YAZARLAR

Filistin için son çıkış

Bu anlaşma hayata geçerse Filistinliler davalarını sonsuza dek unutabilirler. Kabul edilmemesi halinde ise özellikle örgütlerin daha da marjinalleşmesi ve bu örgütler üzerinden devam eden bölge aktörlerinin mücadelesinin daha da kızışacağı öngörülebilir.

15 Mayıs “Nekba” yani “büyük felaketin” yıl dönümüydü. Filistinliler her yıl 15 Mayıs Nekba gününde gösteriler düzenliyor ve “geri dönüş haklarının” verilmesini istiyor. Bu yıl da Nekba gününde gösteriler düzenlendi. Bu yılki Nekba Filistinlilerin son Nekba günü mü olacak? Zira son dakikada bir erteleme olmazsa ABD yönetimi “yüzyılın anlaşmasını” uygulamaya sokmak için harekete geçmeye hazırlanıyor.

“Anlaşma” tarafların onayını gerektirir ve bundan sonra anlaşma olur ama ABD yönetimi Filistinlilerin onayını almaya gerek duymadan ve İsrailli yetkililer ile hazırladığı her halinden belli olan plana “anlaşma” nitelendirmesini yapmış. Plan özetle iki devlet kurulmasını öngörüyor ancak aslında Filistinlilere “büyük devlet içinde o devlete bağlı bir küçük devletçik” veriyor. Yani Filistinlilere içeride belediye ya da özerklik düzeyinde bir oluşum öneriliyor. Özerklik düzeyinde olsa bile bu “özerklik” İsrail devleti tarafından kendilerine tanınmış olacağı için Filistinliler kendilerine bu hakkı tanıyanın ve “asıl olanın” İsrail olduğunu kabul etmeye zorlanıyor.

Filistin tarafınca kabul edilmesi zaten beklenmeyen “anlaşmanın” uygulanması 1948’de İsrail devletinin kurulması ve yüz binlerce Filistinlinin kendi topraklarından çıkarılmasını anlatan “Nekba”dan sonra, muhtemelen Filistinlilerin başına gelecek en büyük felaket olabilir ve Filistinliler bu kez sonsuza dek geri dönüş hakkını ortadan kaldıracak bir süreç ile karşı karşıya kalabilirler.

Zira bazı Arap ülkelerinden de onay alındığını düşündüren ABD-İsrail planı Filistinlileri “kendi topraklarını ellerinden alan bir otoriteye / devlete / oluşuma karşı savaşanlar olmaktan” çıkarıyor, İsrail devleti içinde “sade vatandaş” konumuna getiriyor. Bundan sonrası basit: Devlet otoritesi (İsrail yönetimi) kendi yasalarına uymayan, huzursuzluk yaratan, (izinsiz?) gösteri yapan Filistinlileri derdest edecek. Üstelik bunu bizatihi Filistinlilerin kendisine yaptıracak, çünkü plan Filistinlilerden oluşan bir polis gücü kurulmasını öngörüyor. Planın bu kısmında gelecekte rahatsızlık yaşanmaması için önlemler de düşünülmüş. Hamas ve İslami Cihad gibi İsrail’e karşı savaşan Filistinli örgütler silah bırakacak. Bu maddenin bu örgütler ile birlikte bu örgütleri enstürman olarak kullanan / destekleyen İran, Suriye gibi ülkeleri de hedeflediği düşünülebilir. Bu iki örgütün silah bırakması diğer yandan Hizbullah’a da darbe olacak.

Filistinli silahlı örgütlerin silahlarını teslim etmeleri kendilerini feshetmeleri demek. Bu nedenle Hamas ve İslami Cihad'ın planı kabul etmeye yanaşması beklenmiyor. Filistin otoritesi cenahından yapılan açıklamalarda da planın kabul edilmeyeceği vurgulanıyor.

Hamas ve İslami Cihad’ın anlaşmayı kabul etmemesi yeni bir mücadelenin başlamasına da sebep olabilir. Bu iki örgüt, planı onaylayan Arap ülkeleri de dahil birçok aktör tarafından daha da marjinalleştirilmeye çalışılacak. İran ise elindeki önemli kozlardan birini kaybetmemek için bu iki örgüte daha da yüklenecek. Diğer yandan bu iki örgütün etkin olduğu Gazze bu kez “anlaşmayı reddederek Filistin halkının çıkarlarını engellemek suçlaması” başlığı altında hedef haline getirilebilir ve bu kez çok ağır şekilde (belki de ABD’nin doğrudan destek vereceği şekilde) bombalanabilir.

İki devlet deniliyor ancak bu “devletlerden” biri olan Filistin’in bir orduya sahip olma hakkı yok. Bu durumda sadece polis ve zabıta teşkilatlarına sahip olacakları şartlarda, “asıl ülkede” yasa dışı bir faaliyette bulunanlar “asıl devletin” ordusu tarafından cezalandırılabilecek.

Aynı planın bir başka maddesi bilim kurgu filmlerindeki sahneleri hatırlatıyor: Filistinlilerin yaşadığı iki bölge (Batı Şeria ve Gazze) arasında ulaşım “İsrail topraklarına ayak basılmadan” yapılacak. Bu da 30 metre yüksekliğinde bir otoyol - köprü ile sağlanacak. Böylece Filistinliler daha da izole edilmiş ve iki sınıflı bir toplum yaratılmış olacak. Zaten var olan bu durum resmileştikten sonra Filistinlilere yapılan “vebalı” muamelesi daha da belirginleşecek.

Kudüs yeni devletin de başkenti olacak ancak Kudüs Belediyesi İsrail devletine bağlı olacak. Burada yaşayan Araplar yeni devletin vatandaşı olacak, bu durumda Filistinliler çöplerin zamanında toplanabilmesi için gösteri yapma hakkına dahi sahip olabilirler!

Planda havuç ve sopa maddesi de var. ABD, AB ve bölge aktörleri (Arap ülkeleri) yeni devlete mali yardımda bulunacaklar. Kabul etmeyene sadece “enayi” gözü ile bakılmayacak halihazırda yapılanlar da dahil bütün yardımlar kesilecek. ABD anlaşmanın Filistinlilerce onaylanmaması halinde muhtemelen Filistin’e yardım eden ülkeleri de yaptırımla tehdit edecektir. Böylece Filistinliler “açlıkla” terbiye edilip yola getirilecekler.

ABD’nin önerisi şimdiden Filistinlileri (muhtemelen daha önce hiç olmadığı kadar) öfkelendirdiği gibi tartışmaları da şiddetlendirmiş görünüyor. The Jarusalem Post bir haberinde Hamas ve İslami Cihad yetkilileri ile Knesset’teki Filistinli milletvekillerinin anlaşmanın reddedilmesi yönünde yaptıkları sert açıklamalara yer vermiş.

Nekba gününde konuşma yapan Hamas yetkililerinden Fethi Hammad “gidin işinize, sizin Kudüs’te Tel Aviv’de, Hayfa’da yeriniz yok, sizi katledip sileceğimiz gün yaklaşıyor” dedikten sonra “Filistinlerin zafer ve ‘Siyonist düşmanı’ kendilerine ait topraklardan söküp atmaya doğru yürüyüşünün devam ettiğini” söylüyor. Hammad Nekba gününde binlerce Filistinlinin “İsrail sınırında Trump’ın planını reddettiklerini haykırmak için toplandığını da söylüyor.

İslami Cihad’tan Nekba Günü sebebiyle yapılan açıklamada ise “İslami Cihad’ın denizden (Akdeniz) nehre (Ürdün nehri) kadar olan bölgede bütün Filistin'in kurtarılması için savaşmaya devam edeceği” belirtiliyor.

Trump’ın planını reddettiklerini vurgulayan Filistin Başbakanı Muhammed Ştayeh ise Ramallah’taki gösteride yaptığı konuşmada “Filistinlilerin, geri dönüş hakkı, Kudüs’ün başkenti olduğu bağımsız bir Filistin ve İsrail işgalinin bitmesi” çağrısında bulunmayan hiçbir ABD önerisini kabul etmeyeceklerini söylüyor.

ABD’nin önerisini desteklemeyen Yahudi vekiller de var. Ofer Cassif “kılıç tehdidi altında yaşamak istemeyen, barış ve ortaklığı savunan herkes devletin (İsrail) kurulduğu zaman yapılan haksızlığı kabul etmeli” diyor.

Ancak bir başka Knesset üyesi Uzi Dayan aynı fikirde değil. Dayan şöyle diyor: 71 yıl geçti ve sizin için hiçbir şey değişmedi. Biz 2048’e giderken siz (Filistinliler) 1948’e takılıp kaldınız, biz Ay’a uzay gemisi gönderiyoruz, siz Gazze sınırından yanıcı (patlayıcı) balonlar gönderiyorsunuz, (asıl) Nekba sizin düşünce ve davranışlarınızdır.

“Yüzyılın anlaşması” hayata geçirilmeye çalışılacak mı, Filistin tarafında Abbas yönetimi ya da Hamas ve İslami Cihad’ın tepkisinin yanında Filistin halkının tepkisi nasıl olacak zaman gösterir. Kesin olan tek şey var: (Neredeyse imkansız ama) Bu anlaşma hayata geçerse Filistinliler davalarını sonsuza dek unutabilirler. Kabul edilmemesi halinde ise özellikle örgütlerin daha da marjinalleşmesi ve bu örgütler üzerinden devam eden bölge aktörlerinin mücadelesinin daha da kızışacağı öngörülebilir. Zira her dönüm noktası gelişmede biraz daha avantaj kaybetmesine rağmen mücadelesine devam eden Filistinliler de bu planın ya da bu plana gösterecekleri tepkinin “son çıkış” olduğunu görüyorlar.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.