YAZARLAR

Size dokunmadı mı?

Erdoğan’ın kızgın demiri soğutma ve musafahalaşma lafları tedavüldeyken Gebze’de beyaz yemenili kadınlara şiddet uygulayan ve o şiddeti kameraya kaydeden iki memurun görüntüsü yayıldı ortalığa. O kadınları iten el, o kadınların kafasına inen cop kızgın demir değilse ne?

Dokundular. Durmadan, pervasızca, kamera eşliğinde. Görüntü çok dokunaklıydı.

Gebze’deyiz. Ceza ve tutukevi önünde. İçerde, açlık grevinde insanlar var. Dışarıda onların yakınları. Bir grup kadın. İçerdekilerin annesi, ablası, kız kardeşi, eşi… binlerce kişinin yürüttüğü, Leyla Güven başta milletvekillerinin de içinde olduğu bir eylem. İçerdeki oğullarının, kardeşlerinin, kocalarının halini merak ediyorlar. Kaygılılar. Acılılar. Çare arıyorlar. Bir yerden bir ses gelsin, bir yerde bir şey olsun da kara haberler gelmesin istiyorlar.

Kadınlara gidin denilmiş, burada durmayın. Beyaz yemenili kadınlar. Etraf polis dolu. Sıra sıra. Her tedbir alınmış yani. Onlar da gidiyor. Arkasında bir iki kişi var. Polis. Biri elinde kamera ile çekim yapıyor. “Gözüm üstünüzde” diyor. Devletin gözü. “Hepiniz kayıttasınız.” Uzun, kesintisiz, kırpılmayan bir göz, kamera. Biri elinde cop, vuruyor. İtiyor. Tek eliyle itiyor. İki eliyle savuruyor. Vuruyor. Sürüyor yani. Bellediği hedefe sürmek için, dokunuyor. Kamera, gözüm üstünüzde diyor. El, elim üstünüzde diyor. Elimin altındasınız. Ben üstün elim, kuralsız, ölçüsüz, kimsenin durduramayacağı el. Kimseden korkusu olmayan el. Dokunuyor, durmadan. Korkutmak istiyor. Korkuyor belki de. Kadınlarınsa korkuya ilgisi yok, onlar korkmuyor, çare arıyor. Çarenin üstlerine inen copta olmadığını biliyor. Sadece dönüp bakıyor arada. Benim derdim senin copundan, kininden büyük.

VURMA, DÖVME, EZME, BASMA, DEĞNEK, SOPA

Dokunmak önemli. Çok önemli. Kim kime dokunur?

Dokunmak. Kelimenin kökünü bize kadar getiren en eski kaynak Zemahşeri’nin Mukaddimetü'l-Edeb’i. Oradaki bilgiye göre “tokı-” dövme, vurma anlamına geliyor, -ın, -n ekiyle tokın, bugün için ses değişimiyle “dokun” ve mastar hali dokunmak. Aynı sözlükteki gibi vuruyor, dövüyor. Durmuyor da hiç. Kendinden, yaptığından emin. O kadar emin ki bir de çekiyor.

Tok, “vurma, dövme, ezme, basma, değnek, sopa” anlamlarına da geliyor. Sert bir eylem, tok. Sert, demek ki tehlikeli. Vurduğunda sonuçlara yol açar, “dokunduğu”nu değiştirir, dönüştürür, ezer. Şiddet eylemi yani. O yüzden herkes herkese, herkes her şeye “dokunmamalı”dır.

BIÇAK ÇALMAK, YAZI YAZMAK!

Dahası var; Nişanyan sözlüğüne göre “doku/mak: Dövmek, vurmak, bıçak çalmak, taşa yazı yazmak.”

Bıçak çalmak var yani işin içinde, taşa yazı yazmak, demek taşı deşmek, taşı çizmek var işin içinde. Dokunduğun taş değil de bedense bedeni deşmek, bedeni çizmek. Bedene yazıyor, eliyle ve copuyla, beden açık sayfa gibi. Çaresiz. Sessiz. Çaresiz. Çaresiz bedene bıçak çalıyor, “yazı yazıyor”, iz bırakıyor, izini bırakıyor, vuruyor, dövüyor, yani dokunuyor.

Dokunma! Diyecek kimse yok. Kamera eşliğinde yaptığına göre, “Dokun, vur, yaz, çiz, ez” diyecek çok kişi olduğunu düşünüyor. Düşünmese, biz göremezdeki o görüntüleri.

RENCİDE ETMEK

“Dokunma”nın etimolojisi için Nişanyan’ın aktardığı anlamlardan biri çok dikkat çekici: “Rencide etmek.” Dokunan, rencide eder, rencide edendir.

Dokunulmuş, dövülmüş, ezilmiş, rencide edilmiş olanın hali insana, bize “dokunur”, bizi döver, bize dokunur, bizi ezer, bizi rencide eder.

Sert bir eylem olan “tok-umak” dokunmak’a da dönüşür. Dokunmak, bir derde, bir yüreğe, bir kalbe, bir duyguya dokunmakta olduğu gibi çok yumuşak görünse de kök sert. Değnek var içinde, sopa var, ezme, basma var. O sert eylem, o sert dokunma, bize, içimize, insana dokunur. Şiddet ruhiyata dönüşür. Dövülmüş, ezilmiş, vurulmuşun hali bize “dokunuyor”sa içimizde o dokunma şiddetini algılayan bir meleke, bir tür ahlaki makam oluşmuş demektir, vicdan. Dokunmuyorsa oluşmamıştır. Vicdansızızdır. Yakın dönemde bir “psipokat” tanımı görmüştüm, başkasının acısını duymayan değil, o acıyla ilgilenmeyen, acıyı önemsemeyen. Duyar veya duymaz ama ilgilenmez, umurunda değildir. Ona bir şey dokunmaz. O ama her şeye, herkese dokunabilir.

MUSAFAHALAŞMA KAPSAMINDA OLMAYANLAR

“Toka” var bir de, el sıkışma. Musafahalaşma. Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söyledi: “Seçim tartışmalarını geride bırakarak ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir.”

Kızgın demir, pervasız cop değilse ne? Acılı kadınlara vuran, iten, savuran el, kızgın demir değil mi? Cumhurbaşkanının lafı dolaşımdayken ortaya saçılan o görüntü, fizik olarak karşılaştığı şiddete bir şeye yapma imkânı olmayan kadınlara vurmanın, dokunmanın “asıl gündem”in bir parçası olduğunu mu söylüyor bize? “Tokalaşma” birileri için yürürlüğe girecek belki, ama “tokınma”, dokunma, vurma birileri için hep yürürlükte kalacak. Razı mıyız? Şiddetlerini kameraya çekenler, “razısınız tabii” diyor herkese.

Hiç mi dokunmadı o görüntüler kimseye? O cop, kafamıza, kalbimize inen kızgın demir değilse ne?

Notlar:

1- Dokunmak kelimesinin etimolojisi için yararlandığım kısa ama hayli yoğun bir yazı için:

http://www.keyfiyetmahfili.com/2018/07/turkceye-dokunmak/

2- Nişanyan için:

https://www.nisanyansozluk.com/?k=dokunmak

3- Erdoğan iki gündür “yumuşak” algılanması istediğini mesajlar veriyor, işte o mesajlar.

https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2019/04/19/erdogan-secim-geride-kaldi-kucaklasma-zamani/

4- Sezgin Tanrıkulu, Gürsel Tekin ve Mahmut Tanal’dan başka tepki görmedim. Yazı bu sabah çıktıktan sonra İYİ Parti TBMM Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan coplamadan rahatsız olduğunu açıkladı. Demek AK Partili kimsenin itirazı yok.

https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2019/04/19/analara-bu-muamele-yapilamaz-hesabi-agirdir/

5- Kocaeli Valiliği'nden yapılan açıklama ise şöyle:

Kocaeli Valiliği'nden Gebze'deki anneler darp açıklaması: Gösteri izinsizdiKocaeli Valiliği'nden Gebze'deki anneler darp açıklaması: Gösteri izinsizdi