YAZARLAR

Yeni Medya sanatı meseleleri: İnsanın yeni gündemi

Bu görkemli dijital işler sanata, günümüz dünyasına ve geleceğimize dair neler söylüyor? Yeni sorulara alan açıyor mu? Yoksa içinde bulunması hoş bir dijital akvaryumda mı geziyoruz?

Yeni Medya sanatının tarihini 1960’lara kadar götürebiliyoruz. Ancak alanın meseleleri Türkiye’de bir süredir tartışılıyor. Video, dijital sanat, internet sanatı, post-internet sanatı gibi meselelerde halen gerilerdeyiz. Son dönemdeyse hem Borusan Contemporary’deki sergilerle hem de Refik Anadol’un işlerinin popülerleşmesiyle bu konuya ilgi duyulduğu muhakkak.

.

Ancak ana akımdaki (ya da popüler alandaki) yeni medya işlerine dair sanatçı ve akademisyen Kerem Ozan Bayraktar’ın post.’ta yayınlanan 'Yeni Medya mı, Formalist Pornografi mi?' başlıklı yazısını burada anmakta fayda var. “Sorun, Yeni Medya diye bize sunulan tüm ‘görsel şölenlerin’ aslında hortlamış bir formalizm olması. Burada özellikle ‘veri görselleştirmeleri’ başı çekiyor. Çeşitli veriler, başka birtakım şeylere dönüşüyor, zaten bu sanatın doğasında hep var olan durum; tuhaf olan şey ise kendimi hep İstanbul Akvaryum’da gibi hissetmem,” diyor yazısının başında Bayraktar. Devamında da Yeni Medya sanatının anti-formalist bir görüşün üzerinde temellendiğini vurgulayıp günümüzdeki çalışmaların çelişkilerine vurgu yapıyor.

Bayraktar’ın yazısından yola çıkıp şu sıralar görebileceğimiz bir sergiye göz atalım. Işın Önol ve Livia Alexander’ın küratörlüğünü yaptığı Akbank Sanat’ta yer alan İnsanın Yeni Gündemi sergisi adını ve ilhamını bu aralar ülkemizde de kitapları pek popüler olan Yuval Noah Harari’nin Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi kitabından alıyor. Harari’nin insanlığın geleceğine dair düşünceleri yeni teknolojiler ve dijital geleceğimiz bakımından ilgi çekici öngörüler sunuyor. Böyle bir meselenin sanatın ilgi alanına girmemesi de beklenemezdi.

Serginin küratör metninde yer alan ifadeler şunlar: “Yeni teknolojilerin desteğiyle katılıma ve oyuna davet eden, dijital alanın izleyiciyi içine alan tasavvur olanaklarını kullanarak üretilen işler, tüm araçlarıyla besin zincirinin en üst halkasına oturmuş olan ve dünyaya hükmeden insanın, istikrarlı sosyal sistemler inşa etmek, kendi türü ve diğer türlerle küresel çevre içinde bir arada var olmanın sürdürülebilir koşullarını oluşturabilmek konusundaki sarih yetersizliklerini de ele alıyor.”

.

Sergide Alex Verhaest’in interaktif video yerleştirmesi Atıl Zamanlar, Larissa Sansour’un Gelecekte En İyi Porselenden Yemek Yediler videosu, Lawrence Lek’in beş kanallı Açık Dünya Video Oyunu, Marshmallow Laser Feast’in Bir Hayvanın Gözünden isimli çok kanallı video çalışması, Refik Anadol’un yapay zeka ve algoritmaları verilerinden yola çıkan Saklı Mekandan Anılar çalışmaları ve teamLab’in Geçici Hayat isimli dijital çalışması yer alıyor.

Bu çalışmaların hepsi de sinemanın, videonun, dijital sanatın olanaklarını arayan, izleyiciyle ve verilerle interaktif bir ilişki kurmaya çalışan işler. Ancak Bayraktar’ın makalesinde yönelttiği "Yeni Medya mı, Formalist Pornografi mi?" sorusu bu işlere bakarken zihinlerde dolaşıyor. Bu görkemli dijital işler sanata, günümüz dünyasına ve geleceğimize dair neler söylüyor? Yeni sorulara alan açıyor mu? Yoksa içinde bulunması hoş bir dijital akvaryumda mı geziyoruz?

Bu noktada sergide yer alan Gaëtan Robillard’ın Dalganın İzinde isimli video çalışmasını ayrı tutmakta fayda var. Bir adanın ve çevresindeki dalgaların topografisi üzerinden form, mekan, yükseklik, alan kavramlarını inceleyen video yeni medya işlerinde eksikliğini hissettiğimiz düşünsel boyutu taşıyor. Bayraktar bahsettiğim yazısında yeni medya sanatının kavramsal sanatla olan bağına vurgu yapıyor. Robillard’ın çalışması da işte bu kavramsal gücü arkasına alıyor.

Güncel sanat alanı popülerleştikçe eğlence sektörüyle bağları daha da kuvvetleniyor. Bu noktada yeni medya sanatı da bu “entertainment” heyecanının önemli bir aktörü oluyor. Çünkü Yeni Medya işlerinin büyük bir kısmı izleyici deneyimini ön plana çıkararak geniş izleyici kitlelerini kendine çekebiliyor. Ancak burada Yeni Medya sanatının kavramsal alt yapısının nasıl öne çıkarılacağı, birkaç kişinin dışında pek kimsenin umurunda değil gibi. Bir sergi mekanından Instagram’a ne kadar çok fotoğraf atılırsa serginin o kadar başarılı sayıldığı bir dönemdeyiz ne de olsa.