YAZARLAR

Kürt anasını görmesin koalisyonu

Seçimin asıl konusu belli oldu: Kürt. İstihbarat listeleri yayınlanıyor, politikacılar “normal Kürt” ve “anormal Kürt” ayrımı yapıyor. GBT denilen kurumlaşmış hukuksuzluk şantaj olarak öne sürülüyor. Laf lafı açarken, nutuk nutka eklenirken neredeyse “Kürtler Kürdistan’a” sloganı atılacak. Şimdilik sadece Sezai Temelli’ye gösterildi o ikametgâh.

Aslına bakarsak yerel seçim var. “Yer”i yönetecek kişiler seçiliyor, belde, ilçe, il. İstanbul, Andırın, Kars, Alanya, Rize, Bodrum, Pötürge, Bor, Nusaybin, Vize… Hangi yerin ne derdi var, kim ne derman öneriyor, nerede kimler ne yapacak, konuşulan bu değil.

İktidar, 2010’dan beri her seçimi Erdoğan figürü etrafında ve bir ya da iki sert kavga konusu başlık altında yürütüyor. Oğul Bush’un dünyaya ilan ve armağan ettiği çatışma stratejisiyle: “Ya bizden yanasın ya düşmansın/teröristsin.”

SEÇİMİN ANA BAŞLIĞI: KÜRT

Bu seçimde resmi başlık “beka”, yok Beka vadisi değil, iktidarın bekası. Varlık yokluk kavgası. Var kalmak için yok etme kavgası. Kuralsızlaşmış kökten rekabet. Bol tehditli şantajlı (hapis, kayyım vs) lafların yanı sıra özel bir başlık var: Erdoğan hakkında konuştu, Bahçeli konuştu, Akşener konuştu, Özahseki konuştu. Başlık, “Kürt.” ve “Kürdistan.”

Habertürk’ten Kübra Par, Özhaseki’ye soruyor: “Bu seçimde HDP tabanının oyları ve Kürt seçmen çok konuşuluyor. Ankara’da Kürt seçmen ne yapar, size oy verir mi?

El cevap: “Elbette ki PKK gibi eli kanlı, lanet bir örgütün oylarını istemem. Ancak, Ankara’da yaşayan tüm Kürt kardeşlerimizin oylarına talibim, çünkü onlar masum insanlar, normal vatandaşlar.

Özhaseki’ye inanırsak, “PKK oyu” diye bir oy var! Bir de, “Ankara’da yaşayan” ve “masum insanlar, normal vatandaşlar” olan Kürtler. Normal vatandaşlar? Demek anormali de var?

ŞEREF BORSASI

Özhaseki’den önce Devlet Bahçeli bir iki gün arayla aynı “seçmen” hakkında konuştu:

Kürtçe konuşan kardeşlerimizin alayının oyuna talibiz. Çünkü onlar bizim kardeşimiz. Onların içerisinde HDP'li çok az sayıda insan vardır.

Ne olmuş nasıl olmuşsa o “az sayıda” HDP’li, Meclis’e MHP’den daha çok milletvekili yollamış ama kurcalamak saçma, Bahçeli matematiğiyle kim baş edebilmiş?

Bahçeli’de “normal”in yerini “Kürtçe konuşan” alıyor “anormal” ise HDP’li. Kürtçe konuşanlar içinde HDP’li çok az olduğuna göre, HDP’nin aldığı 6 milyon oy kimden geldi sormak gerekir mi? Retoriğiyle matematiği özgünlük konusunda yarışan Bahçeli’ye sorsak bile cevap için bir dekoder gerekir. Neyse. Bahçeli, bu cümlenin bir benzerini daha sonra da kurdu:

"Kürt kökenli kardeşlerimiz bu hain planları alt üst eder, zilleti reddeder, PKK'nın siyasi aparatı HDP'ye şamarı indirir."

"Hiç kimse İstanbul'daki 3 milyon şerefli Kürt kökenli kardeşimin üzerine plan yapmasın..."

Bunlar tespit mi, dua mı, talimat mı, tehdit mi anlamak zor. Aynı ikilik burada da var: bir yanda şerefliler, öte yanda HDP’liler. Şeref borsasının bu milliyetçi kurdu, tabii ki “şerefi şarta bağlayacak: HDP’ye oy vermemek. Verenler, “normal” olmayanlar, “masum” olmayanlar… Meral Akşener, Iğdır adayını geri çekerken, aynı ikiliği kuvvetle vurguluyordu, “Iğdır’ı HDP alırsa sorumlusu biz değiliz” gibilerinden. “HDP bir şey almasın” ya da “Kürt anasını görmesin” koalisyonuna göz kırpıyor Akşener. Malum, Kürt anasını görecekse de cezaevinde görecek, orada Kürtçe de serbest üstelik.

MÜJDE, KÜRDİSTAN VAR! AMA UZAKTA

Cezaevinde Kürtçe, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “oy isteme” tespitlerinden biri. Müthiş özgürlük. Kürtçe cezaevinde, Kürdistan Irak’ın kuzeyinde! Daha önce Mesut Barzani’yi ağırlarken “Kürdistan” kelimesini telaffuz ettiği için “bölücülük”le suçlanan Erdoğan, şimdi HDP eş genel başkanı Sezai Temelli’ye ikamet adresi olarak Kürdistan’ı gösterdi. “Defol git.” Gerçi küçük ortağı Bahçeli cezaevinde de olsa Kürtçeye, Irak’ta da olsa “Kürdistan”a razı mıdır bilinmez ama biz “güldür güldür şov” mantığına sığınarak iyi tarafından bakalım: Erdoğan Kürdistan’ı tanıdı!

Neyse. Burada, Sezai Temelli’ye özel öfkeyi not edelim, aşağıda (bu yazının yarınki bölümünde) Alper Taş’a yönelik özel öfkeyi anlamaya çalışırken işe yarayacak.

AMİRAL GEMİSİNDEKİ HABER

Nutuklar sürerken bir de (sözde) haber (özde istihbarat notu) çıktı. Hürriyet gazetesinde. “Millet ittifakı”nı hedef alıyor gibiydi ilk bakışta. Başlık: “CHP Saadet ve İYİ parti’nin PKK ile bağlantılı adayları.”

Uzun mu uzun bir liste, Erdoğan 340 kişi olduğunu söyledi. İnsan rahatlıyor tabi, istihbarat hiç boş durmuyor, hep bizi koruyor. Ne yazıyor notlarda? Kimi tutuklu kalmış bir süre, kimi gözaltına alınmış. Niye ceza almamışlar? Orası yok. Kimi “örgüt” adına ya da işbirliğinde işler yapmış. Niye soruşturulmamışlar? Orası yok. Kimi HDP ve BDP “organizesi”ndeki etkinliklere katılmışlar. Yasal parti “organizesi”ne katılmak suç mu? Sonradan Erdoğan’ın habere dayanarak söylediği sözlere bakarsak fena suç. Yine Süleyman Soylu’nun öfkesine bakarsak öyle suç ki devlet niye uyumuş anlamak mümkün değil.

MEFTUNE Mİ YEDİ TIRŞIK MI?

Başka “suç”lar da var: Kiminin kardeşi, kiminin yeğeni, kiminin başka akrabası “örgüt faaliyetleri”nde bulunmuş. Suçun şahsiliği? Bu “normal” şahıslar için geçerli, “Kürt” normal bir şahıs değildir, “suç”lardan toplu olarak sorumludur.

Ama özellikle biri var ki galiba hepsinden çok çok daha büyük bir suç işlemiş: “Hakkari Yüksekova DTP’nin düzenlemiş olduğu yemekli toplantıya davet edildiği şeklinde bilgiler elde edilmiştir.

Nasıl ama! Yemeğe davet edilse bile istihbaratın gözünden kaçmaz. Peki yemeğe gitmiş mi? İstihbarat o kadarını izlememiş. Ne yemiş? Ona hiç bakmamış. Halbuki tirşik yediyse başka, meftune yediyse başka olması ejder meyvesi yediyse bambaşka. Bir kişiyi suçlamak için kanunda suçun yazılı olması gerekir tabii ama “Kürt” normal bir şahıs değildir, yemeğe davet edilmesi bile suçtur, kaldı ki yesin.

NORMAL BİR ÜLKEDE…

“Normal” bir hukukta bu listeyi yayınlamak suçtur. Normal bir hukukta devlet yetkililerinin böyle bir listeye dayanarak öfkelenmeleri normaldir, ama listede adı olanlara değil, listeyi yayınlayanlara ve oluşturanlara. Fakat biz “listedeki bilgileri dikkate almayan” YSK’ya öfkelenildiğini duyduk gördük ve listedeki kişileri seçim heyetlerine alan partilere.

Listedekiler Kürt. O halde özet: Kürt varsa kanunilik yoktur. Kürt varsa suçun şahsiliği yoktur. Kürt varsa masumiyet karinesi yoktur. Kürt varsa lekelenmeme hakkı yoktur. Kürt varsa (iktidara muti olanlar hariç) seçime girme hakkı yoktur. Hele hele “CHP ve Saadet” listelerinden, zinhar.

Devam edeceğim, yarın: Seçim hukuku çökerken… Seçmene şantaj… Alper Taş’a ve Sezai Temelli’ye öfkenin sebebi ne? Kürdistan neresi? Bu GBT neyin nesi? Kürtlerin statüsü…