YAZARLAR

Kafkasya’dan ‘haşhaşin’ çıkarmak!

Kafkasya’da haklar kısıldıkça ve özerkliğin içeriği boşaldıkça etnik kimlikler etrafında tepkisel bir buluşma yaşanıyor. Onlarca yıllık tecrübeye dayalı federatif akıldaki gerilemeye ve diğer halkların varlık alanını daraltacak şekilde ‘Rus ulusu yaratma’ çabalarına bağlı olarak Moskova korktuğu şeyi kendi elleriyle öne çekiyor. 

Rusya güvenlik ve istihbarat şebekesi ‘siloviki’nin üstünü çizdiği kişi ya da kurumlarla baş etme yöntemleri ‘hata’ veriyor. Silmek istedikleri figürleri uyuşturucu ile ilişkilendirmenin ötesinde daha zekice yöntemler bulamamaları hayal kırıklığı!

Nükte bir yana Kafkasya’da sivil toplum çalışmalarında hayli aktif olan isimlerden Martin Koçesoko’nun arabasında da ‘uyuşturucu’ buldular! 7 Haziran’dan beri Nalçik’te tutuklu. Tanıyanların sıkı sıkıya kefil oldu birisi. Polis uyuşturucu bulmak istediğinde dünyanın en mazbut insanında da mutlaka bulur! Terörist ilan edilecek adamın zulasından mutlaka silah çıkar! Bulan el, koyan eldir. Meduza’ya Kafkasya ve Rusya’nın yolsuz yöneticileri hakkında yazan İvan Golunov da bir anda uyuşturucu satıcısı oluverdi; 6 Haziran’da Moskova’da tutuklandı, dün de ev hapsine alındı. Çeçenya’da insan hakları eylemcisi Oyub Titiyev ise 2018’de marihuana bulundurmaktan içeri alınmıştı. Otoriteye dokunan herkes ‘haşhaşin’!

Bu tür tuzaklar hassas toplumsal süreçlerle ilintili olduğundan çerçevesi bireylerin mağduriyetini aşıyor. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik’ten görüştüğüm herkesin ortak kanaati; Koçesoko’nun başına gelenler onun ve başkanlığını yaptığı Çerkes sivil örgütü Xabze’nin yürüttüğü çalışmaların yarattığı rahatsızlıkların bir neticesi. Anlaşılan Koçesoko çalışmalarını federal düzeye taşıyınca radara girmiş. 24-26 Mayıs’ta Moskova’da federal sistemdeki arızaların konuşulduğu bir konferansa katılmış. Bunun üzerine silovikinin adamları, Koçesoko’nun köyü Kulkujin’e gidip ailesini, “Başına bir şey gelmeden oğlunuzu zapt edin” diye tehdit etmiş. Köyün ileri gelenleri durumu Kabardey-Balkar Başkanı Kazbek Kokov’a iletmiş. Kokov yanıt vermemiş. Bu tür baskı mekanizmaları zaten aile ziyaretleriyle başlıyor. Bunlar, ardından yaşanacak insani faciaların işaret fişeğidir. Ziyaret sonrası sosyal medyada dolaştırılan bir yazıda üç gazeteciyle birlikte Koçesoko ‘yabancı kuruluşlarla ilişkili olmak’ ve ‘uyuşturucu kullanmakla’ suçlanmış. Sonra da trafik kontrolünde uyuşturucu kumpası.

Martin Koçesoko 8 Haziran günü gözaltına alındı.

Şimdi Koçesoko’nun önünde, “Suçunu itiraf et, basitleştirilmiş af prosedüründen yararlan” teklifi duruyor. Belki işkenceyle bir itirafname gelecek. Korkulan bu. Bilindik bir itibarsızlaştırma, susturma ve uyuşturma ameliyesi. Diğer aktivistlere de gözdağı. Dağıstan’ın başkenti Mahaçkale’de Koçesoko ve Golunov’a destek için açıklama yapan Avukat Arsen Magomedov ve Naş Gorod (Bizim Şehrimiz) derneğinden Murat Monapov da gözaltına alındı. Kremlin’e bağlı İnsan Hakları Konseyi’nden Aleksandr Brod devreye girme sözü vermiş, bakalım ne olacak?

***

Xabze ve Zhegu gibi dernekler ne yapıyor da bu itibarsızlaştırma operasyonlarına maruz kalıyor? Çarlık Rusya’sının savaş-soykırım-sürgün döngüsüyle ele geçirdiği Kafkasya’daki cumhuriyetler, SSCB döneminde verilmiş, 1990 sonrası da bazı değişikliklerle birlikte korunmuş kültürel ve siyasal statülerini Vladimir Putin’le kaybetmeye başladı. 2000’lerden itibaren merkezileştirme politikasıyla özerk cumhuriyetlerde halkın oyuyla cumhurbaşkanı seçme hakkı kaldırıldı. Atanan başkanların üzerine bir de bölge valisi geldi. Federal anayasaya 'uyum' adı altında özerkliğin teminatı yerel yasalar budandı. Cumhuriyet parlamentoları notere dönüştü. Gümrük gibi özerk kurumlar federallere devredildi.

Ve son olarak “Rusça hepimize yeter” parolasıyla anadilde eğitim hakkının altı oyuldu. 19 Temmuz 2018’de Duma’da kabul edilen yasayla 35 resmi dilden 34’ünde (yani Rusça dışındakilerde) anadilde eğitim seçmeli derse dönüştürüldü. Çerkes dil dersi haftada 4 saatten iki saate indirildi. 2000’e kadar ilk dört yıl tüm dersler anadilde veriliyordu. Sonra bu zorunluluk Çerkesçe sadece Çerkeslere zorunlu dil dersi olarak okutuldu. Şimdi bu da seçmeli hale geldi ve bu konuda karar okul idaresine bırakıldı. Bu uygulama tüm yerel diller için geçerli. (Kabardey-Balkar’da Rusça, Çerkesçe (Adıgece) ve Balkarca resmi dil.)

Çerkesler bunu ‘anadilin ölüm fermanı’ ve ‘kültürel soykırım’ olarak görüyor. Bunun yanı sıra kültürel özerkliğin vazgeçilmezleri folklor ve müzik topluluklarına devlet desteği de kesiliyor.

Bu kötü gidişata karşı sivil toplum teyakkuzda. Budanan haklar milliyetçi duyguları uyandırıyor. Dil ile ilgili taleplerin dışında 2020’deki nüfus sayımı öncesinde üç cumhuriyette Adıge, Çerkes ve Kabardey olarak kayda geçirilmiş Çerkeslerin ‘Çerkes’ (Adıge) olarak kaydedilmesi yönünde bir kampanya yürütülüyor. Bu dernekler de bunun öncülüğünü yapıyor. Bu kampanyayı ‘Çerkesya kurulsun’ diye idealize edenler de var. Kimileri bu çabaları sadece ortak alfabe ve tek etnik tanımla sınırlayıp coğrafi-siyasi birlik tartışmalarından uzak duruyor.

İşte bu noktalarda Rusya Federasyonu’nun bölünme sendromunu besleyen komplocu refleksler devreye giriyor. Halbuki bu halkları Rusya çatısı altında tutan en önemli faktör anadilin korunması dahil özerklik statüsü. Merkezin korkularını haklı çıkartacak bir toplumsal ivme ya da potansiyelden söz edilemez.

***

2014 Soçi Kış Olimpiyat Oyunları’nın Kafkasya’nın düştüğü son cephe olan Kbaada’da (Krasnaya Polyana) oynanması Çerkes diasporasında soykırımın tanınması yönünde kampanyaları tetiklemişti. Gürcistan da 2008’deki savaşın intikamını almak için soykırımı tanıyan ilk ülke olmuştu. O zamandan beri Rusya’nın Çerkes dosyasına yaklaşımı epey histerik. Çerkeslerin anavatanlarına ilgisini azaltmak için Kafkasya’ya dönüş yapmış insanları kriminalize etme girişimleri yaşanıyor. Sözgelimi 1993’te anavatanına dönüş yapan Muammer Canıdemir’in 20 yıldır taşıdığı Rusya pasaportu geçerli neden olmadan 2018’de elinden alındı.

Yine 2017’de Kabardey-Balkar’a yerleşen Tarık Topçu’nun 23 Haziran 2018’de aldığı oturum izni 40 gün sonra FSB’ye el yazısıyla giden bir ihbar mektubu üzerine iptal edildi. Topçu geri dönüş konusunda aktif bir isim. Karar Moskova’da yüksek mahkemede bozuldu. Yerel mahkeme 4 Haziran 2019’da oturumu tekrar iptal etti. Birinci iptal kararında terörle mücadele kanununa atıf vardı. Ancak terör suçlamasıyla ilgili Topçu hakkında hiçbir soruşturma açılmış değil. Avukatların bu yöndeki itirazları üzerine ikinci iptalde başka bir gerekçe bulundu: “Toplumsal gerilime neden olmak.”

Ortada ne kanıt var ne de somut gerekçe. Bu tür davalara has garabet çok; duruşmalar ilgili kişiye kapalı, doğrudan savunma alınmıyor. Mektubun içeriği 'devlet sırrı' diye paylaşılmıyor. Avukatları dosyanın içeriğini müvekkiliyle konuşamıyor.

Anavatana dönüşle ilgili nükseden tartışmalara Rusya’nın dolaylı olarak verdiği yanıt bu: “Dedelerinizi sürünceye kadar ne savaşlar verdik, dönmek için hiç heveslenmeyin.”

Sanki insanlar dönmek için Rus elçiliklerine akın ediyormuş gibi. Yok böyle bir şey. SSCB dağılıp güya kapılar açıldığından beri bütün Kuzey Kafkasya’ya dönenlerin sayısı 5 bini geçmiyor. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Adıgey Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Krasnodar Kray ve (Kıyıboyu) Şapsugh bölgesinde yaşayan Çerkes sayısı 2010 sayımına göre 720 bin civarında. Buna karşın diasporada Çerkes nüfusu 3-3.5 milyonun üzerinde. Dönenler hiçbir deneyi değiştirmeye kafi değil. Adıgey Vatandaş İşleri Komitesi’ne göre Türkiye, Ürdün, Suriye, Kosova ve İsrail’den bu cumhuriyete dönmüş Çerkeslerin sayısı 2 bin. Zhegu derneğine göre Kabardey-Balkar’a dönüş yapanlar bin 800 kişi. Karaçey-Çerkes’e gelenler de Adıge Khase’nin rakamlarıyla sadece 37.

Rusya ülke nüfusundaki düşüşe çare olarak eski SSCB topraklarındaki Rusları döndürmek için 1999’da “tarihsel olarak Rusya topraklarına bağlı insanları vatandaş olarak kabul eden” bir yasa çıkarmıştı. Ancak bu yasa 19’uncu yüzyılda sürülmüş Çerkesler için kesinlikle uygulanmıyor. Üstelik diasporadan bazı kişilere Rusya’ya giriş yasağı konuldu.

***

Kafkasya’da haklar kısıldıkça ve özerkliğin içeriği boşaldıkça etnik kimlikler etrafında tepkisel bir buluşma yaşanıyor. Onlarca yıllık tecrübeye dayalı federatif akıldaki gerilemeye ve diğer halkların varlık alanını daraltacak şekilde ‘Rus ulusu yaratma’ çabalarına bağlı olarak Moskova korktuğu şeyi kendi elleriyle öne çekiyor. Kültür, dil ve geri dönüş ile ilgili talepler terörle ilişkilendirildiğinde bu coğrafya işte o zaman Rusya’nın korktuğu gibi bir yumuşak karına dönüşür. Halbuki Rusya tersi bir süreci başarıyla işletecek potansiyele, birikime ve akla sahip. Bu coğrafya 2000’lerde İslamcı yükseliş ve buna karşı acımasız bir savaşla ağır bedeller ödedi. Bir de bunun milliyetçi versiyonu herkes için felaket olur.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.