YAZARLAR

Tek kişinin mutlu olduğu sistem çöktü

Bugün aynı zamanda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin birinci yıl dönümü. Bir yılda gelinen yer neresi? Ülkede mutlu tek kişi var, üstelik bu kişi ne sistemin iki mimarı Erdoğan ve Bahçeli ne de sistemle bir bağı olan bir başka isim.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir yaşında. Adı böyle uzun yazılıyor ama aslında “başkanlık” sistemi diye okumak gerekiyor. Her şey, başkanlık içindi. Selahattin Demirtaş ve siyasal yoldaşları, her kademeden sayısız HDP’li, “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği için hapiste. İktidar, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Gel seni başkan yapalım” davetine koşa koşa gidip sistemi değiştirdi. Geçen yaz 24 Haziran’da sistemin işlemeye başladığı ilk oylama yapıldı. Bir yıl önce Erdoğan ve Bahçeli çok mutluydu.

Peki sonuç? Bir yılda ne oldu?

Sistem hiç çalışmadı, çünkü aslında sistem falan yoktu. “Hükümet” dedikleri, sadece herkese bağıran İçişleri Bakanı ile “Bakın burası çok önemli” diyen Hazine Bakanı'ndan ibaret göründü. Cumhurbaşkanı zaten cumhurbaşkanıydı. Hasılı, bozmak kolaydı bozdunuz. Yapmak zordu, yapamadınız. Özetin özeti: Son bir yıla bakınca sistemden mutlu olan tek kişi var. Tek kişinin mutluluğu için sistem mi değişir? Üstelik o tek kişinin iktidarla hiçbir ilgisi de yok, çünkü mutlu olan başkan olan kişi değil, Doğu Perinçek.

Yeni sistemde biraz olsun mutlu olabilmek için, kaybedilen seçimi yeniletmeye kadar götürdü işi iktidar. Onun da sonucu bu akşam çıktı ortaya: Kemal Can’ın enfes deyimiyle, bir seçim yenilgisi almışlardı sadece, onu hezimete çevirdiler. Başbakanlık, TBMM Başkanlığı ve bakanlık yapmış bir ismi iki seçimi peş peşe kaybetmiş bir hırslı karakter olarak tarihe gömme pahasına üstelik.

Bu gece, gelecek için umutlu olmayı sağlayan çok önemli bir sonuç da içeriyor. Hayır, Ekrem İmamoğlu ve ekibinin, CHP’nin başarılı ve enerjik performansı değil sadece söz konusu olan. Kürt seçmenin ve partisi HDP’nin kararlı davranışı da değil mesele. Hepsinin de çok önemli payı var sonuçta kuşkusuz. Ama en önemlisi şu: Bu seçim sadece siyasal bir seçim değildi. Aynı zamanda adaletle ile ilgili bir boyut taşıyordu, yani hukuki bir yanı da vardı. 31 Mart’ta hem iyi kötü işleyen son hukuk yapısı, YSK darp edilmiş, hem de Ekrem İmamoğlu’nun hakkı açıkça, alenen, hakaretler eşliğinde yenmişti. Bu seçimin sonucu, sırf iktidarı elde tutmak için işletilen kasti adaletsizlik uygulamalarının seçmenin çoğunluğu tarafından öyle her zaman ve kolay kolay kabul edilemeyeceğini ortaya koymuş oldu.

E tebrikler İstanbul.