YAZARLAR

İki yıl mektep tatili...

Yoksul mahallelerin okul öğretmenleri artık maaşlarını alamıyorlardı. Tebeşir alacak para yoktu, okulda elektrik kesiliyordu faturası ödenemediği için. Bu yüzden sandalyeleri ve sıraları ters çevirdi öğrenciler. İki yıl sınıfları yıktılar.

Şili’de bir lise bahçesi. Üst üste, baş aşağı ve sıkıştırılmış, sıralar, sandalyeler öğrencilerin barikatı. Boykot vardı okulda, bütün liselerde. Öyle birkaç gün değil, iki yıl kadar. Oldukça işe yaradı tepetaklak sıralar. Bazı şeyleri tersine çevirmek iyi oluyor bence. Düzeni ve intizamı ters çeviriyorsunuz, mesela içinden özgürlük çıkıveriyor.

Güzel de kokar…

İçeride toplantı yapıyorlardı öğrenciler. ‘Ne yapalım’ diye kendileri karar veriyordu. Zaten bir boykot, başka türlü iki yıl sürer mi? Mutlaka makul insanlar, genellikle solcular araya girer, ‘ah çocuklar biz de yaptık zamanında ama bir yerde de bırakmak lazım’ der ve çünkü bırakmıştır bir yerde, her yerde, sarhoşluk zamanları hariç ki sarhoş olmak da kimyasal bir özgürlük duygusu değil mi, geçici ve uçucu. Makulü temizliyor içinden… - ‘Hep sarhoş gezmeli, aşkla, şiirle ya da şarapla’ diyordu Baudelaire.-

Dünyada neoliberalizm ilk defa Şili’de uygulandı. Daha adı yoktu ortada. Onlar da aynı yöntemi uyguladı. Şili’de ne varsa, kısa ama umutlu hepsini tersine çevirdiler. Sosyalist Başkan Allende’yi öldürdüler. Katil ve işkenceciydi Pinochet, bir sürü devlet başkanından daha katildi. -Demiştim zaten, bütün devletler kötüdür bazıları daha kötü, bazıları daha da kötü.- Kamulaştırılan bakır madenlerini özelleştirip patronlara verdiler, sendikaları kapattılar, halkı için patentsiz ilaç üretmek isteyen Doktor Allende’yi öldürür öldürmez ilaçları patentlere yeniden bağladılar, Mapucheleri de öldürdüler. Niye anlatıyorum ki biliyorsunuz sanırım böyle şeyleri… Şili’den…

-Kıtanın gerçek ev sahipleri Mapuchelere bir Beyaz soruyordu; ‘Neden yüzünüz hep asık’ diye. ‘Size de bir misafir gelse ve 700 yıl kadar gitmese sizin de asık olur.’ diyordu Mapuche. 950 yıllık olanları da var biliyorum, yaklaşık.

Bir ara her şeyin yanında orta öğretimi özelleştirdiler. Her lisenin kendi bütçesi vardı. Bunun manası kamu artık okullara para verip, zarar etmeyecekti. Müfredat, nizam ve intizam, sıralanmış sıralar yetmiyormuş gibi bir de onların parasını ödeyeceklerdi. Henüz çok yakın zamanlarda, bilimkurgu filmlerinde, kahramanın bileğine bağlı cihazlarla her yerde izlendiği, takip edildiği maceraları izleyeli ne kadar oluyor sanki ama şimdi cep telefonlarımızla izlenmekle kalmıyor bir de faturasını ödüyoruz. Bilimkurgu filminde bu olmuyor mesela.

-Her yere kamera konması, tanrıya şirk koşmak değil mi?-

Paralı okullar da böyle bir şeydi. Yoksul mahallelerin okul öğretmenleri artık maaşlarını alamıyorlardı. Tebeşir alacak para yoktu, okulda elektrik kesiliyordu faturası ödenemediği için. Bu yüzden sandalyeleri ve sıraları ters çevirdi öğrenciler. İki yıl sınıfları yıktılar.

İki yıl da çok ama diyorsunuz içinizden, bir de yarış atıyız ya, durmadan koş diyor biri ve not al, çabuk, çabuk olun ölüm sizi bekliyor, sarf edin başkalarının müfredatında kendinizi…

Ve hiçbir şey daha kötü olmadı iki yıl mektep tatili boyunca…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...