YAZARLAR

Hürmüz’deki sis Japonya’da mı dağılacak?

Hürmüz’deki gerilim de hesaba katıldığında Japonya’nın ev sahipliğinde yapacak G 20 son yılların en önemli zirvelerinden olacak. Trump-Xi görüşmesi ile ABD-Çin ticaret savaşı, Trump-Erdoğan görüşmesiyle S-400 ve Türkiye’nin ABD ile ilişkiler, Putin –Salman görüşmesiyle de OPEC kesinti kararı ve Rusya ve Suudi Arabistan ilişkilerinin nereye evrileceği netleşecek. Gözünüz, 28 Haziran’da başlayacak G 20’de ve liderlerde olsun.

ABD ile İran arasında son iki aydır tansiyon gittikçe yükseliyor. ABD önce İran'la Nükleer anlaşmadan tek taraflı çekildi. Bunu İran’ı kıskaca alan petrolden dolar kullanımına uzanan yaptırım silsilesi izledi. ABD’nin İran’ı kıskaca alan ikinci stratejisi müttefiklerini korumak iddiasıyla Katar başta olmak üzere Basra Körfezi’ne askeri yığınak yapması...

Geçtiğimiz hafta İran’ın ABD’ye ait bir İHA’yı sınırını ihlal ettiği gerekçesiyle vurması sonrasında ABD Başkanı Donald Trump, harekât düzenlemeyi düşündüklerini ancak askeri bir kayıp vermedikleri için bu karardan vazgeçtiklerini söyledi. Trump’ın harekât konusunu gündeme taşımasına İran cephesi “Savaş istemiyoruz ama sizden de korkmuyoruz” diyerek yanıt verdi.

Olası bir saldırı girişimine karşın Rusya, Çin, Suudi Arabistan ve İngiltere hariç Avrupa ülkeleri “sakin olalım, harekatı düşünmek bile felaket” diyerek tepki gösterdi. Pek çok uzman, İran’ın Irak’a benzemediğini, ABD’nin burada çakılması bir yana bölgeyi bilinmezliğe sürükleyeceğini ifade etti. Aman ha diyenler içerisinde enerji uzmanları da var. Enerji uzmanları “Olası bir harekat söylentisi bile Hürmüz Boğazı’nın kapanmasını tetikleyebilir ve böyle bir şey olursa, varın petrol fiyatlarını, arz darboğazını siz düşünün” dedi. Basra Körfezi’nde yer alan ülkelerin de İran’a karşı bir harekattan yana olmadığı gösterdikleri düşük profilden belli oluyor.

Körfez ülkeleri ve petrol uzmanları neden İran konusuna temkinli yaklaşıyor? Hürmüz Boğazı ile OPEC’in kesinti kararı arasında nasıl bir ilişki var? Son dönemde gündeme gelen sabotaj eylemleri neden üreticileri kara kara düşündürüyor? Körfez’de yüzler asıkken Putin neden bu kadar neşeli? Bu yazıda bu sorulara yanıt arayacağız.

HÜRMÜZ’DEN GELEN BU DUMA NEDİR?

Hürmüz Boğazı, dünya petrol arzının yüzde 20’sinin, gemiyle taşınan petrolün üçte birinin taşındığı önemli bir geçiş güzergahı. Suudi Arabistan, İran, Kuveyt, Irak, Katar gibi üreticilerin Asya Pasifik bölgesine giden petrolü buradan geçiyor.

Hürmüz Boğazı’ndan günlük 17-19 milyon varil petrol geçiyor. Ancak söz konusu bölgede 12 Mayıs’tan bu yana iki sabotaj eylemi meydana geldi. İlk saldırı 12 Mayıs’ta Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Fuceyre Limanı yakınlarında yükleme yapılan dört ticaret gemisini iş görmez hale getiren bir sabotaj meydana geldi. Söz konusu dört gemiden ikisi bir başka Körfez ülkesi olan Suudi Arabistan’a aitti, diğerleri ise BAE ve Norveç’e...

Yine aynı bölgede, 13 Haziran’da Panama bandıralı Kokuka Courageous ve Marşal Adaları bandıralı Front Altair isimli iki tanker 'şüpheli şekilde' vuruldu. Marşal Adaları bandıralı olan tanker, Japon üretimi. Nasıl bir tesadüfse söz konusu gemi, Japonya Başkanı Abe Şinto’nun İran ziyareti sırasında gerçekleşti.

Her iki saldırıda da ABD, İran’ı suçluyor. Nitekim ABD'de bu hafta İran’ın dini lideri Ali Humaney’i hedef alacak şekilde yaptırımlar genişletildi. ABD ile İran arasında gerilim sürerken, söz konusu saldırılar petrol piyasasına dönük analizleri de güncellemeyi gerektiriyor.

ÜRETİCİLERE YENİ BİR YÜK MÜ GELİYOR?

ABD ve bazı Körfez ülkeleri saldırılardan İran’ı sorumlu tutuyor, ancak İran’ın bu saldırıyı gerçekleştirmesi için hiçbir rasyonel gerekçe yok. Üstelik, bu saldırılar petrol üreticileri açısından yeni bir yük anlamına geliyor. Nedenine bakalım.

Bir üreticinin petrolünün olması kadar bunu istenen tarihte belirlenen adrese kazasız teslim etmesi de çok önemli. Dolayısıyla üretici ülkenin kendisi ve çevresinde olan gelişmeler, piyasadaki satış oranına etki ediyor. Bir örnekle açıklamak gerekirse, Libya ve Nijerya, petrol üreticisi iki ülke. Ancak her iki ülkenin de içinde bulunduğu koşullar ve istikrarsızlık alıcıların bu üreticilere yönelirken iki defa düşünmesine neden oluyor. Örneğin siz satıcı olarak bu ülkelerle petrol anlaşması yaptınız, ancak petrol size ulaşacak mı? İstenen miktar ve tarihte mi ulaşacak? Bu sorulara “evet” yanıtı verilemediğinde alternatif üreticilere yönünüzü dönmek zorunda kalabilir ya da riski göğüslemek zorunda kalabilirsiniz.

Yeniden Hürmüz Boğazı’na dönersek, bu bölge petrol üreticilerinin Asya ve Asya Pasifik piyasasında ulaşmakta kullandığı ana arter. Nitekim haziran ayında saldırıya uğrayan iki tanker, methanol ve petrokimyayı, Tayvan ve Singapur’a götürecekti. Ancak saldırı sebebiyle Tayvan ve Singapur beklediği kargodan oldu.

Enerji uzmanı Serkan Şahin’e göre bu durumun iki sonucu var: Birincisi, petrol hedge fonlarına yatırım yapan alıcılar için bu fonların maliyetinin artması. İkinci başlık üreticiler için kötü haber anlamına geliyor. Kendi tankeri olan ülkeler biraz şanslı olmasına karşın, tanker kiralayan üreticilerin sigorta masraflarında artış söz konusu olacak. Yani petrol veya yan ürünü taşıyan tankerin sağ salim belirlenen adrese ulaşması için ekstra önlem alınması (sigorta) gerekecek.

Şahin’e göre piyasa dinamikleri dikkate alındığında bu masrafı üreticiler sırtlanmak zorunda kalacak. Örneğin varil başına 1 dolarlık bir artış gelecek. İlk etapta 1 dolar kulağa küçük gelebilir. Ancak bir tankerin 2 milyon varil taşıdığını varsayarsak bu 2 milyon dolar ek masraf demek. Basra Körfezi üreticilerinin önemli bir bölümü Çin’e satış yapıyor. Çin’in ortalama alımı günlük 12-15 milyon varil düzeyinde. Yani Hürmüz’den geçecek bir tankerler üreticilerin sırtına 12-15 milyon dolar günlük ek masraf anlamına geliyor. Suudi Arabistan ve İran kendi tankerlerine sahip, maliyeti sırtlamaları daha kolay. İran yaptırımlar nedeniyle piyasada etkin değil, Suudi Arabistan bu noktada en avantajlı ülke gibi görünüyor. Ancak Irak, Kuveyt, Katar gibi ülkelerin böyle bir şansı yok.

KÜRESEL PETROL PİYASASININ GÖZÜ HÜRMÜZ'DE

Asya ve Asya Pasifik pazarı petrol üreticileri için en cazip bölge. Bölgenin ve dünyanın en önemli ekonomilerinden Çin, en büyük ithalatçı. Çin’in ithalatında Hürmüz’ü kullanan üreticiler önemli yer tutuyor. Bu üreticilerin yanında diğer önemli tedarikçisi Rusya. Rusya, Çin’e petrol aktarımını Doğu Sibirya-Pasifik Okyanusu (ESPO) boru hattı üzerinden yapıyor. Hürmüz’de gerilimin sürmesi ve üreticilerin bu saldırıların önünü alamaması durumunda Rusya’nın hem Çin hem de Asya piyasasındaki payı artacak.

Hürmüz’ün üreticilerine gelecek ek petrol maliyetinin nasıl eritileceği de üreticiler açısından ayrı bir sorun başlığı. Kesinti gibi önlemlerle fiyatları belirli bir seviyede tutmaya çalışan üreticiler OPEC üyeleri, son durum karşısında ne yapacak henüz net bir yanıt vermek güç.

HÜRMÜZ’DE SABOTAJ: OPEC İLE RUSYA’NIN YOLLARI AYRILIYOR MU?

OPEC ile OPEC dışı bazı üreticiler 2016’dan bu yana OPEC+ formülü uyarınca birlikte hareket etmek için bir araya geliyor. OPEC+’ın katılımcılarından biri dünyadaki en önemli üreticilerden Rusya. Rusya, OPEC ile yaptığı görüşmeler uyarınca kesinti kararını beraber alıyor. Ancak Temmuz’da belli olması beklenen yeni kesinti konusunda Suudi Arabistan ile Rusya henüz “uzlaştık “demedi. Rusya kaynakları taraflar arasında uzlaşma olduğunu ifade etse de net karar, Japonya’da bir araya gelecek olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Suudi Arabistan Veliaht prensi Muhammed bin Salman görüşmesinde verilecek.

Rusya, piyasada talepte azalma olduğunu, bütçesini petrol fiyatını 40 dolar olacak şekilde düzenlediğini ifade ediyor. Bu koşullar uyarınca yeni bir kesintiye sıcak bakmıyor. Hele ki Venezuela ve İran’ın yaptırımlar nedeniyle üretimlerinin düştüğü dikkat alındığında aslında piyasada zaten kesinti var. Bu da Rusya’nın elini güçlendiren unsurlardan. Son olarak Hürmüz’deki durum dikkate alındığında Körfez ülkelerinin Asya pazarına ulaşma maliyeti artacakken piyasada payını artırmak isteyen Rusya neden kesintiye gitsin? Tam tersi üretimi artırması gerekir ki payı artsın. Buna karşı Rusya için OPEC ve Suudi Arabistan yalnızca ekonomik açıdan değil, politik açıdan da önemli. Bu nedenle Putin’in politik çıkarlar uyarınca kesintiyi kabul etme ihtimali var. Ancak Suudi Arabistan’ın Rusya’ya yatırım, Rusya enerji şirketleriyle iş birliği gibi konularda kesenin ağzını açması da gerekecek. Yani Muhammed Salman’ın Japonya’da Rusya’ya cazip ekonomik ve politik sözler vermesi gerekiyor, zira muhatabı hem müzakerede usta hem de kesintiye karşı çıkmak için güçlü gerekçeleri var.

Hürmüz’deki gerilim de hesaba katıldığında Japonya’nın ev sahipliğinde yapacak G 20 son yılların en önemli zirvelerinden olacak. Trump-Xi görüşmesi ile ABD-Çin ticaret savaşı, Trump-Erdoğan görüşmesiyle S-400 ve Türkiye’nin ABD ile ilişkiler, Putin –Salman görüşmesiyle de OPEC kesinti kararı ve Rusya ve Suudi Arabistan ilişkilerinin nereye evrileceği netleşecek. Gözünüz, 28 Haziran’da başlayacak G 20’de ve liderlerde olsun.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.