YAZARLAR

Bizim milletvekillerinin evi neden 16 metrekare değil?

İsveç'te milletvekillerinin evi 16 metrekare imiş. Ne anladım bu milletvekilliğinden. Şöyle kabara kabara bir iktidar taslayamıyorsam, kayyım tuvaletinden küçük bir yere tıkıyorlarsa beni, ne işe yarar vekillik. Başbakan dışında hiç kimsenin, makam arabası yokmuş. Meclis başkanı, 'Biz meclisiz, taksi durağı mıyız, neden herkesin makam arabası olsun' diyor. Ah be canım abim. Korkulur sizden.

Bir BBC haberi. İsveç'te milletvekillerinin evi 16 metrekare imiş. Her şey dahil, yatak odası, banyo, mutfak, çalışma masası, ne bileyim elbise dolabı, kravat çekmecesi, kağıtlar-kürekler için birkaç çekmece daha muhtemel ve neyse, işte hepsi dahil 16 metrekare…

Hani ülke ufak da yer yok filan da değil. Tokyo olsa anlarım, I tipi oteller de var, F tipinin tam budanmış hali, genişçe bir çekmece genişliğinde, yatıp çıkıyorsun ama İsveç 450.295 km² genişliğinde bir ülke ve nüfus sadece 10 milyon. Yani fersah fersah 1001 odalı saraylar inşa edilebilir ve ekonomi de sağlam yani atlastan yelkenleri bile olur kloş etek vari dökümlü dökümlü ve kayyım tuvaletleri vesaire…

Ama yok, milletvekili lojmanı sadece 16 metrekare imiş.

Cimri adamlar diyicem sorun çıkacak sonra bir vize işinde, hasisler belki, biraz…

Eğer ailesiyle oturuyorsa daha büyük ev veriyorlar ki bu da bir 16 metrekare daha demek ama eşi bu sefer kiranın yarısını ödüyor. Ne anladım bu işten. İsveç devletinin itibarı kalmamış bence. Yoksa 16 metrekarenin neresine sığar itibar yahu!

-İsviçre çakısı olsa sığmaz, hani iç içe geçer, çakı bıçağı, tirbişon da vardır mantarın birazını kendisine saklar ve zaten İsviçre çakısı bu İsveç değil. Yani sığmaz size kesin söyleyim ben.-

İşin kötüsü, bir devlet, böyle de olabiliyor demek ki diye devlet sevesi geliyor insanın, Allah korusun.

-O kadar da değil tabii ki-

Halbuki bizim itibarımız öyle mi ‘Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın’ hali. Neyin en büyüğü varsa bizim olmalı.

Kompleks mesela, en büyüğü bizde kesin.

Ev sadece kalacak bir yer değil tabii ki bir prestij durumu. Bu Viranşehir’de yoksullarla birlikte kerpiç ev yaparken daha iyi çarptı yüzümüze. 90-100 ve 120 metrekarelik evler önermiştik, katılanlar ‘hani demokratik mimari idi, biz karar veriyorduk hocam’ deyip 140 metrekareye çıkarmışlardı evleri. Bu hepimiz için daha çok emek, onlar için daha fazla tavan kirişi direği mesela ya da kapı pencere masrafı demekti ve sonra yer silmek evde. 140 metrekare sil sil bitmez.

Fakat en azından milletvekili değillerdi ve millete neydi yani.

-O zamanlar bana, biraz Viranşehir’in dışında bir ev göstermişlerdi. 450 metrekareydi ev. ‘Ne ev değil mi hocam’ diye. Brikettendi ev ve önüne 4 metreye 4 metre bir çardak yapmışlardı. Sıcaktan uyuyamadıklarından orada yatıyordu, ev sakinleri.-

Bu yüzden 16 metrekare İsveç milletvekili evlerinin kendisi de ‘prestij’ gibi sembolik bir nitelik taşıyor tabii ki. Yani ‘ülkede söz sahibi olabilirsin ama ayrıcalık sahibi değilsin’e getiriyorlar. Ne anladım bu milletvekilliğinden. Şöyle kabara kabara bir iktidar taslayamıyorsam, kayyım tuvaletinden küçük bir yere tıkıyorlarsa beni, ne işe yarar vekillik. Annem ‘herkesin evi var senin hiçbir şeyin yok oğlum’ der yine. Bu yüzden İsveç’te vekil olmamaya karar verdim. Ne kadar ısrar ederlerse etsinler, yok.

‘Eh tabii adamların maaşları Euro, alıyorlar milletvekili maaşlarını, kim 16 metrekare evde oturur’ diyorsanız, kazın ayağı ya da maaşları mı desem o da öyle değil. Milletvekili maaşı asgari ücretin, maksimum iki katı olabiliyor.

Zaten anlamıyorum madem koca koca komisyonlar, asgari ücretleri belirleyip, bu maaşla 4 kişilik bir aile geçinir diyorsa, neden milletvekili maaşları asgari ücretten çok? İştah açan bir şey mi milletvekilliği?

Millet adına mı homini gırtlak?

-Güney Kore’de solcu işçi sendikalarının, konfederasyonlarının birleşerek meclise soktuğu 15 parlamenter, aldıkları bütün maaşı kendi partilerine, siyasal harekete veriyorlar, ancak ihtiyaçları kadarı onlardan alıyorlardı. Bunu HDP’li, TİP’li arkadaşlara öneririm. ‘Eh biz yeminle borç harç içindeyiz’ diyebilirler ama politik etkisi sanıldığından çok daha fazladır. Nasıl olsa hepimiz borç harç içindeyiz fark etmiyor zaten-

Yeniden İsveç meclisine gelirsek, başbakan dışında hiç kimsenin, makam arabası yokmuş. Meclis başkanı, biz meclisiz, taksi durağı mıyız, neden herkesin makam arabası olsun diyor. Ah be canım abim. Korkulur sizden. Bizse Haliç’e, küffarın çektiği zinciri, İBB makam arabalarıyla, yağlı kazıklar üstünde, yürütmüş, bir belediyenin afakanıyız ki bırakın evi, her bir makam arabası 16 metrekare…

Hadi şimdi evlerinize, insanı çileden çıkarmayın. 4 çarpı 4 evlermiş. Hadi hadi dağılın, ‘Hanimiş İsveç devleti’ demesi geliyor insanın.


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...