YAZARLAR

Yaşasın naylon poşet paralı, daha çok çöp ithal edebiliriz

Atık sanayi iş adamları derneği başkanı da açıklama yapmış, 'çöp değil plastik atık o' diye. İnsanın içini rahatlatıyor, ne iyi insan.

En az 20 yıl kadar önce Almanya’da markette naylon poşete para aldıklarında şaşırmıştık. Ne güzel şimdi bizde de artık paralı oldu ve kurtulduk plastik dağlarından. Kimse artık marketten, fazla fazla naylon torba almaz, hemen sıyırıp onu çöpe atmaz. Yüzerken mesela Akdeniz’de, on bir kulaçta bir, naylon torba takılıp kulacımıza, moralimizi bozmaz asla.

Yaşasın Çevre Bakanlığı ve onun şanlı plastik çöp, pardon atık mücadelesi! Yaşasın geri dönüşüm tesisleri patronları, yatırım teşvikleri, gümrük indirimleri, sigorta prim ödeme avantajları!

Kahrolsun bira şişelerini, -tıngır tıngır birbirine çarpar- siyah naylon torbalara koyan TEKEL bayileri, seçilmiş domatesleri teraziden, naylona naylona boca ediveren pazarcı esnafı ve ev kadınları; o çöp torbalarını, torbalarla dolduran, domatesleri yıkayan, doğrayan, yemekleri yapan eller, anne yemekleri ve öğretmenleri alınmış kürsüler…

Sizin hatanız bence sevgili okur, kapitalizmin arada bir de olsa, iyi bir şey yapabileceği duygusuna kapılmanız. Çok naifsiniz.

Bense her zaman İngiliz sendikacı Scargil’in, ‘Benim babamın bir sözü vardı. Zenginler bir şey istiyorsa, onun tersini istemek iyi fikirdir.’ Deyişini pusula edinmişim ya bu yüzden, kapitalizme ve hele devletlere karşı bir paranoyağım ki sormayın.

O zaman basit, doğrudan günlük hayatımızdan başlayalım. Daha önceden para vermediğimiz bir şeye, para vermeye başlıyoruz bu kötü bir kere. Ve bunun nedeninin çevre temizliği için olduğunu söylüyor devlet. O zaman neden daha önce, büyük market torbalarının altını delik yapıyordunuz, biz bunları çöp torbası olarak kullanamıyorduk ve siz buna 'çevre temizliği için' diyordunuz. Bu yüzden biz bu naylon torbalar yetmezmiş gibi bir de çöp torbası satın almak zorunda kalıyorduk. -Tabii ki almıyorduk iki tane üst üste geçiriyorduk. Yani o zaman delikli yapmayacaktınız.-

Zaten kısmen orta sınıf ve zenginler çöp torbası kullanır. Yoksullar daha az alışverişlerinden, alabildikleri daha az naylon torbayı, doğrudan çöp torbası olarak kullanırlar. Bütün evlerde, lazım olduğunda kullanılacak, içinde boş naylon torbalar olan, naylon torbalar vardır. Yani bunu umursamayan kısmen orta sınıf ve zenginler şimdi naylon torbaya para veriliyor diye onu almaktan kaçınacak ya da daha mı az kullanacaktır?

Ve bunun üstüne herkes daha çok çöp torbası almayacak mıdır?

Neden mesela sözde hijyen ve temizlik yok diye, kendi kapımızın önünden, kendi taslarımıza aldığımız, çıngırak sesli mahalle yoğurtçularımızı yok edip, içinde kanserini koruyan plastik kaplı yoğurtlara mahkum ettiniz bizi? Bir yoğurt kabı kaç poşet plastik anne? -ki küçük üretici yoğurduydu hepsi-

Neden musluklardan içilebilir su veremiyorsunuz bize? ‘Eskiden çeşmelerden eve su taşırdık’ modern hayat güzellemesi, marketlerden taşıdığınız pet şişelere, kanserojen plastik damacanalara gelince ve üstüne üstlük buna para ödediğimizde salakça gelmiyor mu size de? Greenpeace’in araştırmasına göre denizleri en fazla kirleten ulus ötesi içecek tekellerinin pet şişelerinin olması tesadüf müdür?

Madem plastik atığı azaltmak istiyoruz o zaman neden, aynı anda BBC’nin haberine göre İngiltere’den en fazla çöp ithal eden 2. ülke durumuna geldik? O zaman daha çok plastik tüketip, yerli ve milli ekonomimizin gelişmesini sağlayamaz mıyız?

Atık sanayi iş adamları derneği başkanı da açıklama yapmış, 'çöp değil plastik atık o' diye. İnsanın içini rahatlatıyor, ne iyi insan.

-Kuzey Arjantin’de dağda, ilk defa ekmek arası lama eti yemeden önce, 'Lamalar bana çok sevimli geldiği için hiç yemiyordum' demiştim. 'Yok lama değil sandviç' demişti Arjantinli arkadaş Stefan. İyi insan.-

Bu arada Türkiye’de atıkların çok azı geri dönüşüme tabi oluyormuş İngiliz basınının Guardian’ın yalancısıyım ben. Atık toplayıcıları da yaptıkları açıklamada ‘İthal atıkla, burada bizden aldıkları atığın fiyatını düşürüyorlar.’ Diye açıklama yapmış. Yani artık daha az kârlı olacak atık toplama ve daha az toplanmaya başlanacak. Kapitalizmin kuralı bu.

Ayrıca çöpler, pardon plastik atıklar, kontrole tabii olarak geliyormuş. Bilmiyorum sizi ikna ediyor mu bu? Daha önce ithal radyoaktif atıklarının şehir çöplüklerine, denizlere bırakıldığı bir ülkenin ahfadı olarak biraz kuşku duyuyorum paranoyak ben. Doğrudan soframıza yemek için ithal edilen ette şarbon çıkmıştı daha geçenlerde hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi, ‘çöp denetimi’ güldürmüyor mu sizi de?

Fakat yine de biraz da olsa, birileri daha az naylon torba tüketecek, bu kötü mü? Tersini mi yapalım bol bol naylon torba dağları olsun, yani son 20 yılın moda deyimiyle ‘yetmez ama evet’ mi diyeceksiniz?

O zaman ‘Scargil’in dediği gibi tersini yapalım. Bunun tersi naylon torbayı başıboş bırakmak değil ki? Sadece naylon torbayı değil hiçbir plastiği bırakmamak. Yazı uzadığı için özetle bu: Atık işçilerinin peşinden zabıtayı çekin. Her mahalleye gerçek kağıt toplayıcılarının üyesi olduğu atık kooperatifleri kurulsun. Belediyelerin atık toplama işlerini, özel şirketlere değil onlara vermesini zorunlu kılın. 9.5 milyon ton atığın çoğunun toplanmasını sağlayın ve dahası da var ama başka bir yazıya artık…

Yoksa hayatımız naylon…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...