YAZARLAR

Solcu olmanın onuru

İnsan, -insan dedim- her katliamda, ‘Solcu olmak onurlu bir şey’ diye düşünüyor. Çünkü Filistin’de katledilen, Filistinliler için mücadele edenlerdi onlar ve aynı zamanda bombalanan Sinogogda hayatını yitiren Yahudilerin katillerini lanetliyenler de. Bosna’da soykırıma uğrayan Müslümanların yanında oldular ama hemen ardından NATO uçaklarıyla havadan vurulan Sırp siviller için gözyaşı döktüler.

Sevgisiz faşistlere bir soru: Yeni Zelanda katliamının, 16 Mart katliamından ne farkı var? İkisinin de yapıldığı gün olarak yakın olduğu için bu soruyu soruyorum. 1 Mayıs katliamı diye de sorabilirim bu soruyu ya da 101 kişinin öldüğü 10 Ekim Ankara tren garı katliamı ve benzerleri diye de. Çünkü geneli hedef alan her eylem, ayrımsız faşizmdir.

Sadece öldürme üzerine değil bu dediğim, "Siyahlar tembel, Suriyeliler kirli, Alman kadınları ahlaksız, Türkler ırkçıdır" dediğinizde de böyledir.

16 Mart katliamında kullanılan silah ve bombaların markası ve cinsi farklıdır herhalde. Belki markaları bile aynıdır. İstikrarlı bir sektör çünkü silah üretimi. Kesin bildiğim, sosyal medya gibi bir şey olmadığından eski katliamcılar, eğer yakalanırlarsa bir şekilde cezaevinde en imtiyazlı şekilde kalıp, ancak çıktıklarında katil severlerin ilgilerine mahzar olabiliyorlardı. Şimdikiler ise anında istediklerine kavuşuyorlar. Yani düşmanların nefreti, yandaşlarının açık ya da gizli telaşlı sevinç hali ama her durumda mutlaka istedikleri bir ilgi seli.

Bu yabancılaşmış dünyada bir katilin bundan başka istediği ne olabilir ki?

İnsan, -insan dedim- her katliamda, ‘Solcu olmak onurlu bir şey’ diye düşünüyor. Çünkü Filistin’de katledilen, Filistinliler için mücadele edenlerdi onlar ve aynı zamanda bombalanan Sinogogda hayatını yitiren Yahudilerin katillerini lanetliyenler de. Bosna’da soykırıma uğrayan Müslümanların yanında oldular ama hemen ardından NATO uçaklarıyla havadan vurulan Sırp siviller için gözyaşı döktüler. Hem de sahte devlet adamı üzgün suratı değildi bu. Resmi söylemleriyle ile iki yüzlü, çok güzel anlatan bir kelime ile riyakar, daha da ötesi hilekar ve sağına soluna ‘ama’lar serpiltilmiş açıklamalar gibi değil, hakikat ve hatta fazlası, belki de zararlı bir vicdanla, katliamları, cinayetleri, haksızlıkları protesto ettiler.

Bu yüzden bir yandan İslam faşizmi tarafından öldürülen Ezidileri savunurken aynı zamanda cinayet işlediği açık ve belli olan, ne bileyim 21 kişiyi öldüren, bunu kabul eden, hatta savunan bir katilin, devlet tarafından organize, kurumsal bir cinayetle, aynı şekilde idam edilmesine de karşı çıktığı için, onurlu bir şey.

Geçen hafta, Yeni Zelanda’da katledilenlerin anısına, maçın başında saygı duruşu yapılan bir NBA- Amerikan Basketbol Ligi karşılaşması sırasında aklıma geldi bütün bu yazdıklarım. Eğer bir ülkenin, bir iktidarının baş yardımcı aparatlarından biri olsaydım, iki yüzlü vicdanımın, uyduruk ve her ölüm karşısında kifayetsiz kelimelerle bir katliamı şartlı, ön koşullu olarak kınasaydım, herkesi bir yana bırakın bunu kendime nasıl anlatabilirdim?

Bu yüzden solcu olmak tehlikeli belki ama her zaman onurlu bir şey.

Çok şükür dedirtiyor insana ve iyi ki siz oradasınız, biz burada…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...