YAZARLAR

ABD iki Kore'den de kazanıyor

Yeni sözleşme için başlayan müzakerelere ABD Savunma Bakanlığı ve bizzat Trump’ın Güney Kore’den beklediği katkıyı yüzde 150-200 oranında artırma talebi damga vurdu. Yani ABD daha önce beş yılda toplamda 4.2 milyar dolarlık üs gelirini en az 12 milyar doların üstüne çıkarmak istedi. ABD’nin bu fahiş zam talebinin nedeni ve özgüveni nereden aldığı merak konusu.

Kore Yarımadası'nda Kore Savaşı ile iki ayrı devlet kuruldu. Güney Kore ve Kuzey Kore. İki ülke arasındaki ilişkiler ve yarımadanın geleceği yalnızca iki Kore açısından değil, komşuları Çin ve Japonya tarafından da yakından takip ediliyor. Bununla beraber Kore, ABD’nin SSCB ile giriştiği mücadelenin simgelerinden birisi haline gelmişti. Bu nedenle Rusya ve ABD Kore Yarımadası'ndaki sürece doğrudan müdahil oluyorlar.

İki Kore arasındaki bölünme zamanla Asya Pasifik’te ABD müttefikleri ve olmayanlar olarak ayrımı beraberinde getirdi. SSCB’nin dağılması Rusya'nın Kuzey Kore ile ilişkilerini uzun süre sınırlı tuttu. Bunun karşısında bölgede yeni bir güç olarak yükselen Çin, Kuzey Kore ile komşuluk ilişkileri ve küresel siyasette manevra alanı kazanmak adına örtük biçimde Kuzey Kore'nin yanında yer aldı.

Japonya ve Güney Kore Soğuk Savaş’tan bu yana ABD ile ittifak ilişkisini sürdürülüyor.

Güney Kore ile ABD ilişkileri, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile Singapur’da 12 Haziran 2018’de bir araya gelmesiyle farklı bir nitelik almaya başladı. Trump’ın Kim ile görüştükten sonra zirvede dile getirdiği eylem planı içindeki bir madde ve sonrasında bunun Seul Washington Hattı’nda akçeli bir pazarlık maddesine dönmesi gözlerin yeniden Kore Yarımadası'na çevrilmesine neden oldu. Bu yazıda Kore Barış Süreci’nde ABD ile Güney Kore arasındaki barış sürecinin geneline gölge düşürebilecek pazarlığı ele alacağız.

ABD: DEMİR GEMİLERLE ÖRDÜM ASYA PASİFİK'İ DÖRT BAŞTAN

Soğuk Savaş döneminde ABD’nin komünist yayılmayı öncelemek için ittifak anlaşmalarıyla asker yerleştirdiği önemli iki ülke; Japonya ve Güney Kore. Sayı açısından bakıldığında ABD’nin yalnızca Japonya’da 50 binden fazla asker ve personeli bulunuyor. Japonya’yı 28 bin askeri ve personel ile Güney Kore takip ediyor. Söz konusu merkezlerdeki askerler, bu ülkelerle yapılan askeri anlaşmalarla verilen üslerde konuşlanıyor.

Soğuk Savaş koşullarında SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti’nden gelebilecek bir tehdide karşı kurulan bu üsler, SSCB dağıldıktan sonra, Çin kapitalizmle haşir neşir olurken de varlığını sürdü. ABD burada hegemonik pozisyonu ve “büyük abiliği” üstünden burada kollayıcı bir görüntü çiziyor olsa da üslerin ev sahibi ülkelere maliyeti dikkate alındığında ABD için bir kazanç kapısına da dönüşmüş durumda. Bu konuda akla gelen ilk örnek son günlerde Asya Pasifik’te önemli bir gündem konusu olan Güney Kore’deki ABD üssü.

ABD’nin Güney Kore’de 28 bin askerinin olduğu üssün maliyetinin hesaplanması beş yılda bir yapılan anlaşmalara dayanıyor. Soğuk Savaş devam ederken Washington Seul’den üssün harcamaları için daha az ücret talep ederken 1998’den sonra bu şekil değiştirdi. 2018’de Seul’un ABD’ye askeri varlığı için ödediği meblağ yıllık 840 milyon dolar. Buna üsden alınmayan kira, vergi ve yer değiştirmeden ücret alınmaması da eklendiğinde ABD’nin askeri varlığının Güney Kore’ye maliyeti milyar doların üstüne çıkıyor. Güney Kore, 2013’ten bu yana ABD’ye nakit olarak 4.2 milyar dolar ödedi. 1998’den bu yana Güney Kore ile ABD arasında üssün masraflarına dönük müzakereler beş yılda bir yapılıyor. ABD ise hâlâ bunu yıllık yapmak istediğini ifade ediyor. 2013’te yapılan son anlaşmada Seul’ün askeri olmayan masraflar için ödediği pay, yüzde 33’ten yüzde 41’e çıkarıldı. 31 Aralık 2018’de beş yıllık anlaşma son buldu.

Yeni sözleşme için başlayan müzakerelere ABD Savunma Bakanlığı ve bizzat Trump’ın Güney Kore’den beklediği katkıyı yüzde 150-200 oranında artırma talebi damga vurdu. Yani ABD daha önce beş yılda toplamda 4.2 milyar dolarlık üs gelirini en az 12 milyar doların üstüne çıkarmak istedi. ABD’nin bu fahiş zam talebinin nedeni ve özgüveni nereden aldığı merak konusu. Meraka yanıt için yüzümüzü ABD ile Kuzey Kore arasında süren müzakerelere çevirmek gerekiyor.

38’İNCİ ENLEMDEKİ BARIŞ RÜZGARLARI PARA MI BASIYOR?

Kuzey ve Güney Kore her ne kadar iki ayrı devlet olsa da aynı halkın parçası. İki ülkenin vatandaşları arasında doğrudan kan bağı var. Kore halkına savaş sonrasında çekilen 38. enlem bariyeri, iki halkın savaşmasını önlemenin yanında bir tehdit unsuru da. Seul ve Pyongyang arasında yıllara yayılan hasımlık, 2017’den beri barış umuduyla ilerliyor. 2017’de iki ülke lideri arasında gerçekleşen ilk zirvenin ardından iki Kore düzenli olarak görüşerek aralarındaki sorunlara barışçıl çözümler üretmeye çalışıyor.

İki devlet arasında süren görüşmeler, komşularını ve Kore Yarımadası üzerinde etkisi olan Rusya, Çin, Japonya ve ABD’yi yakından ilgilendirdiği için söz konusu aktörler bu görüşmelere yeşil ışık yaktı. Seul-Pyongyang arasında sıcak rüzgarlar eserken ABD sürece dahil oldu ve Trump ile Kim 12 Haziran’da Singapur’da bir araya geldi. Tüm dünyanın pür dikkat izlediği bu zirvenin ardından Trump’ın basın toplantısında dile getirdiği bir madde dikkat çekiciydi.

Trump, “savaş oyunlarını, tatbikatları durdurmak istiyoruz” demişti. Savaş oyunlarının yüksek maliyeti, ABD’nin savaşa değil barışa ve ticarete yatırım yapmak istediği ve bölgenin barış ihtiyacı temel gerekçeler olarak sıralamıştı. ABD Başkanı bu açıklamayı yaparken Kim’in ABD’nin Güney Kore’deki ABD üssünü tehdit olarak gördüğünü ve yapılan tatbikatların Kuzey Kore’de tedirginliğe neden olduğunu gerekçe göstermişti. Ancak 2018’in Aralık ayında Güney Kore ile askeri üs için yapılan müzakereler Trump’ın sözlerine ve niyetine gölge düşürüyor.

ABD BARIŞIN MI PARANIN MI PEŞİNDE?

Trump, askeri üssü kapatma ve tatbikatlara son verme ihtimalini Kim ile empati kurmasına dayandırdığını ifade etse de durumun pek öyle olmadığı aralık ayında ABD ile Güney Kore arasındaki müzakerelerden anlaşılıyor. ABD, Kuzey Kore ile yaptığı görüşmeleri adeta bir koza dönüştürerek Güney Kore’ye “Ya ödeyeceğin meblağı en az iki kat artır ya da ben Kuzey ile anlaşır, pılı pırtıyı toplar giderim” diyor.

ABD’nin Güney Kore’deki varlığının Soğuk Savaş ve sonrasında açıklamak bir yere kadar mümkündü. Ancak ekonomik olarak ABD tökezledikçe, pragmatist eğilimini askeri ittifaklar üstünden göstermeye başladı. Almanya’nın Temmuz 2018’de NATO Zirvesi’nde “para verin, NATO’ya pay ayırın, sizi savunmak zorunda değiliz” olarak ifade edilecek ABD zılgıtına maruz kalması durumun bir diğer örneğiydi. Güney Kore’de görülense bunun bir adım ötesi. ABD burada “Gerekirse düşmanınla anlaşırım ve seni onunla baş başa bırakırım, benden fazlasını bekleme” diyerek hem Asya Pasifik’teki hem de NATO’daki müttefiklerine ne kadar ileri gidebileceğini de gösteriyor.

Hal böyle olunca ABD’nin Kore’ye dönük politikası ve son müzakereler çok ilginç olmasa da ülkenin dış politika motivasyonun anlaşılması açısından önemli. Güney Kore ile ABD müzakereleri sürerken, ABD’nin “Kuzey Kore ile görüşme kesin, yer de belli oldu, bir tarih eksik kaldı” açıklaması bölgede barış isteyenlere umut ışığı olurken, kapalı kapılar ardında Kuzey’in kardeşi Güney’in bununla tehdit edildiğini ve “şartlarımızı kabul edersin ya da bak yeni zirvede basarız imzayı çekiliriz” dayatmasına zemin hazırladı. Özetle ABD Korelerin ayrılmasından da birleşme sürecinden de siyasi, ekonomik ve askeri olarak kazançlı çıkmayı biliyor ve bunun için diplomasi kanallarını seferber etmekten çekinmiyor. Uzatılan anlaşmanın Trump Kim Zirvesi’ne yansıması konusunda ilk elden şu söylenebilir: ABD, büyük bir gelişme olmazsa, Kuzey Kore’ye bir beş yıl daha buradayım diyecek, bununsa hazirandaki zirve atmosferinden çok farklı bir dinamiğe işaret ettiği açık.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.