YAZARLAR

Zekilik, çeviklik tamam da ahlak olmadan hiç çekilmiyor

19 yaşında iken dünyanın gelecek bir numarası olmasına kesin gözüyle bakılan bir tenis oyuncusuydu Nick Kyrgios. Gerçekten de yeteneğinden kimsenin şüphesi yoktu. Ama dedik ya, iyi bir sporcunun temelinde olması gereken sacayağından biri eksikti. Dolayısıyla da hiç beklendiği gibi gitmedi işler.

Sporcunun her zaman zeki, çevik ve ahlaklısı denk gelmiyor tabii. Her zaman nereden denk getireceksin değil mi üçünü birden. İlla ki bir arıza çıkıyor bir yerden. Bazen zeki değil de sadece kendine zeki çıkabiliyor sporcu. Kimisi zeki ve ahlaklı oluyor da çeviklik sınavından çakıyor. Kimisi ise hem zeki hem çevik üstüne bir de yetenekli oluyor ki sorma gitsin. Ama ahlak. İşte o olmuyor. En çekilmezi de bu tür sporcular zaten. Çünkü diğerlerinin eksikliği bir şekilde kapatılır. Ama ahlak öyle değil.

Bırak sporcuyu, toplumu rayından çıkartıyor ahlak eksikliği. Çevrenize bakmanız yeter durumun vahametini anlamak için. Sporundan sağlığına, siyasetinden eğitimine… Ahlak eksikliği temel problem. İşte bu problem haiz sporculardan biri de Nick Kyrgios. Basın mensuplarına şişeyle ilginç yeteneklerinden! bir kuple göstermesi mi dersiniz, karşısındaki rakibe saygı göstermeyerek servis karşılamamasından mı, maçta uyumasından mı?

Tabii bunlar ufak tefek olaylar.

Kyrgios’u nereden hatırlarsınız desem sanırım Stanislas Wawrinka ile oynadığı maçın ortasında, rakibinin kız arkadaşı hakkında söylediği şu sözlerden dersiniz: "Kokkinakis, kız arkadaşınla yattı. Bunu söylediğim için üzgünüm."

Gerçekte de üzgün müydü dersiniz? Hiç sanmıyoruz değil mi? Son olarak Nadal’la yaşadıkları bile zamanında pek de üzgün olmadığının ispatı gibi. Kazandığı bir maçta yuhalanmak çokça oyuncunun başarabileceği bir şey değil. Ama Krygios bunu başardı. Buradan bakınca pek onur duyulacak bir şey gibi durmuyor ama belki de Krygios için yaşamın ta kendisi olabilir.

Aslında Nadal’ın da dediği gibi oldukça yetenekli bir tenis oyuncusundan bahsediyoruz. Ama bazı insanlar tartışmadan, gerginlikten ve nefretten enerji alır. Sanki Nick de onlardan biri gibi davranıyor.

Nadal, Krygios’un ne topluma ne rakibine ne de kendisine saygısı olduğunu düşünüyor. Ben ise gerginlikten beslenen bir oyuncu görüyorum. Taraftarın kendisini ıslıklamasını isteyen, rakiplerinin hiçbirinin kendisine sevgi kırıntısı beslemesine izin vermeyen, tartışmayı alevlendirmenin kendisini yukarıya çektiğine inanan bir sporu bence Krygios. Yaptıklarını her platformda tartışabiliriz. Ve benim kendisinin ahlak yoksunluğu konusundaki fikrimin değişme ihtimali çok düşük. Stilini tasvip etmem imkansız ama onun tarzını çözemeye çalışmaya devam edebilirim.

Bu tarz, Tümer Metin’in Fenerbahçe’ye karşı oynadığı maçlarda takındığı tavır gibi. Yanlış anlaşılmasın. Tümer’le Kyrgios’u aynı kefeye koymuyorum. Bazı durumlara bakış açılarını eşliyorum sadece. Tümer kendi ağzıyla ifade etmişti. Fenerbahçe’ye karşı bir başka oynadığını, sarı-lacivertli taraftarların onu ıslıkladığı ya da küfür ettiği anlarda çok daha iyi oynadığını. İşte Krygios’un genel tavrı bu gibi geliyor bana.

Tabii psikolojisinin de o anda iyi olması gerekiyor. Yani mental olarak bir maça rahat çıkıyorsa, onu bir adım daha öteye taşıyacak şey gerginlik oluyor. Ama eğer psikolojik olarak da iyi durumda değilse o zaman işler zaten sarpa sarıyor. Her zaman da kendisini motive edecek ve maça döndürecek Mohamed Lahyani gibi hakem de bulamayınca…

19 yaşında iken dünyanın gelecek bir numarası olmasına kesin gözüyle bakılan bir tenis oyuncusuydu Nick Kyrgios. Gerçekten de yeteneğinden kimsenin şüphesi yoktu. Ama dedik ya, iyi bir sporcunun temelinde olması gereken sacayağından biri eksikti. Dolayısıyla da hiç beklendiği gibi gitmedi işler. O gerginlik yaratmaya devam etti, kitleler artık ondan umut etmeyi bıraktı. Adı tenisin olay adamına çıktı. Psikolojisi yetse bu gerginlikleri belki daha üst seviyede görmek durumunda kalacaktık. Ama mental olarak hazır olmayınca gerginlikler onun başını belaya sokuyor o kadar.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’