YAZARLAR

IŞİD bitmiş, teşekkürler Trump!

Trump büyük bir krediye çevirmeye çalıştığı zafer konuşmasına hazırlansa da acı gerçek şu: IŞİD bitmedi, sadece saha hakimiyetini kaybetti. IŞİD yeraltına çekildi ve yeniden yapılanıp karanlık yüzüyle saldırmaya devam edecek.

ABD Başkanı Donald Trump iki aydır “IŞİD’i yendik” deyip duruyor. Hormonlu Amerikan kibriyle. IŞİD’in bakiyesiyle de müttefiklerin ilgilenmesini istiyor. Son mesajında, "Avrupalı müttefiklerden Suriye'de yakaladığımız 800 IŞİD militanını teslim alarak yargılamasını istiyoruz. Hoş olmayan diğer alternatif ise onları serbest bırakmak zorunda kalmak" dedi. Başkası dese “Küstahça şantaj” diye tepesine çullanılır. Bugün yarın “IŞİD’i tamamen bitirdik” diye kendi namına mutlak zaferi ilan edecek. Ve dünyanın geri kalanından büyük bir teşekkür bekleyecek.

“Amerikan müdahaleleri ve işgalleri olmasaydı IŞID olur muydu” diye sormak lazım; kimsenin ABD’ye borcu olmadığını söylemek için!

Sonra da IŞİD’le mücadelede asıl bedeli ödeyen YPG-YPJ/SDG’nin, Rusya ve İran’ın desteğiyle Suriye ordusu ve Hizbullah gibi güçlerin, Irak tarafında ordu, Haşd el Şaabi ve Peşmerge’nin hakkının teslim edilmesi lazım, ABD’ye “Yaşattığın cehennem yeter, defol” diyebilmek için!

Elbette IŞİD’i besleyen yerel etkenler, mezhepsel çelişkiler, tarihsel referanslar ve fikri kaynaklık eden dini metinlerin rolünü göz ardı edip IŞİD için, “Made in USA” deme kolaycılığına kaçamayız. Ama bu potansiyeli harekete geçiren, örgütlenmesine imkân veren ve hayat bulmasını kolaylaştıran yıkıcı koşulların müsebbibi de ortada. Ne var ki istikrar ve barış için cehennemin kapılarını açıp işler kontrolden çıkınca zebanileri geri tıkma savaşının da kredisini kimseye kaptırmıyor. Küresel hegemonyanın kitabında bu var.

Bu fasılda sözü 1970’lerden alarak Afganistan ve Irak işgallerine, ardından Libya, Yemen ve Suriye’ye müdahalelere getirmek lazım ama bu yazının boyutunu çok aşar.

En basitinden yanı başımızda Irak’ın nasıl berbat bir terör kuluçkasına dönüştürüldüğünü günbegün izledik.

Devleti devlet yapan bütün kurumları dağıtılmış, askerinden istihbaratçısına yüzbinlerce kamu görevlisi bir gecede sokağa atılmış, 1 milyon civarında insanı toprağa düşmüş, Ebu Gureby ve Bukka gibi kamplarda binlerce insanı işkenceden geçirilmiş, mezhebi fay hatları kırılmış, yediden yetmişe insanları aşağılanmış, değersizleştirilmiş, geleceksiz bırakılmış, siyaseten ve iktisadi olarak yönetilemez hale getirilmiş bir ülke size IŞİD’den başka ne verebilir? Sonra kendi bölgesel ortaklarınız başka hesaplarla sizin yarattığınız canavarı palazlandırmaya ve kullanmaya devam eder.

Eski Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el Faysal, Haziran 2014’te IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi üzerine dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye, Irak’ta işgalin ardından Şii partilerin iktidara gelmesine atfen “DAİŞ (Irak-Şam İslam Devleti) sizin Davet’e desteğinize bizim yanıtımızdır” diyordu. Bunu tekraren yazıyoruz çünkü Trump’ın küstah tweet'leri vakitli vakitsiz kulak çınlatıyor.

***

Amerikan müdahaleciliği yarattığı canavarla bölgenin canını yaktığı gibi bu canavara karşı savaş stratejisiyle de bölgeyi dizayn etmeye ve yeni bedeller ödettirmeye devam ediyor. İstihbarat servisleri, Dışişleri ve Pentagon Suriye’deki isyanın ilk evresinden itibaren IŞİD’in ilk versiyonu Irak İslam Devleti’nin (IİD) devrede olduğunu ve müttefiklerin El Kaide bağlantılı cihatçıları hararetle desteklediklerini biliyordu. Buna rağmen rejim değiştirme oyununu sürdürdüler. Savunma İstihbarat Dairesi’nin 5 Ağustos 2012 tarihli gizli raporunda yer alan şu bilgiler resimde hiçbir muğlaklık bırakmıyor:

“Olaylar belirgin bir şekilde mezhepçi istikamet alıyor. Selefiler, Müslüman Kardeşler ve Irak’taki El Kaide Suriye’de isyanı sürükleyen ana güçlerdir. Rusya, Çin ve İran rejimi desteklerken Batı, Körfez ülkeleri ve Türkiye muhalefeti desteklemektedir…

Irak’taki El Kaide (bugünkü IŞİD) başından itibaren muhalefete destek verdi…

Irak’taki El Kaide, Nusra Cephesi adı altında farklı kentlerde çok sayıda operasyon yürüttü… (14-L-0552/DIA/289)

Rejim ayakta kalacak ve Suriye toprakları üzerindeki kontrolünü sürdürecek… (14-L-0552/DIA/ 290)

Muhalif güçler Türkiye sınırlarına ilaveten doğu bölgelerini (Haseke ve Deyr el Zor) kontrol altına almaya çalışıyor. Batılı ülkeler, Körfez devletleri ve Türkiye bu çabaları destekliyor…

Son gelişmeler ışığındaki hipoteze göre bu durum Libya’da Bingazi’nin geçici hükümetin kumanda merkezine dönüşmesi örneğindeki olduğu gibi uluslararası himaye altında güvenli bir bölgenin oluşturulmasına yardımcı olacaktır...

Eğer durum değişmezse doğu Suriye’de bir selefi eyaletin kurulması muhtemeldir. Bu, Şii genişlemesinin stratejik derinliği olarak görülen Suriye rejimini tecrit etmek açısından tam da muhalefeti destekleyen güçlerin istediği şeydir. (14-L-0552/DIA/291)”

Raporda bu sürecin Arap dünyasından cihatçı seferberliğinin önünü açtığı ve günün sonunda bir İslam devleti ilan etme olasılığını doğurduğu da not ediliyor. Bu gerçeği gördükleri halde silahlı örgütlere silah, mühimmat, istihbarat ve eğitim desteği kesilmedi.

CIA’in Katar ve Suudi parasıyla Doğu Avrupa’dan toplayıp Türkiye ve Ürdün üzerinden Suriye’ye sevk ettiği silahların IŞİD, Nusra ve diğer cihatçı örgütlerin eline geçtiği ta başından biliniyordu. Hırvatistan’ın öne çıktığı Doğu Avrupa tedarik hattı kurulmadan önce Ekim 2011’de Libya’da Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra CIA bu ülkede asilere dağıtılan silahları toplayıp Suriye’ye göndermek üzere bir Gizli Hat/Sıçan Hattı (Rat Line) kurmuştu.

‘Özgür Suriye Ordu’ maskeli sözde ılımlı muhaliflere gönderilen silahların cihatçıların eline geçtiğine dair Amerikalı yetkililerin uyarıları New York Times üzerinden kamuoyuna taşındığında tarih 14 Ekim 2012’ydi. Hatadan çok rahat dönebilecekleri kadar erken bir dönemdi. Ama geri vites işlerine gelmedi.

2014’ten itibaren kullanılan silahları belgeleyen Conflict Armament Research (CAR), IŞİD’in ABD ve müttefiklerince Suriye’ye sokulan silahları önemli ölçüde kullandığını ortaya koydu. Rapora göre IŞİD el yapımı patlayıcı (EYP) ve roketli patlayıcıların (EYRP) üretiminde kullandığı alüminyum macunu, amonyum nitrat, potasyum nitrat, sorbitol, variller, infilak fitilleri, kablo ve tellerin neredeyse tamamını Türkiye’den tedarik ediyordu. Türkiye sınırlarının IŞİD’e ne kadar lütufkâr olduğunu zaten biliyoruz.

***

Kerry de daha sonra “IŞİD’in gücünü artırdığını gördük ve zannettik ki bu şekilde Esad tehdit ediliyor. Yine de bunu idare edebileceğimizi ve sonra Esad’ın müzakereye oturacağını düşündük” itirafında bulundu.

Fakat bu lanet oyun geçmişte kalmadı. Mesela Yemen’de El Kaide gibi cihatçı örgütlerin yine Amerikan müttefikleri tarafından silahlandırıldığına bilgiler daha yeni yeni ortaya çıkıyor. CNN’den 5 muhabirin imzasını taşıyan 5 Şubat 2019 tarihli habere göre, 2015’ten beri Yemen’deki savaşın başını çeken Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Amerikan yapımı zırhlı araç (Oshkosh), mayına dirençli araç (MRAP) ve tanksavar (TOW) gibi askeri donanımları El Kaide ve diğer selefi örgütlere verdi.

IŞİD, Irak’ta istikrar namına elde edilen kazanımları tersine çevirmeseydi, Suriye’de diğer muhalif güçleri saf dışı bırakıp kendi hilafet devletini ilan etmeseydi ve Rusya savaşa girip dengeleri değiştirmeseydi silah ve mühimmat akışı muhtemelen devam edecekti.

Irak ve Suriye’de IŞİD’i yenme kararlılığından söz eden ABD bölgede rakip güçlerin bu örgüte karşı operasyonlarını baltalamaktan da kaçınmadı. Birkaç kez Suriye sınır hatlarında IŞİD’i kovalayan Irak’ın Haşd el Şaabi güçlerini bombaladı. Deyr el Zor taraflarında IŞİD’in üzerine giden Suriye ordusunu defalarca vurdu. Bunun bahanesi, “Irak-Suriye sınırlarında İran’ın transfer hattı oluşturmasını engellemek.”

Ama bu, özünde kendisi için çizdiği nüfuz alanı dışında IŞİD’in ömrüne ömür katan bir strateji.

Neticede IŞİD ile savaş, ABD’nin Suriye’de çizmelerine yer açmasına ve bir etki alanı oluşturmasına hizmet etti.

Trump büyük bir krediye çevirmeye çalıştığı zafer konuşmasına hazırlansa da acı gerçek şu: IŞİD bitmedi, sadece saha hakimiyetini kaybetti. IŞİD yeraltına çekildi ve yeniden yapılanıp karanlık yüzüyle saldırmaya devam edecek. Ki Irak’ta bu günlerde birden fazla kentte saldırılara yeniden başlamış gözüküyor. Üstelik örgütün saha hakimiyeti biterken Suriye ve Irak’a gelip adam öldürme, bomba patlatma, çatışmaya girme deneyimi kazanmış binlerce yabancı savaşçı ya yeni sıcak bölgelere ya da geldikleri yerlere dönmeye çalışıyor. International Centre for the Study of Radicalisation’a (ICSR) göre Nisan 2013-Temmuz 2018 arasında IŞİD'e katılmak için Irak ve Suriye'ye giden yabancı sayısı 41 bin 490. Bunların 18 bin 852’ü Orta Doğu ve Afrika, 5 bin 904'ü Batı Avrupa’dan. Batı Avrupa’ya dönenlerin sayısı 1.765. Suriye’ye ‘cihatçı otobanı’ kurulurken bu şekilde tek yönlü biletle cihatçı ihraç etme taktiğine ‘hayırlı iş’ diye bakan hükümetler ve istihbarat servisleri şimdi kara kara düşünüyor. Eğer Afganistan işgali sırasında yakalananların hukukun işlemediği ‘gri’ ülkelerde yasadışı olarak tutulduğu ‘hayalet hapishaneler’ uygulaması yeniden başlarsa şaşmamalı.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.