YAZARLAR

NBA yıldızları: Daha büyük mü, daha ünlü olmak mı?

Michael Jordan, kariyeri boyunca her ne kadar anormal istatistikler yakalasa da istatistik kovalayan bir oyuncu modeli değildi. Ben tüm kariyerine şahit oldum diyebilirim. 90'lı yıllarda ise 1991-92-93 ve 1996-97-98 olmak üzere iki kez üst üst üç şampiyonluk yaşadı.

NBA'in basketbol kültürü son 30 yılda ciddi değişimler geçirdi. Bu sürede çok olumlu gelişmeler sayabileceğimiz gibi çok kötüye dönüşen şeylerin de olduğunu söylemek gerekiyor. NBA'de medya ve kurumlarda istatistikçi ve analizcilerin artmasının ve işlerini de mükemmel yapmasının kültürün değişimine direkt etki ettiğini söyleyebiliriz. İşimiz gücümüz istatistik oldu. Hatta neredeyse hangi oyuncunun bir sezonda toplam kaç maçtan önce sakal tıraşı olduğu bile sayılacak. Hastası olduğunuz yıldız oyuncunun takımı üst üste dört maç bile kaybetse söz konusu mesele o oyuncunun o dört maçta kaç sayı ortalamasıyla oynadığı. Hemen “kaç atmış?” diye konuşulur. Kısaca işin suyu iyice çıkmış durumda. Halbuki çok sayı atmak, ribaunt toplamak, asist yapmak, top çalmak, bütün bunlar bir oyuncunun sahip olabileceği yetenekle yapabileceği şeyler. Ama bir de “maçı kazanmak” diye bir yetenek var, hatta beceri...

Önceki hafta gerçekleşen All-Star hafta sonu etkinlikleri biliyorsunuz ki Charlotte'da düzenlendi. Hatta öncesi ve sonrası hakkında genişçe bir yazı yazdık. Michael Jordan'ın Kuzey Karolinalı olması ve ayrıca Charlotte Hornets'in sahibi olması nedeniyle onu muhakkak kameralar karşısında pek çok kez göreceğimiz aşikardı. Ama zırt pırt kameraların önüne çıkmak yerine bir basın toplantısıyla işi çözdü. Organizasyonun önüne geçmemek amacıyla küçük bir basın toplantısı yapan Jordan öyle bir demeç verdi ki tabiri caizse kaş yaparken göz çıkardı. Bir haftadan fazla oldu ve konu hâlâ gündemde diyebiliriz.

Muhabirin sorduğu soru basitti aslında, kimse vereceği cevabın sonundaki bombayı beklemiyordu. Soru bu sezona damga vuran sayı makinesi James Harden'ın üst üste 30 küsur maç 30 sayının üzerinde atması ile 10 maç üst üste triple-double yapan Russel Westbrook ile ilgiliydi. (Triple-double: üç farklı istatistik kategorisinde çift haneli istatistik yakalamak) Muhabir hangisinin daha zor ve daha anlamlı olduğunu sordu. Jordan, bu iki oyuncuyu takdir edip, yeteneklerini övüp ardından “Altı şampiyonluk” cevabını verdi. Yani Türkçesi, başka bir deyimle bireysel istatistiklerin hiçbir anlamı olmadığını alaycı bir tavırla ima etti.

Michael Jordan, kariyeri boyunca her ne kadar anormal istatistikler yakalasa da istatistik kovalayan bir oyuncu modeli değildi. Ben tüm kariyerine şahit oldum diyebilirim. 90'lı yıllarda ise 1991-92-93 ve 1996-97-98 olmak üzere iki kez üst üst üç şampiyonluk yaşadı. Bugünkü oyuncuların daha iyi kontrat alabilmek adına, daha fazla sponsoru sıraya sokmak amacıyla çok fazla bireysel istatistik kovaladığı çok ciddi bir tartışma konusudur. İşin ilginç tarafı tartışılan şey böyle bir şeyin olup olmadığı değil, nasıl anlandırılması gerektiği. Yani var olan bu konu bir tespittir, bir realitedir. Bu da NBA'in kültürünü ciddi anlamda erozyona uğratmıştır.

Çılgın istatistikler benim başımı döndürmüyor. Çünkü şunu çok iyi bilecek kadar yaşım yetiyor: NBA'de bütün mesele şampiyonluk kazanmaktır. Bir oyuncu basketbolu bıraktıktan sonra kariyerini tanımlayan ve onu tüm zamanların en iyileri arasında masaya oturtan konu şampiyonluk sayısıdır. Oyuncuya sorarlar “kaç yüzüğün var?” diye.

Tamam, James Harden'ın Russel Westbrook'tan daha iyi bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Ama yine de skor olarak koparılmış bir maçta hâlâ sahada kalıp istatistiklerini yükseltme hareketleri bana çok gerçekçi gelmiyor. Hatta manipülatif geliyor. Geçen hafta bir maçta triple-double yapan LeBron James'ten yorum almak istediler ve James'in yorumu çok netti: “Triple-double mı? Atın gitsin çöpe.” Çünkü Lakers'ın durumu ortada. LeBron James, an itibariyle kişisel istatistik kovalamıyor. Daha büyük bir şeyin peşinde. Bir şampiyonluk daha kazanmak...

Spor dünyasında, sanat dünyasında, her alanda şöyle bir gerçek var: İki yol vardır. Seçebileceğin iki yol, metot, mantalite... Ne derseniz deyin. Mesela Hollywood'da aktör Dwayne Johnson gibi “The Rock” olabilirsiniz. Çok ünlü, çok popüler olup çok para kazanabilirsiniz. Rampage, Sahil Güvenlik, Akrep Kral ve Hızlı ve Öfkeli filmlerinde oynayabilirsiniz.

Filminizi izlemek için sinemaya giderler veya evde DVD'den izlerler. İzledikten 10 dakika sonra o film ve o karakter kimsenin hayatında herhangi bir şekilde yer almaz. Belki karakter ismini bile bir sonraki gün hatırlamazlar. Ama yine de ünlü ve popülersinizdir. Bu seçebileceğiniz birinci yoldu.

İkinci yol ise şöyle: Leonardo DiCaprio olabilirsiniz. Çok popüler olmazsınız, magazin ve medyada çok yer almazsınız. Ünlü spor ve kozmetik markalarının reklam yüzü olmazsınız. Ama kalıcı bir şeylere imza atarsınız. Oynadığınız filmler Kanlı Elmas, The Wolf of Wallstreet, Inception ve Diriliş olur ve üzerinden 20-30 yıl geçse de dün gibi izlerini bırakır üstümüzde. Kalıcı yapıtlara imza atarsınız. Çok popüler değilsinizdir günlük yaşamınızda, her şeyi para çeviren, yürüyen bir darphane değilsinizdir The Rock gibi. Ama uzun yılların ardından çok büyük oyuncular kategorisinde değerlendirilirsiniz. Oscar alırsınız. Yanlış anlaşılmasın The Rock'ı çok seviyorum, herkes seviyor, bayılıyor. Çok kaliteli işlerde ve sosyal sorumluluk alanında görev alan biri. Ama konumuz bu değil.

Teknolojide de böyle. Telefon ve tabletlerimizde uygulamalar vardır. Her gün yeni uygulamalar çıkıyor. Birçok uygulama sayabilirim çok popüler olup, ardından yüzüne bile bakılmayan. “Angry Bird” birilerini zengin etti. Ama FaceTime, Uber, GoogleMaps dünyanın gidişatına yön verdi diyebiliriz. Günlük yaşam akışını değiştirdi global olarak. Bunlar sadece birkaçı.

Dönelim basketbola... Efsane oyuncu Wilt Chanberlain, NBA tarihinde en fazla rekorlara sahip olan oyuncudur. Kırdığı istatistik rekorlarını say say bitmez. Bir maçta 100 sayı bile attı. Hatta NBA Rekorlar Kitabı bence Wilt Chamberlain'in “otobiyografi”sidir. Ama 60'lı yıllarda onunla aynı dönemde oynamış Bill Russell'ın kariyeri daha anlamlı. Bill Russell'ın Chamberlain kadar rekoru yok. Şu anda NBA şampiyonu olan takımda “finallerin en değerli oyuncusu” ödülü verilir. O ödülün adı “Bill Russell ödülüdür” Neden adı “Chamberlain ödülü” konmamış? Halbuki Russell'ın hiçbir istatistiği veya rekoru yok. Çünkü Bill Russell'ın 11 NBA şampiyonluğu var. Gerçek bir “kazanan” o. Michael Jordan'ın verdiği bir demeçten yola çıktık ama bütün bu konular birbirine son derece bağlı.

Russell Westbrook ve James Harden, Wilt Chamberlain gibi istatistik kovalayıp durabilirler ama NBA tarihi bu şekilde yazılmıyor. Sadece rekorlar kitabında adın daha fazla geçiyor. Uzun vadede büyük bir oyuncuya dönüşebilmek için istatistikten çok daha büyük bir şeyin peşinde olman gerekiyor. Şampiyonluk gibi. O yüzden hiç fark etmez hangisi olduğu...Westbrook ya da Harden. Bitmiş maçta sahada kalıyor “aman rakamlarımı yakalayım” diye. O yüzden Jordan bu konuda haklı. Belki de ilk ve son kez Michael Jordan'la bir konuda hemfikirim. Bütün iş oyuncuların seçtiği yol, kovaladığı hedef ile alakalıdır. Daha büyük olmak mı, daha ünlü olmak mı? Bütün mesele bu.


Ara Gözbek Kimdir?

Yayın hayatına 2005'te üniversite radyosu CIU FM'de başlayan Ara Gözbek aralıksız üç sene İngilizce ve Türkçe yayınlarla canlı radyo programı hazırladı ve sundu. 2005'te CNN Türk'te Frekans programında yapım asistanı ve muhabir olarak görev aldı. Gazeteciliğe ilk olarak 2006'da BirGün gazetesinde adım attı. BirGün'de Pazar eki ve spor bölümlerinde 400'den fazla makale yayınladı, ardından Türkiye'nin en çok takip edilen spor haber sitesi sporx.com yazarlığa devam etti. 2007 yazında staj yaptığı TRT'de “NBA Europe Live” adı altında NBA'in uluslararası projesinde TRT'yi NBA muhabiri olarak temsil etti. SporX TV'de “NBA ARA'SI” programını yaptı. Bunların dışında Taraf gazetesi, tempo24.com.tr ve birçok sitede makaleleri ve haberleri yayınlandı. Döneminde çok popüler bir radyo olan Metro FM'de pek çok programa konuk ve yorumcu olarak katıldı. sokaksesi.com sitesinin ve Android ile Apple'larda uygulaması da olan Sokak Sesi Radyosu'nu kurup burada uzun bir süre “underground” radyo yayınları yaptı. Halen Gazete Duvar'da yazmaktadır.