YAZARLAR

Erdem Gül: Yarımadalıydım, tam 'Adalı' olacağım!

Gazeteci Erdem Gül, CHP'nin İstanbul Adalar ilçesi için gösterdiği belediye başkan adayı. Adalı olmamasına rağmen buradan aday gösterilmesine, "Ada’da doğmadım, doğru ama Türkiye bir yarımadadır; yarımadalıydım, tam ‘Adalı’ olacağım," diyor. Kendisine adaylık sürecinde birçok kesimin destek verdiğini söyleyen Gül, "Hayatım boyunca ve gazetecilik mesleğim süresince slogan atan biri olmadım. Bize anlam lazım. Bize biraz daha derinlik, birbirimizi anlamamız lazım. Birbirimizi anlayacak sabır ve bu sabrı dayanışmaya dönüştürecek bakış açıları lazım," diye konuştu.

CHP’nin İstanbul’un Adalar ilçesinden aday gösterdiği gazeteci Erdem Gül ile seçim çalışmalarına başlamadan buluştuk, konuştuk. Kendisiyle bir kez karşılaşmış olanlar bile bilir; tevazu sahibi, nezaketi elden bırakmayan biridir Erdem Gül.

Uzunca bir süre Ankara temsilciliğini yaptığı Cumhuriyet gazetesinin “MİT tırları” haberi nedeniyle tutuklandı, yargılandı Erdem Gül. AK Parti içinden yüksek sesle olmasa da özel sohbetlerde, onun tutukluluğuna itirazları çok duyduk o dönemde. O isimler arasından, adaylığı için arayarak tebrik edenlerin, şans dileyenlerin olduğunu da öğrendik.

Erdem Gül’ün adaylığına her partiden, siyasetten sevinenler olduğu gibi onu, Adalı olmadığı için eleştirenler de var. İtirazlara şöyle cevap veriyor Erdem Gül, “…çıktığım bu yol, hem Adalar’daki özgürlük alanını daha da genişletme hem de Türkiye’ye Ada’dan oksijen üfleme işlevini taşırsa benim için anlamlı olacaktır. Ada’da doğmadım, doğru ama Türkiye bir yarımadadır; yarımadalıydım, tam ‘Adalı’ olacağım. Madem bu yola girdik, her türlü eleştiriden nasibimizi alacağız. Her türlü sözü söyleme hakları var elbette ama ben de Adalı olmak istiyorum, bana bu hakkı tanımalarını istiyorum. Benim de Adalı olma hakkımı elimden almasınlar.”

'ÇIKTIĞIM YOL, TÜRKİYE’YE ADA’DAN OKSİJEN ÜFLEMEK İŞLEVİNİ TAŞIRSA ANLAMLI OLACAK’

Başarılı bir gazeteci neden belediye başkanı olmak ister? Artık mesleğini yapamayacak noktaya geldiği için mi yoksa elini taşın altına koymak istediği için mi? Nereden çıktı bu adaylık?

Türkiye, son 5-6 yıldır her seçimde “Bu son seçim mi? Ya bir daha seçim yaptırmazlarsa? Sandıktan istemedikleri sonuç çıkarsa OHAL ilan ederler, savaş çıkarırlar…” gelgitlerini yaşayan bir ülke. Sandığa güven, muhalefet cephesinde de azalmış durumda. İnsanların en sıradan, şehirlerin daha iyi olması ve şehrin imkânlarının yaşayanları mutlu kılması gibi beklentilerini karşılayacak adayları seçmesi gereken yerel seçim, neredeyse kaderimizin belirleneceği bir seçime dönüştü. Referandum, 24 Haziran Seçimleri derken, bu yerel seçim, Tayyip Erdoğan’ın, siyasetin ve tüm Türkiye’nin tek patronu olması yolundaki geçiş çalışmalarının tam ortasına düştü. CHP referandumda biraz denediği, 24 Haziran’da da Millet İttifakı ile yapmak istediği “muhalefetin ortaklığı” üzerine aday arayışındaydı. Bütün gazetecilerin mesleğini sürdürmekte zorluk yaşadığı bir dönemde bana da böyle bir işe girer misin denildi. Yani Türkiye’nin, şehirlerin, hepimizin kaderi tartışmasının orta yerinde çıktı bu adaylık ve eski dille kuvveden fiile çıkarıldı.

Erdem Gül (Fotoğraflar: Eren Güvendik)

‘SADECE EKMEK DEĞİL ADALET, DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK DE ASLANIN AĞZINDA’

“Erdem Gül her partinin seçmeninden oy alır” diyerek CHP’yi bu tercihinden dolayı tebrik edenlerin yanı sıra bir de “Adalı olmayan biri neden Adalar’a aday oldu? CHP, Erdem Gül’e jest mi yaptı?” diye eleştirenler var. Adalar ne ifade ediyor Erdem Gül için?

Türkiye’de adalet, demokrasi, konuşabilme, yazabilme, insanların kendini ifade edebilme özgürlüğü imkânlarının gittikçe daha da daraltıldığı bir ortamda bana, insanların temel haklarını kazanma yolunda sen de elini taşın altına koy, katkı ver deniyor. Hem Adalar'da hem de Türkiye genelinde. Bana bir rant verilseydi, parasal imkânlarla elde edilecek bir avantaj sağlansaydı böyle problemli bir ilişki çok can sıkardı gerçekten. Ama durum şu: Türkiye’de bugün sadece ekmek değil adalet, demokrasi, özgürlük de aslanın ağzında. Ekmek sorunuyla demokrasi sorunu özdeş hale gelmiş durumda. Sadece kentleri kurtarmak yetmiyor. Kentleri kurtarırken Türkiye’yi kurtaracak çabaya katkı vermek gerekiyor. Ben Ankaralı bir gazeteci olarak siyasetle çok iç içe bir süreç yaşadım. Siyasetin, insanı daraltıcı, kuşatıcı mekanizmalardan çıkarılarak insanların kendini özgürce ifade edebileceği bir tarza dönüşmesi için öteden beri kafa yoruyorum. Daha özgür, tartışabilen ama tartışırken birbirini ötekileştirmeyen zamanlara doğru bu adaylıkla katkıda bulunabilirim diye düşündüm.

'ADALAR ÇOKLUK VE FARKLILIKLARIN ZENGİNLİĞİ DEMEK’

Türkiye bir süredir tekleştirilmeye çalışılıyor. Bunun karşısında da muhalefet, el yordamıyla çoğalmaya çabalıyor, bu tekliğin dayatmasını parçalamak istiyor. Benim çabam da bu olabilir. Çoğulluk zenginliktir bana göre. Benim kişisel kaderimin Adalarla bütünleşmesi de anlamlı. Farklılığı ve çokluğu zenginlik olarak görüyorum ve bunların daraltılmaması gerektiğine inanıyorum. Adalar çokluk ve farklılıkların zenginliği demek ve bana uyan bir adres.

‘ADALAR HAKSIZLIĞA UĞRAYAN İNSANLARIN SAHİPLENİLDİĞİ YERLERDİR’

Ben zaten bir deniz kentinde doğdum ve büyüdüm. Giresunluyum. Ben küçük bir çocukken babam derneklere, arkadaşlarıyla buluşmalara giderken beni de götürürdü yanında. Bazen, burada biraz beklemen gerek, diyerek beni bir yere bıraktığı olurdu. O sırada şöyle düşünürdüm, babamı kaybetsem, evin yolunu bilmiyorum ama denize doğru yürürüm ve mutlaka eve, babama ulaşırım. Denizin, Adalar’ın böyle bir yol göstericiliği var benim için. Adalar bir de haksızlığa uğrayan, mağdur edilen insanların sahiplenildiği yerlerdir geçmişten beri.

‘MAHCUP EDİCİ DÜZEYDE İLGİ VE DESTEK GÖRDÜM. BU BENİM İÇİN ÇOK ONURLU, ÇOK ANLAMLI’

Adalar karaya göre daha özgür alanlardır. Ada deyince aklımıza oksijen geliyor, özgürlük geliyor. Şimdi çıktığım bu yol, hem adadaki bu özgürlüğü daha da genişletme hem de Türkiye’ye Ada’dan oksijen üfleme işlevini taşırsa benim için anlamlı olacaktır. Ada’da doğmadım doğru ama Türkiye bir yarımadadır; yarımadalıydım, tam adalı olacağım.

Adaylığımın gündeme gelmesinden itibaren beni ailesindenmişim gibi bağrına basanlar, destekleyenler oldu. Bu kadarını hak ettim mi diye düşünüyorum. Hakikaten mahcup edici düzeyde ilgi ve destek gördüm. Bu benim için çok onurlu, çok anlamlı.

‘ELEŞTİRİLER ÇOK MEŞRUDUR AMA BENİM DE ADALI OLMA HAKKIMI ELİMDEN ALMASINLAR’

Sen Adalı değilsin diyenlerin de demek hakkıdır. Madem bu yola girdik, her türlü eleştiriden nasibimizi alacağız. Adalılar’ın biz buraya Adalı olmayan aday istemiyoruz sözü çok meşru ve anlaşılırdır. Ben zaten hem Türkiye’de hem de Ada’da, düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kalkmasını istiyorum. Eleştiriden muaf olamam. Her türlü sözü söyleme hakları var elbette ama ben de Adalı olmak istiyorum, bana bu hakkı tanımalarını istiyorum. Benim de Adalı olma hakkımı elimden almasınlar.

‘SİYASİ İKTİDARDAN DA TEBRİK EDENLER, ŞANS DİLEYENLER OLDU’

Sürekli telefon çalıyor… Görüyorum ki, farklı partilerden, siyasetlerden insanlar arıyor. AK Parti’den arayan oldu mu tebrik için?

Yazdığım gazetede manşet olan bir haber nedeniyle 2015 yılında tutuklandım, 3 ay hapis yattım, yargılamam uzunca süre devam etti. Cezaevinden çıktıktan sonra yaşadığım iki karşılaşma benim için çok önemli. Bir toplantıya girerken başörtülü bir kadın geldi, “Ben AK Parti’ye oy veriyorum ama sizin olayınızda sizi destekliyorum. Sıkı durun!” dedi. Diğerinde de gittiğim bir yerde bir grup beni masasına davet etti ve “Biz AK Partiliyiz ama senin meselende bizimkiler yanlış yapıyor” dedi. Bu iki destek benim için çok anlamlıydı.

Adaylık meselesinden sonra iktidar içinden de arayanlar, tebrik edenler, şans dileyenler oldu. Bir süredir gazeteci olarak siyasi iktidarın ülkeyi, kutuplaştırarak, kendi mahallesi ve ötekileştirdiği diğer mahalle arasına duvarlar örerek yönetmeye çalıştığını, bu duvarların yıkılması gerektiğini söylüyordum. İktidar içinden arayanlar bunu bildikleri için, benim adaylığımla verilen mesajı çok önemsediklerini belirtiyorlar. SAADET’i söylememe gerek yok, adaylığıma çok sıcak, çok candan destek aldım onlardan ve diğer partilerden de. Meclis dışındaki partilerden ve partisizlerden de…

‘AKP SEÇMENİ İÇİN DE ADAYLIĞIMIN, MAHALLE FARKINI ORTADAN KALDIRAN BİR MESAJI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM’

Bence AKP seçmeni de bu iki mahalleye sıkıştırılmışlıktan memnun değil. Bu memnuniyetsizliklerini bu seçimde sandıkta ifade etmelerini istiyoruz. Benim adaylığımın onlar açısından, mahalle farkını ortadan kaldıran, her mahalleye seslenen bir mesajı olduğunu düşünüyorum. Aldığım tepkiler de bu mesajın doğru olduğunu düşündürdü.

‘AKP’NİN EN BÜYÜK SORUNU, SEÇMENİYLE ARASINDAKİ BAĞLARIN GEVŞEMESİ’

Hayatım boyunca ve gazetecilik mesleğim süresince slogan atan biri olmadım. Bize anlam lazım. Bize biraz daha derinlik, birbirimizi anlamamız lazım. Birbirimizi anlayacak sabır ve bu sabrı dayanışmaya dönüştürecek bakış açıları lazım. “AKP seçmeni eşittir AKP yönetimi” değildir. AKP seçmeni de marketteki domatesin, patlıcanın, soğanın çilesini CHP seçmeni kadar yaşıyor. AKP seçmeni de demokrasi, adalet, özgürlük sorununda CHP’li ne kadar yaşıyorsa o kadar problem yaşıyor. Zaten AKP’nin en büyük sorunu 17 yılın sonunda seçmeniyle arasındaki bağların artık gevşemesidir. Halk onları kara kaşı, kara gözü için iktidara getirmedi. AKP, 2001 ekonomik krizinin ardından vaat ettikleriyle iktidara geldi. Neydi o vaatler? “3 Y ile mücadele edeceğim” diyordu: Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar… AKP o gün vaat ettiğinin tam tersini yaşatıyor bugün.

‘AKP, EKONOMİ VE ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNDA KENDİ SEÇMENİYLE DE ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK YAŞIYOR’

2001 krizinin ardından iktidara gelişinde onu destekleyen seçmenle AKP yöneticileri arasında şiddetli geçimsizlik var artık. “Nasılsın?” diye sorulduğunda “geçinip gidiyoruz” diye bir yanıt verilir ya, bu halk artık o yanıtı veremiyor çünkü geçinemiyor. Karnını doyurma, evinin kirasını ödeme, çocuğunun okul kıyafetini alabilme gibi en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor insanlar. AKP’ye oy verenler de aynı durumda. Onlar açısından bir şiddetli geçimsizlik alanı daha var. AKP kimseyi konuşturmuyor, kimseye yazdırmıyor, kimsenin ifade özgürlüğüne izin vermiyor. Sadece ben konuşurum diyor. Biz AKP’nin bu iki başlıkta kendi seçmeniyle yaşadığı şiddetli geçimsizlikle yerel seçime gidiyoruz.

Erdem Gül ve Özlem Akarsu Çelik

‘CHP SEÇMENİ, EN BÜYÜK ÇİLEYİ ÇEKEN KESİMLERDEN’

Peki ya CHP seçmeni?

CHP seçmeni özellikle AKP’nin tamamen otoriterleştiği son yıllarda en büyük çileyi çeken kesimlerden. CHP seçmeni, sırtına büyük bir yük binmiş seçmen. Geçmişte baraj altında kalmaması için MHP’ye de oy verdi, HDP’ye de oy verdi. Çileli bir seçmen. Birkaç seçimdir de AKP’nin tek hâkim olmaması için en geniş muhalefetle birlikte yürümeyi öğreniyor. Seçim stratejisini, adaylarını buna göre belirlemeye çalışıyor.

‘KILIÇDAROĞLU’NUN BEŞ BENZEMEZ MUHALEFETİ BULUŞTURMA ÇABASI DEMOKRASİ GELENEĞİNE KATKI SAĞLAYACAK’

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da aynı şekilde bu seçmen gibi en büyük çileyi çeken kişi konumunda. Referandumdan beri, Şili’deki “Gökkuşağı Platformu” gibi bir ortaklığı yaratabilmek için, beş benzemez muhalefeti ortak bir platformda bir arada yürütmek için varını yoğunu harcıyor.

Kılıçdaroğlu’nun her kesimle birlikte yürüyüp ülkenin otoriterleşmesini engelleme çabasının, ki bu çaba bugün istenen karşılığını bulmasa da, ileride demokrasi geleneğine büyük katkı sağladığını göreceğiz.

‘HDP SEÇMENİ VE HDP MEŞRUDUR’

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, T24’ten Şirin Payzın’ın sorularına verdiği yanıtta “Erdem Gül’ün adaylığını destekliyoruz” dedi. HDP’nin 6 milyonluk seçmeninden herkesin oy beklediği ama HDP’yi yok saydığı bu ortamda bu destek ne ifade ediyor?

HDP’ye büyük haksızlık ediliyor. HDP seçmeni ve HDP meşrudur, gerçektir. Bu gerçeği HDP’yi kriminalize ederek, suçlu ilan ederek eğip bükemezsiniz. Sizin her türlü eğip bükme çabanızı da aşar zaten. CHP’siyle İYİ Parti’siyle, HDP’siyle SAADET’iyle, Meclis dışı partilerle ve partisizlerle, demokrasi özgürlük adalet isteyen herkesle beraberiz. Bunda gocunacak bir durum yok. AKP ve MHP seçmeniyle de beraberiz. Kimse bunları da yok sayamaz. Bu ülkenin hakiki insanlarıdır onlar da.

Aileniz nasıl karşıladı bu teklifi?

Ailem, eşim çocuklarım her zaman yanımda oldular. Onlar için de yepyeni, heyecanlı, umutlu bir süreç. Onlar da benim yolculuğumun, Türkiye’nin yolculuğu gibi umuda, iyi şeylere doğru bir yürüyüş olduğunun bilincindeler.

‘ADALARA HAKKININ TESLİM EDİLMESİ GEREKİYOR’

Başkan adayına vaatlerini, projelerini sormamak olmaz. Adalar’a ne vaat ediyorsunuz?

Ada çok köklü, kökenleri tarihe dayanan, gelenekleri olan bir dünya . Bu özelliklerini korumak, geliştirmek için çaba göstereceğiz. Oranın gelir düzeyinin artırılması lazım. Adanın tarihinden ve geleneğinden gelen hakkının verilmediği ortada. Bu hakkın teslim edilmesi gerekir. İnsani ihtiyaçlarını da karşılayacağız. Bunu için çalışmalarımız var. Oranın entelektüel, görmüş geçirmiş birikimine uygun çalışmalar için de hazırlıklarımız var. Çok yakında seçim çalışmalarımıza başladığımızda bunları herkesle paylaşacağız.