toplantılar düzenledik, uluslararası diplomasiyi harekete geçirdik ve savaşmak isteyenin kim olduğunu teşhir ettik.”

El Salvador’un eski gerilla komutanı ve barış anlaşmasının imzacılarından Roberto Canas anlatırken;

“Biz devrim için mücadele ediyorduk ama şimdi mümkün olan bir başka biçimde mücadele etmeye devam edeceğiz. Bununla ilgili aramızda çok tartıştık. Dışarda dostlarımızla çok tartıştık, bu anlaşma için neden masaya oturduğumuzu ama bir savaş ne kadar devam edebilir? Bir halk yüzyıl savaşı sürdürebilir mi? Burada hem devlet, öldürmekle gerillanın bitmeyeceğini anladı hem biz bu pata durumu aşamadığımızı anladık.”

Aynı zamanda hem devletler hem de gerilla hareketleri için uluslararası durum, her iki tarafı da masaya oturtmaya zorluyordu. Bunu iyi ya da kötü olarak ileri sürmüyorum, bir olgu olarak vurguluyorum. Sevin ya da sevmeyin, olgular üzerinden hareket etmelisiniz.

-Bana göre, daha önce yazdığım gibi, Türkiye Cumhuriyeti daha önceki barış sürecini değerlendirseydi, şu anda sadece Ortadoğu’nun değil, Avrupa’nın en etkili ülkelerinden biri olacaktı.-

Tarafların birbirlerini sevmesi de gerekmiyor. Tabii ki birbirlerine düşmanlar. Zaten “Barış” düşmanlar arasında yapılır. Benle niye barış yapsınlar. Ben çatışmanın tarafı değilim ki. Bu yüzden, samimi olup olmadıkları da önemli değil, masa zaten karşılıklı güç üzerinden yürüyor. Kimse kimsenin kaşına gözüne barış yapmıyor.

-Ya bana neden sürekli aynı şeyi söyletiyorsunuz…-

El Salvador, FMLN komutanlarından Shefik ile konuştuğumuzda anlatıyordu. ‘Gerillanın esas dağı halktır. Onu koruyan, besleyen var eden halktır. Dolayısıyla halk bir şey istediğinde gerilla bundan ayrı bir şey yapamaz. Halk barış istediğinde gerilla barış istemiyorum diyemez.’

O zaman size soruyorum, “Barış” olsun istiyor musunuz?

Yani oturduğumuz yerden kocaman devletlerin karşılıklı çıkarları, iç ve dış odakları, iktidar kompleksleri, karakterleri filan hakkında konuşsak ne olacak konuşmasak ne olacak, eğer bu planlar ve komplolar filan, doğruysa, bunu tespit etmiş olmamız filan, kaderimizin bir burç tarafından belirlenmiş olmasından daha fazla ne kadar etkileyecektir?

Ya da devlet şunu yaptı, ABD’nin derin planları, Rusya’nın dengeleri bize yıldızlar kadar uzak değil mi ve bu yüzden, bunu konuşmak, olsa olsa burçlar kadar manalı değil mi ?

O zaman eğer barış istiyorsak, bunu doğrudan günlük hayatta örgütlemekten başka çaremiz var mıdır?

Ve “Barış” birbirleriyle savaşanlara bırakılacak kadar, sıradan bir şey mi?


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...