YAZARLAR

Gastronominin dibi

Maalesef görgüsüzlük, zevksizlik ve kalitesizlik ülkemizde her konuda olduğu gibi yemek konularında da doğru sanılmaya iyice başladı. Bunu başka türlü açıklamanın imkanı yok. Et tokatlamak ile başlayan bu süreç, öyle hallere geldi ki, ben gerçekten her seferinde önüme düşen video ve fotoğraflara şaşırıp kalıyorum.

Efendim malum bugün seçim günü, yasaklarıyla birlikte geliyor. Geçen senenin kampanyaları benim için kolaydı, millet kıraathanelerinde tatar börekleri falan derken verecek çok tarif vardı. Şimdi olsa olsa İstanbul için imambayıldı tarifi verilirdi, ama patlıcanın da mevsimi değil, o yüzden bugün müsaadenizle ülke olarak girdiğimiz gastronomi çukurunu biraz daha irdeleyelim bakalım.

Maalesef görgüsüzlük, zevksizlik ve kalitesizlik ülkemizde her konuda olduğu gibi yemek konularında da doğru sanılmaya iyice başladı. Bunu başka türlü açıklamanın imkanı yok. Et tokatlamak ile başlayan bu süreç, öyle hallere geldi ki, ben gerçekten her seferinde önüme düşen video ve fotoğraflara şaşırıp kalıyorum.

Nusret’in etlere yaptıkları ile büyük şöhret yakalaması, türlü cin fikirli arkadaşı da benzer hareketler yapmaya itti. Ne yazık ki bu hareketler de izleyici anlamında karşılık buluyor ki, sayıları ve bu tür mekanların müşterileri giderek artıyor.

Yağda kızartılmış hamurun üzerine muhtemelen içeriğini okusanız arkanıza bakmadan kaçacağınız çeşit çeşit soslar boca eden lokmacının önünde kuyruk olmasının başka izahı yok mesela.

Elimizdeki akıllı telefonlara tutsak hayatlarımızda (bu yazıyı da bir akıllı telefonda yazdığımı itiraf ediyorum şu an) görsellik en büyük pazarlama aracı haline geldi. Videoların pazarlamanın en büyük erdemi haline geldiği bu yolculukta, yukarıda bahsettiğim lokma sosları gibi kazandıran formüller belli. Ya akışkan bir şeyler olacak, bunların en yaygınları elbette çikolata sosları veya cheddar olduğu iddia edilen bir takım şeyler (o sosların peynirle ilgisi yok, uzak durun) ya biraz şiddet pornografisine öykünecek, etler tokatlanacak, tencereler fırlatılacak ya da bir çeşitlilik görgüsüzlüğü yaşanacak, lahmacun içine döner ve adana kebabı koyulup dürülecek, mekanda bulunan tüm yemekler bir tabağa tıkıştırılacak, daha neler neler.

Bütün bunlar maalesef takipçi ve müşteri bulmaya yaradığı için, pilavın üzerine künefe koyup suratından yapaylık akarak onu yiyen adamlar daha da çoğalacak.

Oysa bizim gibi yemek kültürü yüksek bir geçmişe sahip bir ülkede, bu böyle olmayabilirdi. Kendimizi lezzetler açısından geliştirerek öne çıkmaya çalışabilirdik. Ama her konuda olduğu gibi kısa yoldan zengin olma çabası yeme içme sektöründe de kendi lümpenlerini yarattı, bu arada bunların bazıları gerçekte zengin de oldu, o yüzden bizler buna maruz kalmaya devam edeceğiz.

Gastronomi çukurlarından uzak durduğunuz bir hafta diliyorum.


Evren Aybars Kimdir?

1978'de Ankara'da doğdu. Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi ve ODTÜ Makina Mühendisliği'nde okuduktan sonra iş hayatına atıldı. Çalışırken aynı zamanda çocukluk yıllarından beri merakı olan yemek yapma konusunda da kendini geliştirmeye başladı. Bir blog sayfası ile başlayan yemek tarifleri macerası, 2014'te Özge'yle evlendikten sonra evinde çekimlerini yaptığı 10 Numara Mutfak adlı Youtube kanalı ve Radikal gazetesinde gastronomi yazıları ile devam etti. 2015 yılında Uğur Deniz'in babası oldu. 2016 yılından bu yana da Gazete Duvar da gastronomi yazılarına ve bir yandan da makina mühendisi olarak kariyerine devam etmektedir.