YAZARLAR

Hadi geçmiş olsun, lig bitti!

Fenerbahçe maçında televizyonda yorum yapanların çoğu Başakşehir'in puan kaybedeceğini ileri sürüyorlardı. Fakat bu görüşü temellendiremiyorlardı. Çünkü bu bir 'temenni' idi. Futbol yayınlarından para kazanan hiç kimse Başakşehir'in şampiyon olmasını istemez. Çünkü kitlesi yoktur, reytingi yoktur, tirajı yoktur.

Hemen söyleyeyim, böyle ülkeye böyle şampiyon yakışırdı, nihayet olacak. Başakşehir'in Fenerbahçe ağlarına gönderdiği ikinci gole sarı-lacivertliler kadar, belki de daha fazla üzüldü Galatasaraylılar. Belki de bugüne kadar rakibinin yediği her golde mutlu olan Galatasaraylıların büyük çoğunluğu o golle birlikte Fenerbahçelilerin üzüntüsüne ortak oldu. Belki de birlikte batmanın üzüntüsü olacak bu...

Ülkede öyle adaletsiz ve kötü yönetilen bir futbol dünyası var ki, bundan nasiplendiği sürece kimse ses etmedi maalesef. Şampiyonlar Ligi'nden geleceği hayal edilen daha büyük milyon eurolar için önceden dökülen milyon eurolar artık çevrilemeyecek kadar büyük bir borç kamburu oldu. Beşiktaş'ın baş aşağı gidişindeki en temel sebep olan kötü ve bağımlı ekonomik yapıyı görmezden gelip işi sadece Şenol Güneş-Fikret Orman gerginliği ya da Güneş'in kafa karışıklığına indirgeyenler çok yanıldı.

En büyük yanılgıyı ise büyük başarı için en çok parayı döken Galatasaray yaşadı. Devre arasında yapılan transferlere ödenen paralar, şimdi nasıl toplanacak? Her zaman Al-İttihad'a oyuncu satamaz ya da bu plana güvenip hareket edemezdiniz ki...

Bu kötü yapıda en son bakılacak yer belki de saha içi. “O kayrıldı, buna hakem yanlış karar verdi, şöyle önümüzü kestiler” argümanlarının geçerli olması için bunların daha önce hiç yaşanmadığını görmüş olmak gerekmez mi? Denir ya bir dini öğretide, “ilk taşı günahsız olan atsın” diye. Bu sezon saha içinde Başakşehir'in arkadan itildiğini düşünenler, belki de bugüne kadar en çok 'itilenler'.

Volkan Demirel bir pozisyonda takım arkadaşlarına sinirlendi ve kale direğini yumrukladı.

Başakşehir'i şampiyonluğa götüren süreç iyi analiz edilmeli. Her kulüp hangi yanlışları yaptığını özenle ve samimiyetle tespit etmeli. Daha dürüst (fair) bir yapı nasıl kurulur bunun peşinden gitmeli. Takımlar birbirlerinin paçalarından çekerek değil birbirlerinden hızlı koşmaya çalışarak yükselmeyi denemeli. Bu kadar anlamsız transfer harcamaları yapılmamalı. Ve artık kulüp yönetmek gerçekçi bir bakış açısıyla ele alınmalı.

Fenerbahçe maçında televizyonda yorum yapanların çoğu Başakşehir'in puan kaybedeceğini ileri sürüyorlardı. Fakat bu görüşü temellendiremiyorlardı. Çünkü bu bir 'temenni' idi. Futbol yayınlarından para kazanan hiç kimse Başakşehir'in şampiyon olmasını istemez. Çünkü kitlesi yoktur, reytingi yoktur, tirajı yoktur. Her şeyden öte hiçbir maçında tamamen dolu bir tribünü yoktur. Zaten yaklaşık 500 kişi hariç stadyuma gidenlerin de tuttuğu başka takımlar vardır, onlar evlerine yakın ve uygun fiyatlı diye maça giden insanlar çoğunlukla...

Yorumcuların, özellikle de BeinSports çalışanlarının kesinlikle istemeyeceği bir durum bu. Çünkü iş sadece şampiyonlukla bitmiyor. Gelecek sezon Şampiyonlar Ligi yayınları var, Avrupa gelirlerinden yoksun ve futboldan para üretemeyen kulüplerin daha da geri gidecek olması gerçeği var. Başakşehir'e öyle bir yol açıldı ki önümüzdeki birkaç sene bu sezonu bile arayabiliriz. Büyükleri şampiyonluk yarışından ziyade altta varolma mücadelesi verirken görebiliriz. Bu içinden kolay çıkılabilecek bir girdap değil.

Belki de en iyi örneği ülke siyasetine bakarak anlayabilirsiniz...

O yüzden, belki çok küçük bir kısım hariç hepimize geçmiş olsun!